1.2K 156 68
                                    

cuma,
akşam üzeri

ilk kez kurs dönüşü bu kadar yorulmuştu. keman dersi bittikten sonra arkadaşlarıyla sohbete dalmış ve evine giden otobüsü de kaçırmıştı. her yarım saatte bir yenisi geliyordu elbet. ancak kestane saçlı çocuk yarım saat boyunca durakta öylece beklemek istememiş ve evine kadar yürümüştü. vakit değerliydi ona göre, telafisi olmayan nadir şeylerdendi.

"ah, bu çok yorucuydu."

binanın aralık bırakılmış demir kapısını ittirmeden evvel arkasını döndü ve karşısındaki binaya baktı yeniden. ancak bu kez ilk merak ettiği yeşil saçlı çocuk değil, kül saçlı çocuk olmuştu. sebebini kendisi de bilmiyordu, yalnızca yağmur altında ıslandıkları o günden beri sürekli o çocuk aklına düşer olmuştu.

maalesef ki kül saçlı çocuğun kaçıncı katta oturduğunu bilmiyordu. bu yüzden binadaki onlarca pencereden herhangi biri ona ait olabilirdi.

dudağını büzüp yeşil saçlı çocuğun penceresine baktı bu sefer. şaşırmamıştı. her zaman olduğu gibi, açık pencerenin ardındaki beyaz perde uçuşup duruyordu.

penceresi neden her zaman açık, diye düşünmeden edemedi. merak ediyordu, yeşil saçlı çocuğun şimdiden birkaç huyunu öğrenmişti ve hakkında daha fazla şey bilmek istiyordu. mesela, sabaha karşı balkona çıkıp çay içmesi, sıcaktan hoşlanmaması, saçlarını hiçbir zaman kurutmaması ve odasındaki penceresinin her daim açık olması gibi. 

"umarım bu basit şeyler onu hasta etmez."

daha fazla oyalanmaması gerektiğini düşünüp binaya girdi. merdivenleri seri bir şekilde tırmanıp ikinci kattaki dairesine geldi. içeri girdiğinde omzundaki keman çantasını ve ardından da siyah yağmurluğunu çıkardı. 

odasına gitti, havalanması için odasının penceresini açtı. gardırobunun önüne geçip siyah ve yeşil çizgilere sahip uzun kollu tişörtünden de kurtuldu. bir süre aynada çıplak göğsünü ve kollarını inceledi. buraya taşındığından beri kilo kaybetmiş olmalıydı, incelmiş bedeni bunu kanıtlıyordu.

"çok az yiyorsun hoseok, kilo kaybetmen gayet doğal."

kendi kendine söylenip düz beyaz bir tişört giydi. bacaklarına da basit siyah bir eşofman giydiğinde fiziken rahata kavuşmuştu. yatağının üzerine attı bedenini. kestane rengi saçları yatak örtüsünün üzerinde dağılırken, beyaz tavan ile bakıştı bir süre. karşı binada oturan iki çocuk da aklına geldi aynı anda. alt dudağını ısırdı, elinde olmadan sıcak bir şekilde gülümsedi.

hissettiği şeyin tam olarak ne olduğuna karar verememişti. kendine defalarca hatırlattığı gibi, buralarda yeniydi. ve karşı binadaki çocuklar da onun komşusuydu. ayrıca herhangi bir sevdikleri de olabilirdi, gönlünü hemen öylece açmamalıydı.

ancak yapamıyordu. özelllikle, kül saçlı çocuğu aklından çıkaramaz olmuştu.

"bu çok tuhaf." diye mırıldandı. "onu yalnızca bir kez gördüm oysaki."

akşam yemeği yemesi gerekiyordu ancak canı hiçbir şey yemek istemiyordu. bu yüzden vakit geçirebilmek için ne yapması gerektiğini biliyordu. keman çantasına doğru ilerledi, siyah kılıfın fermuarını sonuna kadar açıp içindeki beyaz zambağını elleri arasına aldı. evet, kemanına bu ismi koymuştu ve ona bu şekilde hitap etmek tarifi olmayacak derecede hoşuna gidiyordu.

"gel, benim güzel beyaz zambağım. seninle, burada, bir müzik şöleni oluşturalım."

gülümseyerek odasının penceresine doğru ilerledi. burayı seçmesinin özel bir nedeni vardı elbet. sonuna kadar açık olan pencerenin ardında çaldığı kemanın muhteşem sesi, onun odasından çıkıp önündeki kaldırımlarda birkaç tur atacak ve karşı binanın açık penceresinden içeri süzülüp komşularının kulaklarına dolacak, onların yorgun kalplerini okşayacaktı. 

ve kemanı omzu ile başı arasındaki boşluğa yerleştirip, diğer elindeki yayı tellerin üzerinde gezdirmeye başladı narince. yayın hareketleri arttıkça, oluşan küçük melodiler el ele veriyor ve bir bütün oluşturarak müzik haline geliyorlardı. bu meydana gelen güzel müzik, kestane saçlı çocuğun sihirli parmaklarından çıkıp uzanıyordu uzaklara doğru. çocuğun çevresinde sarı parıltılar oluşuyor ve etrafında ateş böcekleri gibi dönerek güzelliğine güzellik katıyorlardı.

derken, karşı binanın ikinci katındaki pencerede bir hareketlenme oldu. yeşil saçlı çocuktu bu. kemanın sesini duyunca pencereye çıkmış ve bu güzel performansın kime ait olduğunu merak etmişti. başını beyaz perdenin ardından çıkarıp etrafına bakındığı sırada ise, sesin kaynağının kim olduğun kavramıştı. kestane saçlı çocuktu elbet, renksiz gecelerine renk katan o güzel çocuktu.

göz göze geldiklerinde her ikisi de gülümsedi. kestane saçlı çocuk buna elbette çok sevinmişti. ancak ortaya çıkmasını istediği biri daha vardı. müziği kesilene kadar o kişiyi de görebilmeyi umut ediyordu.

aradan iki dakika geçti. kestane saçlı çocuk kemanını çalmaya devam ediyor, onun büyüsüne kapılan yeşil saçlı çocuk ise dikkatini ondan bir an bile olsun ayırmıyordu. saniyeler, hızla akıp gitti... binaların üzerinden bir martı sürüsü geçti, martıların güzel çığlıkları kemanın sesini bile bastırdı. kuş sürüsü uzaklara çekip gittiğinde ise, ortamın hakimi yeniden kestane saçlı çocuktu.

karşı binada yeniden bir hareketlenme oldu. yeşil saçlı çocuğun iki kat yukarısındaki penceredendi bu seferki. kül saçlı çocuk da sonunda kemanın sesini duymuş ve kaynağını öğrenebilmek için pencereye çıkmıştı. etrafa göz gezdirirken, karşı binada durdurdu bakışlarını. açık pencerenin ardındaki kestane saçlı çocuğu gördü. ne de huzurlu görünüyordu omzundaki beyaz zambağıyla

göz göze geldiklerinde kalbi tekledi kestane saçlı çocuğun. sonunda dileği gerçekleşmiş ve güzel komşusu çıkmıştı ortaya. hava iyice karardığı için onu tam anlamıyla seyredemediğine üzülüyordu ancak buna da şükretmesini bilirdi. 

sonunda müzik kesildi. kestane saçlı çocuk önündeki dinleyicilere duyduğu sonsuz minnet eşliğinde eğilip selam verdi. kemanını ve yayını nazikçe yere bıraktı, ikinci kez gülümseyerek eğildi. yalnızca kendisinin duyabileceği şekilde mırıldandı. "teşekkürler, benim güzel dinleyicilerim. sonsuz kez teşekkürler..."

karşı binasındaki iki pencereden de alkış sesleri yükseldi karanlık göğe doğru. bunlar çok samimi alkışlardı, öyle ki iki saf yürekli çocuğun ellerinden kopup gelmişlerdi. ancak yeşil saçlı çocuk üst kattan gelen alkış sesi karşısında oldukça şaşırmıştı. çünkü bu şölene tanık olan tek kişiyi kendisi sanıyordu. kafasını kaldırıp yukarı baktığında, kül saçlı çocuk ile göz göze geldi.

gördüğüne inanamadı, bedeninden bir ürperti geçti. esen rüzgar sayesinde yeşil saçları hafifçe dalgalandı. "demek bu kadar yakınımdaydın..." diye mırıldandı. "bunu daha önce fark edememiş olmama şu an çok üzülüyorum..."

bölüm sonu

sizce sonunda sevinen
ve üzülen kimler olacak?

ocha no kappu | yoontaeseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin