'Kahramanlık Teşkilatı silah ve patlayıcıları Kyungsung'a getirdiğinde, Do Sang Jin adında biri bazılarını bizim için sakladı. Kyungsoo da o kişinin tek oğluydu. O gün babasının öldüğü gündü.'
*Jongin'in gözünden*
Japon askerleri basamakları büyük bir hızla çıkmış evin etrafını sararken, biz siper almış onları izliyorduk. Chanyeol'e sessiz ve endişeli bir halde "Bilgi sızdırılmış." dedim."Silahlardan da haberleri var mı acaba?" Kapının açılma sesini duyduk. Bir Japon, askerlere "Do Sang Jin intihar etti. Oğlunu hemen bulun, bizi silahlara götürecek tek kanıt o. Canlı yakalayın!" dedi. Japon askerlerin hepsi aynı anda "Tamam efendim!" diye bağırdılar. Silahlardan haberleri yoktu. Onlardan önce oğlunu bizim bulmamız gerekirdi, onlarında dediği gibi bizi silahlara götürecek tek kanıt Do Sang Jin'in oğluydu.
"Chanyeol, sen buradaki askerlerle ilgilen. Ben çocuğu bulmaya gideceğim."
*Kyungsoo'nun gözünden*
Ormanın içlerine doğru olan hızımla koşuyordum. Canımı kurtarmam lazımdı,ülkemi kurtarmam için ilk olarak canımı kurtarmam lazımdı. Tam önüme 3 tane Japon askerinin çıkmasıyla irkildim. Öleceğimi zannetmiştim. Korkudan tiril tiril titrerken askerlerden biri
"Burada beklediğimiz iyi olmuş. Do Sang Jin'in oğlu, Do Kyungsoo musun sen?" dedi. İnanmasını umarak büyük bir korkuyla, "Hayır." dedim. Ve arkamı dönüp kaçtım, hemen peşimden gelip beni omzumdan yakaladı. Büyük bir kuvvetle bileğini ısırdım ve elinden kurtulup geri çekildim. Çocuktum, ve ona uygulayacağım tek şiddet ısırmaktı. "Ne cüret..." Yanağımda bir sıcaklık hissettim daha sonrasında da acı. Çok acı verici bir tokattı. Etkisiyle kendimi yerde buldum. Ben yerdeyken, Üç el silah ateş edildi. Adamların hepsi saniyesinde yere yığılmışlardı. Korkuyordum, çok korkuyordum. Hemen yattığım yerde doğruldum. Tam kaçacakken maskeli bir adamın bana doğru geldiğini gördüm. "Kimsiniz siz?" Yanıma doğru eğildi ve soruma cevap vermeden tek dediği şey "Kalk. Silah seslerinden dolayı Japon askerler birazdan gelecektir." Elimden tuttu ve benimle ormanın derinliklerine doğru koşarak ilerledi.Koştuk
Koştukve tekrardan koştuk.
Nefeslerimiz birbirine karıştı, Koştuk.
Yeşilliklerin arasına girdik. Durduk. Nefes nefese kalmıştık ikimizde. "Birlikte koşmaya devam edemeyiz. Dikkatlerini dağıtmaya çalışacağım. Sen koşabildiğin kadar hızlı koşmalısın. Yolda, terkedilmiş bir ev göreceksin. Bir süre saklan, ve ortalık sakinleşince o yere git." Bir kibrit uzattı. Üzerinde 'Carpe Diem' yazıyordu. "Carpe Diem mi?" "Sonra Chanyeol diye birini bul. Sana yardım edecektir." Çaresizdim, birilerinin bana yardım edecek olması kalbimi yakıyor, acıtıyordu. Ağladım, ağlamaktan başka çarem yoktu. Çaresizliğimde boğula boğula ağladım. "Ağlama. Kurtuldun diye kendine eziyet etme. Güçlü olman gerekir. Babanda öyle olmasını isterdi.""Babamı tanıyor musun?"Kafasını salladı, "Vaktimiz yok, acele edelim." Tam gidecekken kolundan tuttum. Maskesini indirmem için hamle yaptım fakat o beni tuttu. "İsmin ne?" "Ne kadar gözüpek bir oğlansın, Maskeli bir adamın adını sormaya cesaret ediyorsun. Maskemi çıkarttıramazsın.""Bana ismini söyle. Hayatımı kurtardın." "Vaktimiz yok." dedi. Silahını çıkardı ve koşarak uzaklaştı. Ben ise arkasından bakakaldım.. Beni kurtaran adamın ismini öğrenmeden sadece arkasından bakarak kaldım. Belki bir gün ona yardım edebilirdim, beni kurtardığı için. Ama ben onun hakkında hiç bir şeyi öğrenemedim. Bu yüzden kendimi en ahmak kişi olarak ilan edebilirdim.
•••
Ortalık sakinleştiği vakit maskeli adamın da dediği gibi Carpe Diem'e doğru yol aldım. Chanyeol adında biri bana yardımcı oldu, maskeli adamın dediği kişi buydu herhalde.
"Bana Chanyeol de. Madamla konuşacağım, bir süre saklanman gerekir.." Omzuma elini koydu, destek olurmuş gibi."Buraya gelene kadar çok şeyle karşılaşmış olmalısın. Baban için özür dilerim."
Tek bir şey bile diyemedim,Bağırarak odaya giren biri sayesinde sohbetimiz bölündü.
"Hey dostum! Burada mısın?"
Bana garip gözlerle baktı, "Bu çocukta kim?"
"Bizim ayak işlerimize bakacak."
"Ahh, yeni oğlan mı? Hoşgeldin, ben Kim Jongin!"
'Kim bu' diye sorarmış gibi Chanyeol'e baktım. "Eski arkadaşım." dedi Chanyeol.
Jongin'e dönerek, "Bir dakika, sen içtin mi?"
"Sanırım dün geceden kalmayım."
Güldüler. Jongin devam etti,
"Bu arada, çocuk.." yüzüme doğru yaklaşarak cümlesine devam etti;"Sen kıza benziyorsun." Tısladım, "Sen kime kız diyorsun? ""Şuna bak şuna, kız gibi öfkeleniyor."
Chanyeol gülerek söyledi "Alay etme."
Sinirlenmiştim, onu tüm kuvvetimle ittim. "Bana kız demeye devam edersen, çorbadan başka hiçbir şey yiyemezsin."
Chanyeol'e bakarak söyledi, "Vay, cesur bir oğlan.."
Ellerini yumruk yapıp bana doğru birkaç adım attı, "Gel buraya, gel buraya."
Eline attığım yumruk sonucunda ise geri doğru gidip sızlandı. "Sen bir yetişkinsin, çocuk gibi ağlama." dedim, öyle ya sertte bir yumruk değildi.
"Sen, seni bir gün döveceğim!" Ve o yetişkindi, ama benimle bir çocuk gibi kavga etti. Bende çocukluğumu bildim, ve ona karşılık verdim.İnsanların yaşla olgunluk ölçmesine karşı gelerek bu çocuk yaşımda, hayatın bana yaşattıklarıyla olgundum. Yaşımla değil, yaşanmışlığımla. Annem bırakıp gitmiş, babam ise ülke için kendini feda edip, intihar etmiş. Olgun olmak istememiştim ama içinde bulunduğum dünya beni buna zorluyordu. İçimdeki çocuğu öldürmek istememiştim ama dünya sanki seri bir katildi benim için, ilk önce çocukluğumu sonra da içimdeki çocuğu öldürmüştü.
"Çocukluk öldüğünde geriye kalan cesetlere "yetişkin" adı verilir ve bunlar cehennemin kibarca söylenişi olan "toplum"daki yerlerini alırlar."
've Kyungsoo yetişkin olana kadar birlikte zaman geçirdik.'
Y/N: Bayağıdır bölüm yayınlamıyorum, sebebi ise zamanımın olmaması. Arada girip bölüm atmaya çalışacağım. Bu bölüm pek içime sinmedi düzenleyebilirim yakında. En kısa zamanda 3. bölümle beraber burada olacağım. Lütfen düşüncelerinizi eksik etmeyin, sizleri seviyorum ♥.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chicago Typewriter
FanficJoseon Gençlik İttifakı, üyeleri; Kim Jongin, Do Kyungsoo, Park Chanyeol adına... • Chicago Typewriter uyarlamasıdır.