Gözlerimi açtığımda , sabah olmuştu. Her yer kan içindeydi. İlk işim bizimkileri uyandırmak oldu. Ama aramızda Sara eksikti. Herkes şaşkındı yerler kan içinde ve Sara yoktu. Bu hepimizi endişelendirmişti. David:
- Hadi elimize bıçakları alalım Sara'yı arayalım.!!
Ve hepimiz elimizdeki bıçakları alıp Sarayı aramaya başladık. Odamızın kapısını açtığımızda her yer kapkaranlıktı. Ama nasıl olabilir , Sabah olmuştu yukarda güneş vardı. Şaşkın şaşkın devam ettik. Önümüzden bir şey geçmişti sanki , ürpermiştik. Yemekhaneye doğru ilerliyorduk. Arkadan , gelen bir sesle :
- Hepiniz öleceksiniiiz.
Arkamıza baktığımızda kimse yoktu. Zaten karaklık olsa bile göremezdik. Hepimiz bu sefer korkmuştuk. Önümüzü ellerimizi uzatarak gidiyorduk, sanki körmüşüz gibi. En sonunda yemekhaneye yaklaştığımızda etrafımız yeni güneş açmış gibi oldu. Sonunda rahat rahat gidebiliyoduk. Yemekhaneye geldiğimizde, Sara baygın halde yerdeydi. Uyandırmaya çalıştık, tokat falan attık. En sonunda gözlerini açtı. Ama konuşamadı, dilini yutmuştu galiba. En sonunda konuşturabildik. Noldu neler oldu diyince bizi bunu söyledi :
- Bizi öldürcekler.
Diyip ağlamaya devam etti. Ben, Tom ve David sakin gibi görünmeye çalıştık. Sara kucakladım ve odamıza gitmeye başladık. Koridorda , tekrardan bir karanlık çöktü. Ve yine aynı ses:
- Hepiniz öleceksiniiiz.
Bu sesten sonra etraf tekrardan güneş açtı. En sonunda odamıza gelmiştik. Elimizi yüzümüzü yıkadık ve toplandık. Hepimiz konuştuk anlaştık. Burdan nasıl kurtulucağımızın yolunu aramaya başladık...