GİRİŞ

50 3 1
                                    


Multi Cansu...

  "...hayat çok kısa, kızım...Eğer kıymetini bilmezsen elinden kayıp gittiğinde çok acı çekersin.

        Baban..."

Babamın mektubunu son kez okuyarak, ağlamaktan yorulmuş ve bana isyan eden gözlerimi kapatıp rahatlamalarını sağladım. Her ne kadar gözlerimi kapatsam da gözyaşlarımı engelleyemiyordum. Benden bağımsız yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersiyle silip yenilerinin akmasına izin verdim.

Babamı, ben 7 yaşımdayken kaybetmiştik. Öleceğini anladığı zaman abime ve bana birer mektup yazmıştı. Ben hiçbir zaman bu mektubu açacak cesareti kendimde bulamamıştım ama abim çoktan açmış ve okumuştu. Annemin zoruyla kendime bir söz vermiştim, 'bu mektubu 18 yaşıma bastığım gün okuyacağım.'

Bugün tam 18.yaşıma basmıştım. Babam öldüğünden beri hayatım hiç normal gitmemişti. Neye elimi sürsem karman çorman oluyordu. Eski okulumda bana 'talihsiz' derlerdi. Buraya taşınmamıza o yüzden sevinmiştim. Babamın anılarının olduğu evi bırakmak kolay değildi tabi ama bir şeyleri düzelteceksem, bir yerden başlamam gerekiyordu. Buraya 2 yıl önce taşınmıştık ve burada bana talihsiz diyen sadece üvey kuzenim aynı zamanda en yakın dostum Elçin'di. Zaten diğer inşaların pek umurunda değildim. Elçin çocukken bir yetimhaneye verilmişti. Teyzemlerin de hiç çocuğu olmadığı için evlatlık almışlardı. Beraber büyümüştük. Bizim ilişkimiz kardeşlikten de öte bir ilişkiydi.

Gözlerimi açmak istedikçe göz kapaklarım bu isteğime isyan ediyor ve engelliyordu. Elimin üzerinde yumuşak bir şey hissedince göz kapaklarımı biraz zorda olsa kaldırdım. Bembeyaz tüylü bir köpek kuyruğunu elimin üzerinde gezdiriyordu. Gülümseyerek tüylerini sevmeye başladım. Köpeklerden korkmazdım. Hatta babam öldükten sonra neredeyse tüm korkularımı yenmiştim. Hani öğretmenler odasının kapısına gelince 'sen çal ben konuşurum' diyen arkadaşlar vardır ya. Ben hem çalar hem konuşurdum.

"Lucifer!"

Duyduğum ses sanırım köpeğin sahibine aitti ve beyaz tüylü dostumuzun adı da Lucifer'di. Kendimde konuşacak gücü  bulamadığım için sahibinin buraya gelmesini bekledim.

Kısa bir süre sonra ben diyeyim taş siz deyin meteor bir çocuk gelip Lucifer'in boynundan tasmayı geçirdi. Gidecek sanırken Lucifer'i bir ağaca bağlayıp yanıma oturdu. Cebinden peçete çıkarıp bana vermesini seyrettikten sonra uzattığı peçeteyle gözlerimi sildim.

Uzun bir süre sonra sakinleşmiştim ve o çocuk hala yanımda oturuyordu. Gözlerim normal halini alınca çocuğu incelemeye başladım. Yüz hatları babama çok benziyordu.

Kendime geldiğimden emin olduğu zaman ayaklandı. Onunla beraber bende kalktım. Luciferi'in tasmasını ağaçtan kurtardıktan sonra yavaş yavaş gözden kayboldu. Burayı inceleme fırsatını yeni bulmuştum. Çok güzel bir yerdi. Ortada küçük bir gölet ve etrafını saran büyük taşlar vardı. Etraftaki ağaçlar rüzgarda sallanırken dans ettiklerini düşünmüştüm. Buranın havası bile ayrı bir huzur veriyordu. Elimdeki buruşmuş kağıda son kez bakıp cebime koydum. 2 yıldır burada oturuyor olmamıza rağmen böyle bir yeri daha önce hiç keşfetmemiştim. Evden okul ve bakkal haricinde pek bir yere çıkmazdım zaten. Elçinle binamız aynıydı ve evlerimiz karşılıklıydı zaten. Göle son kez bakarak hergün kendime içimden sorduğum soruyu dışarı vurarak sordum.

"Ben ne zaman mutlu olacağım?"

TALİHSİZ MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin