1 ay sonra...
Amsterdam'daki son günümü Vondel Park'ta kitap okuyarak geçirmek istiyordum ama sürekli gülen Jack&Hailey ve pizza isteyen Matt buna izin vermiyordu. Sonunda bende kitabımı kapatıp çimlere uzandım.
Hailey,
"E hadi otele gidelim, eşyaları anca toplarız." Dedi. Hepimiz onaylayan mırıltılar çıkarırken bisikletlerimize bindik ve otelin yolunu tuttuk.Özellikle Jack beni sürekli Shawn konusunda sıkıştırıyordu. Olanları anlattığımda ise inanamadığını ve Shawn'ın bir açıklamasının mutlaka olduğunu söylemişti. Zaten o günden beri o da Shawn'la konuşmuyordu.
Bu arada hepimiz bir şekilde aynı üniversiteyi kazanabilmeyi başarmıştık. Ve yine hepimiz konservatuar okumaya karar vermiştik. Yani dört yıl kesin beraberdik. Shawn neredeydi ve ne yapıyordu bilmiyordum. Umrumda da değildi zaten. Ama sürekli karşıma çıkan haberler sayesinde Camila ile yaptığı düetin büyük başarı yakaladığını anlamıştım.
Eşyalarımızı toplayıp havalimanına gitmeden önce bir resturant bulup, orada bir şeyler yedik. Havalimanına gittiğimizde ise kulaklığımı takıp uçağın kalkacağı saate kadar uyudum.
-
Beni dürten eller sayesinde uyandım. Bu kişi Matt'ti tabii.
"Kanka uyan, yarım saat sonra uçak kalkıyor. Anca yetişiriz." Dedi Matt. Aslında artık grupça uçağa erken binmenin bir ilke olduğuna karar vermiştik. Çünkü Amsterdam'a giderken gidiş uçağımızı kaçırmıştık.Hep birlikte ayağa kalkıp işlemleri tamamlamaya gittik. Benim düşündüğüm ise üç buçuk saatin nasıl geçeceğidi.
-
Harry Potter ve Azkaban Tutsağını milyarıncı kere daha izledikten sonra elime kitabımı aldım. Zaten muhtemelen bir saat falan kalmıştı inmemize. Kitaptan da sıkılıp hostesin getirdiği kahveyi yudumlamaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Çünkü sıcaktı. Havalı havalı içmek istediğim kahvemi hiçte havalı olamayan bir şekilde,
"Sıcakmış ha." diyerek geri bırakıp Matt'e döndüm. Ben Matthew ile oturmak zorunda kalmıştım çünkü Hailey ve Jack hemen önümüzde birlikte oturmuşlardı. Matt kapşonunu kapatmış uyuyordu. Aklıma gelen fikirle sinsice sırıttım.Arada parmağımda Matt'in burnuna dokunuyordum. O da burnunda bir şey varmış gibi burnunu yokluyordu. En sonunda uyanıp bana "Really Nigga" der gibi baktı. Gülüp önüme döndüm. Sonra ikimizde gözlerimizi kapattık.
-
Sonunda uçaktan indiğimizde, havalimanında kimse birbirini tanımıyormuş gibi davranıyordu. Gerçekten. Muhtemelen hepimiz Hollanda'nın saatine alıştığımız için jetlag olmuştuk. Ve benim yorgunluktan başım ağrıyordu.Havalimanının önünde bekleyen taksilerden ilk yakaladığıma bindim. Ev yoluna kadar kafamı cama yasladım. Bu arada üniversite yarından sonraki gün başlıyordu. Yarını kendime ayırmayı planlıyordum.
Bu aralar uzun bölümler yayımlıyorum dedim hadi böyle kısa bi şey olsun bu da şğqzushs
Oy ve yorum yapmayi unutmayınnğ
Öyle... nsnshs
Sizce diğer bölümde neler olacak? Dıdıdıdın
BU ARADA
Ed ve Shawn dünkü Brooklyn de ki konserde Mercy söylemişler
OV MAY GAT
Ve ben sabah 4.30 5.00 civarı gördüm feci bir fangirling olayıydı qhshw
Neyse neyse neyseİkisinden biri üzereme kussa teşekkür ederim öyle bi sevgi ezhxbdh
Bu arada konserde Justin Bieber varmiş hxbudb
Who is Sean Mendez?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NICE TO MEET YOU|| SHAWN MENDES
FanfictionKendi dünyasında mutlu mesut yaşayan, sürekli Ed Sheeran dinleyen eğlenceli, matematiği seven bir kız, Shawn Mendes ile aynı sınıfta olsa ne olur? Kapak tasarım: @camxhisduckface