Özgü -Eylül 2016
Arkama bakmadan koşmaya devam ettim. Kaçmam lazımdı. Burdan, şuanda olduğum yerden çok uzağa gitmem lazımdı. Neden ve neyden kaçtığımı bilmiyorum. Evimizin kapısı hırsla vurulurken babam burdan kaçmam gerektiğini söylemişti ve beni arka kapıdan elimde bir çantayla dışarı çıkarmıştı, nerden gideceğimi, ne yapacağımı iki dakikada anlatmıştı.
Ve şuanda olduğum durumdayım. Kaçıyorum. Kimden ve neyden kaçtığımı bilmeden. Kimden korktuğumu bilmeden.
Evden çıktıktan sonra iki adam peşime takılmıştı ellerinde silah vardı ama bana doğrultmuyorlardı. Sanki bana zarar verecek bir şey var mı onu kontrol ediyordular. Garip olduğu kadar saçmaydı da.
Sadece beni takip ediyorlar zarar vermek isteseydiler şuana kadar beni yakalamışlardı bile. Bu bana zarar vermeyeceklerini kanıtlar nitelikteydi. Onlara güvenebilir miydim?
"Özgü hanım eğilin!" sorgulamadan eğildim. Kafamı kaldırıp karşıya baktığımda bu tarafa koşturan iki adam gördüm. Ellerindeki silahı bana doğrultmuşlardı. O an ne yapacağımı şaşırdım, orda öylece dizlerimin üstünde eğilmiş bana doğrultulmuş silahlara bakıyordum.
"Özgü hanım! Ayağa kalkın!" Bu basit eylemi gerçekleştiremeyecek kadar korkuyordum şuan.
Kolumdan tutulup zorla ayağa kaldırıldım, "Aklından ne geçiyor senin! Ölmek mi istiyorsun!" Sesinde endişe ve sinir barındıran bu adam kimdi?
"Anlaşıldı, kendin yürümeyeceksin." Beni kucağına aldığında ne yapacağımı şaşırdım, ağzımı konuşmak için açtığımda beni susturdu, "Sakın! Sakın konuşma. Evimize gidince konuşacağımız çok şey var." Evimiz mi? Bizim evimiz mi vardı?
Yaşadıklarım çok fazlaydı hayatında şiddet görmemiş bana silah doğrultmuşlardı. Ve şuna bir adamın kucağında, tanımadığım bir adamın kucağında "evimize" gidiyorduk.
Saatlerdir ağlamadığıma şaşıyorum. Evet tam şuanda ağlayacaktım. Sağ gözümden adamın ceketine düşen göz yaşımla aynı anda hıçkırdım, "Şşş, ağlama. Geçti gitti. Ben artık yanındayım. Ve ben senin yanındayken kimse sana zarar veremez. Bundan sonra benimlesin küçük kız, benimsin."