Arkadaslar okudıgunuz ıcın teşekkürler. Sizleri çook sevıyorum.
İyi okumalar.. 😛😶Odama çıktığımda birazda olsa sinirimi atmıştım. Her zamanki gibi odamı incelemeye basladım. Küçükken kendime ait bir odam olmadığı için hiç istediğim gibi dizememiştim. Hep bir odam kendime ait bır yer istemiştim. Aslında yalnızlıktan çok korkan bir insandım. Bir yerde tek basıma kalsam çok korkardım, yalnızlığı sevmez ve dayanamazdım. Tipik ben, bunun gibi bide ışıkta uyuyamayıp ama karanlıktan kormam gibi. Sonradan edindiğimiz yeni evde bir kaç ay tek yatamamıştım. Komik olabilir ama öyle. Sonra alıştım yalnızlığa
. Bu odayı her seyini ayrı zevk alarak dizmiştim. İç ferahlatıcı bir yerdi bana göre. Bilerek böyle yapmıştım. Siyah yapsam daralırdım, hem ben bu kadar karamsarlığa dayanamazdım. Rahatlığa önem verirdim. Her yer mavi- beyaz uyumundaydı. Maviye bayılırdım. Hani derler ya kızların rengi pembe, erkeklerin ki mavi, ben hayatım boyunca bu söylentiye hiç inanmadım mesela. Pembeyi sevmezdim. Ama mavi benim için çok önemliydi.
Gidip yatağımın kenarına en ucra köşeye oturdum. Bacaklarımı kendime çekip kollarımı onlara sardım. (Siz anladınız. 😁😁) Başımı duvara yasladım ve seslice ağlamaya başladım. Her sinirlenişte ağlayanlardan değildim ama çok sinirlenince kendimi tutamazdım. Hayatımda sadece birkaç kişi ağladığımı görmüştür. Öyle herkesin yanında ağlamazdım. Anca Makbule, Begüm, Tuana, Rümeysa, bide Tolga görmüştür ağladığımı. Hayatıma en uyuşan söz şuydu "Her ağlayan güçsüz değildir. TIPKI HER GÜLENİN MUTLU OLMADIĞI gibi... " Bu yazıyı görünce düsünmeden edememiştim. Zaten ben ağlayan insanları güçsüz olarak görmezdim. Yazının dediği gibi ben herkese inat gülümserken, içimde yaşayan bir ölü taşırdım. Herkes benim gibi olmak isterdi., herşeye gülümseyebilecek kadar güçlü, umursamaz ve herşeye rağmen eğlenebilen. Ama inanın ki içimde tanımadığım bir insanı ağlarken görünce dayanamayıp ağlayan küçük masum bir kız yatardı içinde. O kız çok güçsüzdü, neşesi kaybolmuş, hayata küsmüştü ama o küçükken yüzüne ikinci bir maske takmayı öğrenmişti. Sırf kendisini ezdirmemek ve acınan biri olmamak için kıymıştı küçüklüğüne. Güven problemim vardı. Aslında kalbimin bana bak bu iyi birine benziyor, bence bir şans ver dediği kişiye gider arkadaş olurdum.Aslımda saçma gibi durabilirdi ama öyle değildi. Beynim devreye geçtiği zaman onu dostum yapardım. Hayatım boyunca önümden geçen insana bile gülümseyecek kadar iyi ve kalbi temiz bir insandım. İnsanları anlamak için çabalardım. Yargılamazdım kimseyi, küçümsemezdim. O yüzden hep kazanmışımdır. Arkadaşım olsun diye çabalardım.. Ben yalnızlığa dayanamazdım ki, yeni bir dost yeni güvenler... Ne güzel değilmi? Bazıları sanki ben bir hataymışım gibi bakardı. Peki ben ne yapardım biliyormusunuz yinede onla iyi anlaşmaya onu anlamaya çalışırdım. Aslında hepsi beni kıskanırdı benim gibi olamadıkları için.Küçükken böyle düşünürdüm. Kendimle gurur duyardım böyle bir insan olduğum için...Yavaşça kapı tık tıklandı ve içeri Tolga girdi. Bi dakika bi dakika ne TOLGA MI!?
Onun burada ne işi var? Ben ona şaşkın gözlerle bakarken o yavaşça bana yaklaştı ve yanıma oturdu, ve benim gibi yaptı sadece tek fark o büyük kollarıyla beni sarmaladı. Tolga benim 12 yaşımdan beri arkadaşımdı. İlk aylar çok didişir, kavga ederdik. O bana bıyıklı ben ona yaşlı bunak derdim (sakın gülmeyin) gıcıklığına. Bir zamanlar ondan hoşlanıyordum ama çabuk gelip gitmişti bu duygu. Çok iyi arkadaş olmaya başlamıştık. Ailelerimizde bu arada tanışmıştı. Kardeş gibiydik. Tabii sonra kendisi bizden bir yaş büyük olduğundan dolayı liseye gitmek için burayı terk etmişti. Bir dahada ne görmüş ne de sesini duymuştum. Çok kırgındım ona, beni yalnız ve çaresiz bir şekilde arkasında bıraktığı için.
Ona sıkıca sarıldım ve zamanla ağlamamı yavaşlattım. Saçlarımı öpüp yanağını kafama yasladı. Bir kaç dakika sonra konuşmaya başladı.
"Daha iyi misin güzelim? "
"Evet " dedim ve burnumu çektim.
"Hem sen ne zaman geldin!? Küsüm ben sana. 😤😠"
"Gamze yapma böyle, eğer ararasydım veya haber verseydim sana ya sen dayanamaz gelirdin yada ben... "
"Dogru söylüyorsun ama sen gidince ben bin kat daha kötü oldum. En güvendigim, yanında ağladığım üvey kardeş dediğim çocuk gitmişti. Sence ben ne yapabilirim? "
"Hadi artık bunları düşünmeyelim, "dedi. Ayağa kalktı ve elini uzattı..
"Hadi kalk, bu kadar ağlamak bile sana fazla (bunları kaşlarını çatarak söylüyordu) şimdi eski Gamzeye dön" Elini tuttum ve ayağa kalktım. Haklıydı. Ben böyle olmamalıydım. Birlikte lavoboya girip elimi yüzümü yıkadık. Sonra üstüme göbeğimi açıkta bırakan beyaz bir tişört ve siyah, mavi şeritli bir tayt, ayaklarıma da pofuduklarımı giydim. Aşağya indiğimde herkes televizyon başında toplanmış belgesel izliyordu. "Sıkıcııılar, bu ne ya böyle "dedim ve koltuktaki Begümün ayaklarının üstüne atladım. Begüm ilk önce şaşırdı çünkü böyle zamanlarda 4-5 gün odadan dışarı çıkmazdım. Sonrada gülümdedi. Diğer yeni ev arkadaşlarımız bize şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Daha bu gördükleri neyki ohooo daha bende neler var. Neyse. Begüm "kanka yaaa! Ayaklarımı ezdin sen hiç görünüşteki kadar zayıf değilmişsin ha. Hem biz napalım televizyonda başka bişey yok ki" dedi ve dudak büzdü. Diğerleri hayla uzalı görmüş köpek gibi bakıyordu. Evet köpek çünkü köpekler garip bişey gördüğünde öyle bakıyor hahaaaha. İşte bende böyleydim. Alışmaları lazımdı çünkü biz herkesten farklıydık.....Merhabbaa arkadaşlar oylarınız için sağolun iyiki varsınız. Biraz geç oldu çunkü çok yoğun bir hafta geçirdim. Bu kitabı okuyanlara burdan selamlarımı ve minik öpücüklerimi gönderiyorm. Birdahaki bölümde görüşmek üzere gggÖRÜŞÜRÜZ. 😀😀😀😭😉😁😁😁😁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüf
ChickLit6 Senedir kardeş gibi olan üç arkadaş ve yeni başladıkları hayatta tesadüfen başlarına gelen olaylar .Tanıştıkları yeni insanlar. Kitabı olabildiğince normal hayata yakım yapmaya çalıştım. Burda herkesten çok önem veriliyor arkadaşlığa. Dikkat :...