1. Bölüm

18 4 2
                                    

Gecenin bir saati oluşan gürültü ile yerimden fırladım. Camdan dışarı baktığımda gökyüzündeki yıldızların normalden çok daha yakın olduğunu farkettim, o kadar yakınlardı ki sanki gündüzmüş gibi etraf parlıyordu. Ay elimi uzatsam yakalayabileceğim mesafedeydi.
Kafamı sallayarak yatağa doğru ilerdim. "Uyku sersemi neler düşünüyorum." Yatağıma yatıp güzelce üzerimi örttüm.
Neymiş yıldızlar ve ay yakınmış. Nasıl bir hayal gücüm vardı acaba? Kendi kendime sırıtıp yatağın içerisinde dönmeye başladım. Bir şey uyumamı engelliyormuş gibiydi. Yüzyıllardır insanda olan şeydi bu. Merak... Uyku sersemi öyle düşünmediysem?
Dayanamayarak yerimden kalkıp tekrar pencerenin önüne geldim ve gökyüzüne baktım. Her şey oldukça normal görünüyordu.
"Hadi yat Elissa." Kendime komut verdikten sonra gözlerimi sıkıca kapatarak uyudum.
***
Gözlerim yine bir gürültü ile açılıyordu. Ne olduğunu anlamak için önce pencereye doğru ilerdim ve sokaktaki insanların gökyüzüne bakarak bağrıştıklarını gördüm. Hızla gökyüzüne baktığımda güneşin neredeyse evimin içine girecek kadar yakında olduğunu gördüm.
Pencereyi açıp başımı dışarı uzattığımda hava neredeyse 200 derece gibiydi.
"Televizyonda bir açıklama yok mu neler oluyor?"
"Dünyanın hareketlerinde belirlenemeyen sorunlar olduğundan ve  ara ara normale döndüğünden bahsediyorlar."
Başımla teşekkür ederek pencereyi kapatıp hızla klimanın kumandasına yöneldim. Okul için pek de uygun bir gün olmayacaktı anlaşılan.
En iyisi internette son durumlara bakmak diye düşünerek laptopu kucağıma aldım. Fakat tüm bilgiler sokaktaki teyzenin verdiği bilgiler kadardı. Bir anda dünyanın hareketlerinde bozukluklar oluyor ama uzay çağında hiçbir bilim adamı buna bir cevap getiremiyordu.
20 dereceye ayarlı olan klima hala bir etkide bulunmuyordu. Buzdolabına yönelip bir kaseye dondurma koydum ve odaya geri döndüm.
"Madem okula gidemiyorum, kitap okuyayım." Her daim yatağımın yanında bulunan romanlardan birini çekip okumaya başladım.
***
"Merhaba, uyandırıyorum ama?"
"Yok önemli değil,dalmışım." Cümlemi bitirir bitirmez çığlık attım. "Sen de kimsin? Burası benim evim." Yatağın üzerinde ayaklarımın üzerine oturmuş , kitabı karşımdaki benim yaşlarımda olan çocuğa doğru fırlatmaya hazır tutuyordum.
Çocuk koyu yeşil gözlerini gözlerime dikmiş, kırmızı dudaklarını büzerek konuşmaya devam etmişti.
"Neler oldu veya oluyor bilmiyorum. Fakat bir anda kendimizi buralarda bulduk. "
"Bulduk mu? Bulduk ne demek? Kaç kişisiniz siz?" İşler gittikçe korkunçlaşıyordu. Birisi bir anda bana dokunacak olsa ağlayacaktım.
"Yani benim evrenimin tamamı." Menekşe rengi gözlerimi koyu yeşil gözlerine diktim.
"Uzaylı mısın?"
"Uzaylı mı? Hayır tabiki, sadece vampirim."
"Hah iyi bari. Odamın ortasında vampir varmış, uzaylı olsa ne yapardım değil mi?" Kaçığın biri benimle dalga geçiyor olmalıydı. Omuz silkip yerimden kalktım. "Sana bir bardak su getireyim. Malum evimizde kan bulunmuyor." Kahkaha atarak mutfağa doğru gittim. Buzdolabını açıp suyu çıkarttım ve bir bardağa doldurdum. Arkamı döndüğümde ufak bir çığlık attım.
"Ne zaman geldin hiç duymadım?"
"Hızlı hareket ederim." Elimdeki bardağı alıp içini kokladı. "Demek bunun adı su. İlginç, kokusuz ve renksiz."
Kafamı sallayarak odama geçtim. Bu sırada bahsettiği kadar hızlı bir şekilde yanımda beliriverdi.
"Sen nasıl bu kadar hızlı..."
"Anlatsam da inanmıyorsun ki." Kolumdan tutarak camın önüne doğru çekti. " Bak, hepimiz buradayız. Ne oldu bilmiyoruz, sizin ve bizim evrenlerimiz farklı. Zamanında ayrılmıştı, sanırım 600 yıl önceymiş. Bizim aramızdan birkaç vampir insan kanı içince ayrılması uygun bulunmuş konsey tarafından. Ama her ne olduysa iki evren tekrar birleşti." Şaşkınlıkla sokağa bakıyordum. Etrafa çılgınca bakan yığınla kişi sokaktaydı. Kafamı çevirdiğimde bana doğru uzattığı elini gördüm.
"Tanışmadık, ben Matthew."
"Ben de Elissa." Gözlerim tekrar pencereye kaymıştı. "Ya aranızdan biri bir insanın canını yakarsa?"
"Umarım öyle bir şey olmaz. Bu arada yaşın kaç?"
" 20 yaşındayım. Sen?"
"199 yaşındayım. Önümüzdeki ay 200 oluyorum ama..." Şaşkınlıkla yüzüne baktım.  O ise normal bir durum konuşulmuş ve bitmiş gibi cümlesine devam etti.
"Bu evrende kalacak bir yerim yok. Burada kalmamda bir sakınca var mı?"
"Pekala.. Açıkçası sakınca var. Her gece evimde ısırılma korkusu ile yaşamak yeterli bi sakınca." Gözlerimi kocaman açmış bir şekilde ona doğru eğilmiştim. Ellerimi belime koyarak devam ettim." Fakat vicdansız da değilim. Koridorun sonundaki odada kalabilirsin. Kapını kilitlemek şartıyla..." Sonuçta odasından çıkarsa sesini duymam gerekiyordu.
"Pekala anlaştık."
"Sana yemek yapmamı ister misin?" Kaşımı kaldırmış gözlerine bakıyordum.
"Aslında çok çok az pişmiş et fena olmayabilir?"
"Anlaşıldı. Kanlı bırakıyoruz" kafamı sallayarak mutfağa gidip eti dolaptan çıkarttım. Bu sırada kapının çalındığını duymuştum. 
"Matthew, kapıya...." Hızla yanıma gelip ağzımı kapattı ve kulağıma fısıldadı. "Artık vampirler sokaklarda, sesini asla yükseltme. Unutma ki onlar da aç." Elini ağzımdan çekip perdenin kenarından kapıya baktı. Başını sallayarak pencereden uzaklaştı.
***
Eti tepsiye koyup Matthew'in odasına çıkardım. Kapıdan içeri girdiğimde hala pencerelerden kapıya baktığını gördüm.
"Ne oluyor?" Tepsiyi masanın üzerine koyup yanına gittim.
"Kapıyı çalan kişi.. 600 yıl önce evrenlerin ayrılmasına sebep olmuştu."
"İnsan kanı içen?"
"Evet. İnsan kanı garip bir şeydir Elissa. Bir kere içersen asla vazgeçemezsin. Fakat anlamadığım neden bu ev?"
"Nasıl yani?"
"Sokakta birçok insan var. Neden bu kapıda?" Omuz silktim. Cevabını nereden bilirdimki?
***
Ve yeni bir güne uyanıyordum. Pencereye doğru yaklaştım. Güneş bugün olması gereken yerdeydi.
Hızlıca bir kot elbiseyi üzerime geçirip beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp ten rengi bir ruj sürüp kapıya doğru ilerledim.
"Matthew, ben çıkıyorum."
"Kahvaltı hazırladım sana?" Elinde tepsiyle kapıya gelmişti.
"Teşekkür ederim ama geç kalıyorum."
"Dikkatli ol." Kafamı sallayarak onayladım.
Kaldırımda yürürken herkese katil sensin bakışları atıyordum. Neyseki okul evime sadece  bir blok ötedeydi. Okulun bahçesine girdiğimde tanımadığım pek çok  yüz görüyordum.
"Elissa.."
"Matthew?" Burada da mı?
"Ben de okula gelsem iyi olur sanırım?"
"Belki de peşimden gelmesen daha iyi olur?"
Hızla merdivenleri çıkıp dersliğe girdim. Önüm arkam sağım solum vampir gibi hissediyorum.
"Merhaba ben Diana." Tanıdığım koyu yeşil gözleri andıran bir çift göz elini bana uzatıyordu. "Belki seni ısırmama izin verirsin?" Gözlerimin içine çok farklı bakıyordu.
"Ne yapmaya çalışıyorsun acaba?" Anlamsızca kıza baktım. Sarı saçlarını geri atarak bana yaklaştı.
"Etkilenmen gerekirdi. Neden etkilenmiyorsun ki?" Kafamı sağa doğru yatırıp kıza baktım.
"Sen de mi vampirsin. Ben de Elissa bu arada."
"Anlamıyorsun, insanların gözlerinin içine bakarak onlara istediğini yaptırabilirsin. Neden olmadı?"
"Yapamamışsındır." Omuz silkip derse döndüm. Tam o sırada hocanın boynundaki diş izlerini gördüm. "Diana.. Sence onun boynundaki diş izleri sana mı ait?"
Diana sırıtarak bana bakıyordu. "Lezzetliydi." Göz kırparak derse geri döndü.

Farklı DünyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin