Fingerprint.

2.4K 29 14
                                    

-Kai'nin ağzından,Kai'nin evi.-

''Jong In,uyan.Jong In,sabah oldu.'' 

Bu,küçüklüğümden beri annemin çalışma saatleri içerisinde bana bakan sadık bakıcımız Taeyeon.Asla yanıma gelmezdi,içeriden seslenirdi.Bu yüzden sesi uzaktan gelirdi ama sesinin sertliğini ona göre ayarlayabiliyordu.Beni uyandıracak kadar etkili bir ses tınısı oluşturmakta üzerine yoktu.Zaaflarımı,sinir olduğum şeyleri bildiği için olduğunu tahmin ediyordum.Ama sesinde biraz burukluk daima vardı.

Evet,20 yaşındayım ama bakıcım var.Bundan rahatsız değilim.

Bu,güzel.Çünkü bir erkek olarak yapamayacağım daha doğrusu yapmakta zorlanacağım şeyler vardı.Yemek yapmak,etrafı toplamak..Bir kadın gibi düşünmek bunlardan en önemlisiydi.Sadece bana bakan,ilgilenen kişi değildi.Aynı zamanda ufak tefek sorunlarımla ilgilenen bir dosttu da.

Evde yalnız kalmamı da engelliyordu.Yalnızlık can sıkar.İçerisinde bulunduğum durumu sevmem gerektiğini bana hep öğütledi.

Bana çok şey öğütledi.

Öğütlemek mi,yoksa beyin yıkamak mı?

Yalnız kalmayı sevmezdim.Yanımda olmalarını da pek sevmezdim.Sadece evde birisi olduğunu bilmek beni güvende tutuyordu.Savunmasızlığımı alıyordu.

Kırılgan.Güvensiz.Sadık.

Hepsi onu anlatan kelimelerdi.

Birbiriyle çelişkili o kadar çok kelime onu tamamlıyordu ki.

Özelliklerinin bağı siyah ile beyaz gibiydi.Zıt,ama bazen iyi şeyler ortaya çıkartabiliyordu.Göze güzel geliyordu.Çekici kılıyordu.Göze güzel gelmesini sağlıyordu.

''Kim Jongin!Kime diyorum?Eğer kalkmazsan kendi hazırladığın kahvaltıyla kalırsın.''

Bu tehditlere alışmıştım.Bana kıyamazdı,gerçekten kıyamazdı.Her zaman en iyisini yapardı.Bazen fazla kilolarım olduğunu söyleyip şikayet bile ediyorum ama..nafile.

Sesi yaşanmışlık kırıntılarıyla taşıyordu sanki.Yüzünde kırışık yoktu.Yaşında rağmen,evet yoktu.Belki de,kırışıkları da sesine işlemiştir.

Yaşadığı hikayeleri sadece bana,onları yaşamamam için anlatırdı.Onların yarım olduğunu da biliyordum.

Sırları vardı.Çok sırrı vardı,öğrenmek isterdim.Tek bir sırrım yokken,boş hissediyordum.

BOŞ.

Onları öğrenip benim sırrımmış gibi benimsersem belki geçerdi.

Onun bir sırrı yoktu çünkü sır,kendisiydi.Özel özelliklerinin bile farkında değildi.Neydi onlar?

Bu ikilemeden sonra,üçüncüyü duymamak için yatakta yavaşca doğruldum.

İlk kez seslenildiğinde uyanmak zor geliyordu.İkinci kezde uyanmak daha tatlıydı ve uykumu almış gibi hissettiriyordu.Sanki yıllarır uyuyormuşum gibi.Uyuyan güzel gibi.

Gözüme ilk çarpan şey,her sabah olduğu gibi koyu kahve ve kolonların çıkıntısıyla dolu boş duvarımdı.

Bir saat dahi yoktu.Saat kaç bilmiyordum.Bilmezdim de.Acelem yoktu.İşim acele gerektirmiyordu.

Kitap yazıyordum,bu işte iyiydim.

Bir şiir kitabım vardı ama,pek bilinmezdi.Romanları daha iyi yazıyordum.

Konuşamadığım şeyleri,roman yazarak daha iyi anlatıyordum.

Kafiyeler,uyaklar,redifler olmadan sadece içimden gelenleri yazıyordum.

Fingerprint.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin