writer (yazar)
Lütfen okumaya başladığınız tarih ve saati yorumlara yazın.
Kolalı lolipopumu ağzımda çevirip dururken bıkkın bakışlarla hayatımın çoğu yılını geçirdiğim sokağın tanıdık kaldırımlarını izlemekteydim. Tek elimle tuttuğum, içi envai çeşit ramenle dolu market poşetimi sallayıp dururken bir yandan da uzun süredir temizlemediğim tozla kaplı spor ayakkabımın ucundaki ufak taşı belli bir uzaklığa doğru tekmeleyip durmaktaydım. Dişlerimle belirsiz ısırıklar bıraktığım lolipopu emmeye devam ederken tek dileğim, eve ulaşmadan önce kolalı şekerin içindeki sakıza bir önce ulaşmak ve de her bir köşesini yalnızlığımın çevrelediği rezalet bir durumdaki bekar evime gitmekti. Hayır, eve gidince ekstra bir şey yapmayı düşünmüyordum, aksine son iki buçuk yıldır yaptığım gibi tüm medyadan kendimi soyutlayarak sadece bilgisayar oyunu oynama rutinime geri dönecektim. Küçük hayallere sahip, boş bir insandım anlayacağınız.
Fakat o an, net olgulara sahip 25 yıllık hayatımda asla hesabını etmediğim bir şey gerçekleşti: Onu gördüm. Sokaktan geçen herhangi birisi için belki de hiçbir şey çağrıştırmayacak fakat benim için varlığı hayatımın bütün sistemini tepetaklak edecek o çocuğu...
Yolun diğer tarafında tek dizinin üzerine çökmüş bir şekilde siyah renkli bir köpeğin başını okşuyordu. Dağınık kahverengi saçları ikindi güneşinin altında bronzdanmışçasına parlıyor, hafif bir bukleye sahip perçemleriyse alnına düşüp yüzünü gölgeliyordu. Altında soluk mavi dizleri yırtık bir kot, üzerindeyse beyaz düz bir tişört vardı. Köpeğin başını okşadığı elinin bileğini çevrelemiş birkaç ince bilekliği minimal görünmelerine rağmen gökkuşağı renkleri yüzünden dikkat çekmekteydi. Dışarıdan aslında oldukça sıradan birisi gibi duruyordu; o sokak, kenardan geçen insanlar, başını okşadığı köpeği... Hepsiyle bir bütün içerisindeydi.
Fakat yine de... Yemin ederim onu ilk gördüğüm an derin okyanuslar, güçlü şelaleler, yemyeşil çayırlar ve parlak gökyüzü gözlerimin önünden geçti. Korsan sesleri, savaş çığlıklarına ve onlar da yağmur seslerine aktı.
İki buçuk yıldan sonra ilk defa varlığını hissettiğim ilham bütün bedenimi zelzele etkisi yaratırcasına titretirken, gözlerim daha fazlası için o çocuğun üzerinden çekilmedi. Gözlerimiz buluşana kadar en azından... Dipsiz kuyuları andıran koyu renkli gözleri gözlerimin içine baktığında yerimde öylece çivilenmiş gibiydim. Halen daha bana bakmaya devam ederken nazik bir şekilde gülümsediği an kaybettiğim gerçeklik olgusunu tekrar kazanmıştım sanki. Gülümsemesine karşılık vermeden sırtımı ona doğru döndüğüm gibi hızlı adımlarla o sokaktan uzaklaşmış ve evime doğru sanki ardımdan kovalayan varmış gibi soluk soluğa gitmiştim. Kapıdan içeri girdiğim an kıymetli ramenlerimi yerleştirmeyi bile düşünmeden bilgisayarımın başına geçtim ve son birkaç senedir sadece oyun oynamak adına kullandığım bilgisayarımı bu kez asıl alma amacım için kullandım. Açtığım Word dosyasıyla birlikte parmaklarım klavyede saatler boyu ara vermeksizin hareket etmiş, yelkovan akrebi kovalamıştı.
Shin Yoora, ilk kez sokakta gördüğü bir çocuktan ilham almıştı.
düzenlenmiştir.