Levi Ackerman
Sabah erkenden kalkıp bilgisayarı açtım.Mikasa'nın bir an önce girdiğini haber vermesi ve rastgele bir haritaya girip oynamak için beklemeye başladım.Yarım saatten uzun süredir bilgisayar ekranıyla bakışıyordum.Artık sıkılmaya başladığımda Mikasa'ya mesaj attım.
fuckingbrat:Mikasa?Gelmeyecek misin?
Cevap gelmesini bekledim.Sadece beklemekten sıkılmıştım.Mutfağa gidip çay demledim.Yeniden odama geldiğimde bilgisayar ekranında cevapsız arama bildirimi vardı.Webcam'i açıp onu geri aradım.Yalan söylemeyeceğim.Açtığında saçlarında yeşili aramıştım.Yine eskisi gibi simsiyah olmuştu.
"Saçların?"
Yanaklarını şişirerek cevapladı."Abim kesti.Yeşil sevmiyormuş."
Ne diyeceğimi bilmediğim için cevap vermeden konuyu değiştirmesini bekledim."Bugün Counter Strike'a giremiyorum.Abimin çalıştığı şirkette kardeş günü gibi bir saçmalık yapıyorlar.Gelmezsem elimdeki tüm oyunları alacağını söyledi."
"Üzüldüm...Gittiğin yerde mutlu ol bari." Dedim gülümseyerek.Gülmesini sağlamıştım.
"Umarım..." Dedi.
"Ben oyun oynayacağım.Cehennemden kurtulduğunda ara."Dedim sesimi değiştirerek.
"Tamam." Dedikten sonra kapattı.Ben de Yandere Simulator oynamaya karar verdim.Normalde bu oyunu "Bok Çuvalı" olarak nitelendirirdim.Bana çok saçma gelirdi.(Y/N:Allah belanı versin Livöş.)Yine ilk oynadığım zamanki gibi çabuk sıkılmıştım.Sürekli aynı şeyleri yapıyordum.Senpai'ni izle,öğrencileri öldür,kanıtları yok et,günü bitir.Biraz oynadıktan sonra kapatıp salona girdim.Televizyonu açıp kanallarda rastgele gezinmeye başladım.Televizyon izlemeyi sevmezdim.Ara sıra böyle canım sıkıldığında kendime uygun bir kanal arardım.Kumandadan rastgele birkaç numaraya bastım(169)Cartoon Network...Ve bu yaşıma rağmen sıkılmadan izlediğim Gumball...Sesini açtım.Beni bu çizgi filme Armin alıştırmıştı.Daha önceden milyon kez izlediğim bir bölüm olduğu için dikkatimi veremiyordum.Ben tavanla bakışarak düşünürken bölüm de bitmişti.Müzik CD'lerini koyduğum kitaplığa kaydı gözlerim.Neredeyse her dilde albüm vardı.Japonca,İngilizce,Rusça, Korece,Almanca...Albümlerin birini bile dinlememiştim şimdiye kadar.Çünkü bunları o vermişti ve onun verdiği hiçbir şeye elimi süremezdim.Onun herhangi bir eşyasına dokunursam...Kirlenirdim...Lanet...Aklıma yine gelmişti işte.Bakışlarımı çöp kutusuna çevirdim.Eren'in davetiyesi hâlâ içinde duruyordu.Telefonumu aldım.Rehberde Eren'in numarasını bulup aradım.Birkaç sinyal sesinden sonra açmıştı.
"Eren,bu akşamki partiye...Geliyorum."
"Fikrini değiştiren ş-"
"Geliyorum dedim."
"Tamam(?)"
Zaman Atlamasyon
21.30
Aynanın karşısında son kez görünüşüme baktım.Uzun kollu,bol tişörtüm ve bileklerimin biraz yukarısına gelen pantolonum takım gibi durmuştu üzerimde.Arkaya doğru taradığım saçlarımı biraz dağıttım.Babamın ben küçükken verdiği demir kolyeyi boynuma geçirdikten sonra hazırdım.Kapıdan hızlı adımlarla çıktım ve Eren'in 1 sokak ötedeki evine de aynı hızla yürüdüm.Evin henüz kapısına gelmişken içerideki müziğin sesi kulaklarımda çınlamaya başlamıştı.Daha kapıya elimi götürmeden Eren kapıyı açtı.İçeri girip etrafa baktım.Eren'in sözü işte...Hiç kız olmayacağını söylemesine rağmen erkekten çok kız vardı.Giyim tarzlarından bahsetmeye gerek bile yoktu.Çünkü giyim denemezdi.Sandalyelerden birine oturup etrafı izlerken bir yandan da Connie'nin doldurduğu bardağı dikiyordum.
----
Yaklaşık 2 saat olmuştu.Kaçıncı bardağa geldiğimi unutmuştum.Başım dönmeye başlamıştı ve boğazım yanıyordu.Ayağa kalkıp banyoya yürümeye çalışsam da sanki her şey sallanıyormuş gibi oluyordu.En sonunda kendimi yere atıp görüşümün kararmasına izin verdim.Gözlerim sonuna kadar kapanmadan önce gördüğüm son şey bana doğru koşan siyah saçlı bir kız ve onun arkasından gelen sarışın bir adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Play With Me (RivaMika)
FanfictionSon kez oynayalım mı?Bu seferki oyunu ben seçmek istiyorum.