Buğulu bir cam misaliydi herşey... Yanıp dağılmıştı tüm hayatlar. Son bulmuştu hevesler... Hayat herşeye darbe vurmuş biçimde. Sokaklar, caddeler, ve dahası.
Bu kötü dünyanın bir de cehennemî vardı. İnsanların ateşler içinde yandığı, haykırırcasına bağırdığı, ama kimsenin yardım eli uzatamadığı cehennemi...
Zifiri karanlık olan korkunç sokaklar... Tehlike dolu insanlar... Ve herşeyden önemlisi yalan bir dünya.
İçinde bulunduğumuz bu dünya yalandan ibaretti. Muhakkak herşeyin bir zıttı vardı. Kötünün iyisi... Karanlığın Işığı... Beyazın karası...
***
Gözlerim aralandığında perdenin ardından gözlerimin dibine kadar yaşadığım acıyla tekrar kapatmıştım. Güneş ışınları dünyayı karanlıktan kurtarırken insanlara da zarar veriyordu. Bir çok insanın acı çekmesine neden oluyordu.
Pembe nevresimle kapatılmış yatağımdan kalkıp gerindim. Uyku o kadar rahatlatıcı bir şey ki, onu kelimelerle anlatma adeta imkânsız gibi...
Yüzüme her zamanki gibi bir gülümseme yerleştirip odanın diğer köşesinde maviler içinde uyuyan Cerene doğru yürümeye başladım.
O kadar masum uyuyordu ki! Uyandırmaya kıyamazdım ama uyanması gerekiyordu. Her zamanki gibi bitmeyen okul illetine gitmek zorundaydı. Tabi bende...
Yanağına hafif bir öpücük kondurarak "Ceren uyan... Ama hadi okula geç kalacaksın..."
"Abla ben okula gitmek istemiyorum!" sesindeki istemsiz duygu her yerden belli oluyordu.
"Bende istemiyorum ama gitmek zorundayız... " deyip Cereni gıdıklamaya başladım. Ceren daha fazla dayanamayıp kıkırdayarak yataktan kalkıp koşmaya başladı.
İlk önce neden koştuğunu anlamadım. Ama hemen ardından jetonum düşüp Cerenin arkasından koşmaya başladım.
Ben banyo kapısına yetişene kadar Ceren çoktan içeriye girmişti. Oflayarak Cerenin dışarı çıkmasını bekliyordum. Ama çıkması pek erken olmamıştı.
Banyodaki işlerimi kısa sürede halledip mutfağa geçtim. Annem yine mis gibi kahvaltı hazırlamıştı. Annemin yanağına bir öpücük kondurup "Günaydın, Sedef Sultan." deyip her zaman oturduğum sandalyeye oturdum.
Bugün içimde ayrı bir heyecan vardı. Çünkü Atahan Kolejindeki ilk günümdü. Geçen hafta kül olan eski okulumdan dolayı bu hafta tam burs kazanarak Atahan kolejine yerleştirilmiştim.
Gözüm kolumdaki saate bakınca gecikmek üzere olduğumu fark edip hızlıca masadan kalktım. "İlk günden yeni okuluma geç kalacağım!" deyip annemi ve Cereni öperek evden çıktım.
Hızlandırılmış adımlarla otobüs durağına ilerledim. Pek beklemeden otobüs geldiğinde hemen binip sakin olan bir koltuğa geçtim.
Kulaklıkları kulağıma geçirip müzik açtım. Bana her anımda huzur veriyordu müzik. Her müzik dinleyişimde anılarım depreşirdi. Kendini unutup geçmişe giderdi ruhum...
Her geçmişe gidişimde bizi terk eden adamla anılarım canlanıyordu. Eskiden ne mutlu bir aileydik. Peki ya sonra? Çekip giden adamın arkasında darmadağın olan uç insan kalmıştı. Birbirlerini bırakmayacaklarına söz veren üç insan...
Koleji fark edip otobüsten indim. Yavaş ve sakin adımlarla okula doğru yürüdüm. Birden içim sıkılmıştı.
Kolejin kapısına geldiğimde herkesin zengin çocukları olduğu belli oluyordu.
Küçük ama hızlı adımlarla bahçeye girip okulun kapısına doğru yürüdüm. Nedensizce yanaklarım alev alev yanıyordu.
Okula girip herhangi bir öğrenciyi durdurup müdürün odasını sordum. Hemen ikinci kata çıkıp müdürün odasını aramaya başladım.
Upuzun koridorda müdürün odasını bulmak kolay olmasa da odayı bulabilmiştim.
Sınıfımı öğrenip hemen 12-C sınıfına çıktım. Ders başlayalı 15 dakika olmuştu. Derin bir nefes alarak kapıya hafifçe vurdum. İçerden "gir" komutu gelince kapının kolunu yavaşça indirip içeri girdim. "Dersinizi böldüğüm için özür dilerim. Ben yeni geldim de..."
Ne için geldiğimi anlatmaya çalışırken sonlara doğru sesim kısılmaya başlamıştı. Nedensizce yanaklarım kızarmaya başlamıştı.
Öğretmen pek benimle uğraşmayıp boş olan bir yere oturttu. Yanımda kimse yoktu...
Tüm sınıf bana bakarken ben sadece tahtayı izliyordum. Neden bu kadar odak noktası olmuştum? Hiç bir fikrim yoktu...
Dersin ortalarına doğru sınıf kapısı gürültüyle açılmıştı. Ani bir refleks olarak korkuyla yerimden hafif zıplamıştım...
İçeriye üç tane serseri tipli çocuk girdi. Hiç bir şey demeden sınıfta bana doğru gelmeye başladılar.
Sarışın olan çocuk yanıma otururken diğer iki esmer olan çocuklar ise tam arkamıza oturdular.
Neden öğretmen bunlara hiç bir şey dememişti. Şaşkınlığımı hala üzerimden atamamışken dersin bittiğini gösteren zil çaldı.
Yeni içeri giren o üç serseri tipli çocuk geldikleri gibi çıktılar. Neden böyle davramıştılar?
Daha fazla kurcalamadan sınıftan çıkıp tuvaleti aramaya başladım. Tuvaleti bulduğumda elimi yüzümü yıkamaya başladım. İçeriye iki tane kız girdi. Yanlış hatırlamıyorsam bu iki kız bizim sınıftaydı. Dikkatimi çekmişti. Çünkü durmadan bana bakıp bir şeyler konuşuyorlardı.
"Sınıfa hoşgeldin..." arkadan duyduğum sesle ani bir hareketle arkamı döndüm. Üzerime dökülen bir sıvıyla aniden geriye doğru ilerledim.
"Ama ya çayım döküldü..." dalga geçercesine söylemişti. Bilerek yaptığını çok iyi biliyordum.
"Neden yaptın?" yüzündeki sinsi gülümsemesini silmeden "ne bilerek yapacağım ya!" deyip tuvalleten çıktı.
Tam o an ders başlama zili çalmıştı. Ama bu halde sınıfa gidemezdim. Üzerimi temizlemeye başladım. Pek başarılı olmasamda bir nevi temizlenmişti. Tuvaletten çıkıp kolumdaki saate baktım. Dersin bitimine az bir süre katılmıştı. En iyisi kendimi oyalamaktı.
Tuvaletten çıkıp koridorun sonuna kadar gelince tabeladaki yazı dikkatimi çekti. Yüzme salonu...
Bu okulun yüzme salonu mu vardı? Birden buranın özel okul olduğu aklıma gelince hafiften kafama bir tane vurdum. Tabelanın gösterdiği yöne doğru gittim.
Yüzme salonuna girdiğimde önce etrafa hayranlıkla baktım. Hayatımda ilk defa bu kadar büyük ve güzel bir yüzme salonu görmüştüm.
Etrafında yavaş adımlarla yürümeye başladım. Havuz ne kadar güzel olsa da giremezdim. Çünkü yüzme bilmiyordum.
Hayallere daldığım an dengemi kaybedip havuza düştüm. Yüzme bilmiyordum. Havuzda çırpınmama rağmen hiç bir şey yapamıyordum.
Herkes dersteydi. Buradan nasıl kurulabilecektim. Daha fazla nefes alamıyordum. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Ama bir ses duymuştum. Ne dediğini anlamamıştım.
Daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapatıp havuzun beni çekmesine izin verdim.
Lütfen hayalet okuyucu olmayın... Düşüncelerinizi belirtin... Emeğe saygı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yangın Belası
Teen FictionGenç kurgu içinde #203: 18.09.17 Okulu bir kaza sonucu yanan Melisin başına beklenmedik bir talih kuşu konar. Ankaranın en iyi okullarından biri olan Atahan Kolejinden tam burs kazanmıştı. o koleje gitmek onu o kadar çok heyecanlandırmıştı ki kolejd...