Mektubu okumam üzerinden yaklaşık bir saat geçmişti ve ben hala kendime gelemiyordum. Elim de duran buruşuk kağıt parçasına, ardı ardına kesilmeyen göz yaşlarım süzülüyordu. Kağıdın ıslaklığı elime geçince, kafamı kaldırmayı akıl edebilmiştim.
"Kookie, yemek hazır."
Halamın seslenmesiyle irkildim ve bir saattir aynı kaldığım pozisyonumu bozdum. Boğazım düğümlenmişti, bu yüzden sesim kısık çıkıyordu. Yine de halamı merakta bırakmamak için cevap vermeyi denedim.
"Birazdan geliyorum."
Kendime gelebildiğim de sorular beynime tekrar hücüm etmeye başlamıştı. Sahiden annemi düşündüğüm de burnuma gelen koku, neden onun kokusuydu? Bana neden bu kadar acı veriyordu? Biraz olsun neden unutamamıştım onu?
Sürekli kafamın için de dönüp dolanan bu soruları dışarı dökme isteğimi bastıramıyordum. Bir yandan da halam endişelenmeden odadan çıkmam gerekiyordu. Yavaş adımlarla beni darmadağın eden bu odadan ayrılmayı başarıp tuvalete yöneldim.
Yüzüme su çarptıktan sonra bir süre aynada kendime baktım ve zamanın geldiğini anlamıştım. Bana adını ilk söylediğin de ki cümlesi şimdi anlam kazanıyordu.
"Bana ulaşamadığın taktirde adım Park Jimin. Beni bulabilirsin değil mi?"
Bulabilirim Jimin. Bulacağım.
Doğruca halamın yanına uçtum ve yanağına bir öpücük kondurup gönlünü alma işlemini önden hallettim.
"Hala, biliyorum çok uğraştın ama aklıma çok acil bir işim olduğu geldi. Söz veriyorum akşam üstünden önce döneceğim. Seni seviyorum, görüşürüz!"
"Dur nere-"
Halam cümlesini tamamlayamadan koşabildiğim en hızla tempo da koşmaya başlamıştım bile. Onunla ilk tanıştığımız yere, bisikletimi benden aldığı yere gidiyordum.
Eminim orada olacaktı. İçimden bir his beni orada beklediğini söylüyordu. O yere varmadan bir önce ki kavşağı dönerken kalbim yerinden fırlayacak gibi hissediyordum.
Seni bulmak bu kadar kolaydı aslında. Sana ulaşmak yalnızca bir kalp ötedeydi.
....
Jimin.. Park Jimin... oradaydı.. Tam, karşımda.. Gözlerimin, önünde.. Bir. Kızı. Öpüyordu.
Yine oluyordu işte. Yine kalbim sıkışıyordu. Sanki birisi kalbime işkence ediyormuş gibiydi ve bu işkenceyi yapan oydu. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Konuşamıyordum. Hiç birşey yapabilecek gücüm yoktu. Beni görmemesi için olduğum yerde dua etmekten başka çarem yoktu.
"Jungkook?"
Korktuğum başıma gelmişti. Beni görmüştü. Bir yanım git ve ona sımsıkı sarıl derken, diğer yanım kaybol buradan diyordu.
"Onu tanıyor musun?"
Yanında ki kız konuşunca ne kadar güzel olduğunu fark edebildim. Git Jungkook. Git ve bir daha karşısına çıkma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Tanımla [JiKook]
FanfictionHuzur nedir? Kimine göre sessiz, sakin bir deniz kıyısında dalgaların sesini dinlemek. Kimine göre ait olduğunu hissettiği insanın göğsüne kıvrılıp uykuya dalmak. Kimine göre ise belki de yalnızca bir şarkının tınısını işitmek. Peki, kendi huzurunu...