::o'na, teşekkür::

2.6K 166 104
                                    

teşekkür ederim.

minnet duyulması gereken sokakların taşlı kaldırımlarında otururken dinlediğim sesin, kırık parçalarıma anestezi etkisi yaparken bir boşluğa bakıyordum. bir boşluğa, beni içine alıp çekebileceği kadar derin ve anlamsız bakıyordum. nedeni olmayan sevgilerin, yapmacık serzenişlerin yanında sonu gelmeyen bir ölümü izliyordum. yanıp sönen ışıklar, yanağımda sönen gözyaşlarını aydınlatırken bir kelime, bir söz öbeği bulma uğruna her şeyimi feda ediyordum.

artık, büyüdüm. büyüdüğümü zannettiğim her çıkmazda, çocukluğum karşıma çıkıp bana sersemletici bir tokat çarptığında yere düşüyordum. işte, sen o zaman geldin.  tüm yanlışlarım, tüm aptallıklarım ve tüm pişmanlıklarım önüme seriliyken parmak uçlarıma dokundun. güneş; en acı verici renginde-hafif pembesi bir akşamüstü- bize veda ederken, o masada, gençliğimi çürüttüğüm o sandalyenin kırık bacaklarında bana, ruhuma yıldızlar hediye ettin.

müteşekkir olmam gereken en nadide kişiyken, sen; boğazımda bir ukte, dudaklarımdaki gülümseme, zihnimde köle oldun. her gece, her gecenin uyku sıraları; beni bana sorgulatan o lanet hissin arasında seni buldum. kimse bana inanmadığında ve kimse bana senin kadar güzel bakmadığında anladım. anlamamış olmak için saf rolü yapabilir veyahut o kahrolası sıcak suyun, cehennem vaad eden damlalarını yok sayabilirdim.

yapmadım.

sen, iznime dahi ihtiyaç duymadan hücrelerimi darmaduman ettiğinde bir başıma kalmıştım. bitmek bilmeyen sessiz haykırışların ve sızlayan boğazların temsili olarak günlerce ruhsuz bir et parçası gibi yalnızca uyuyup uyanmıştım. sen, beni bir kez bile görmeden benim olan her şeyi alıp tek celsede mahvederken ellerime bulanan kan ile sana bakakalmıştım.

ben hep sende kalmıştım.

bir adım bile atamadım, ileri.

bir yokuş daha çıkamadım, ileri.

ilerileşen ve gelişen -gelişmemesi için haftalarca yalvarabilirim- geleceğin umutsuz ve karanlık olacağını çok önceden fark etmiştim. gecelerimin güneşinin asla doğmayacağına ve o eylülün ilk sabahında bir daha eskisi gibi olmayacağı(n)ma inanmıştım.

artık, büyüdüm. sana dair yazılması gereken binlerce satırım, kağıda dökülmek için çırpınırken önce kalbimdeki kesiklerin kanamasını durdurmalıyım. bir beden, etten kemikten. nasıl bu denli güçlü olabilir? nasıl aydaki bir kızı kendine bu denli çekebilir? bu, güneş ile ayın kargaşasındaki çetrefilli sorun, sen ve ben.

bir de şu, akşamüstü esintisiyle gelen son bahar misali deniz kokusu. gökyüzünü örten turuncu, mavi, pembe veya sen işte, her renkten biraz, biraz eklenen geçmişe. sonbaharın kapıyı çalmasının verdiği o ayrılık ve senin bana doğru asla dönmeyecek olan gerçek, samimi bakışların.

artık, büyüdüm. canım eskisi gibi acımıyor, canım canımdan kopup parçalanırken benliğim, özgüven yaratmaya çalışan küçük mahluğa küfürler ediyor. artık, büyüdüm. yorganımın altına girip yastığıma sarılarak ağlamıyorum. açık seçik, gün batımını izlerken ve senin sesini, özellikle seni dinlerken ağlıyorum; yapabileceklerimize ve yapamadığımız her şeye uzanan o sonsuz gerçeklikte.

yine de toparlanamayan kelimelerim, başımı ağrıtan dinlemelerim ve unutamayacağım ağır hatıralarım var.

artık, büyüdüm dedim ya; ben hiç büyüyemedim. geçen doğum günümde, bir yurt odasının tek kişilik banyosunun serin mermelerine çöküp seni izlerken omuzlarımın sarsılmasını durduramamış, ağlamayı bırakamamıştım. banyo inlemiş, katiyen kapanmayan kapılar ilim ilim titremişti. ben, geçen seneki doğum günümde çok ağlamıştım. o yüzden, bir yanım eksik, bir yanım yalnız ve bir yanım hep senin bana tattırdığın ilklerle dolu olacak.

geçirdiğim sayısız kriz, gecenin karanlık üçünde gelen ani yazma isteklerim ve rüyalarla boğuşan bir zihin. yalnızca yazarken rahatlayabildiği ve kendini iyileştirebildiği için, acısını bu yöntemle sökebilen bir ruh, bir beden. etten kemikten.

bunları yazarken güneş batıyordu.

ve ağlıyordum.

yine döktüm sana içimi, varım yoğumu serdim önüne ve çıkmaz bir yola girdim iyice. boğazımdaki yumru, yerini korurken ben gökyüzünde parıldamaya başlayan yıldızların farkına vardım ve o an, aynı anda seninle o yıldıza baktığımızı varsaydım. biliyorum, çaresizim, eziğin tekiyim ve aptalın biriyim.

yine de, seni sevebildiğim kadar çok; dünya üzerindeki dakikaların ve çekilen denizlerin ötesinde seviyorum. seni, bir milad olarak belirleyen kalbim de seni, bir korku belleyerek, bir kaçış yolu bilerek ve bir yara bandı gibileyerek seviyor.

işte, asıl şimdi, seviyorum.

kelimelerim bitiyor, ağlamam duruyor. güneş ise çoktan battı. eminim, sen gülümsüyorsun. sen gül, güneşim.

bütün gözyaşlarımın ışıltısı yine dönüp dolaşıp senin gülücüklerine karışsın ve kaybolduğum tüm sokaklar yine sana çıksın. alabildiğimden çok daha fazlasını verdiğim için zayıf düşen ruhuma ve pek iyi bir duruma sahip olmayan vücuduma kızma, ben her zaman, seni,

-bir gün biteceğinden deli gibi korksam da, güneşin batmasıyla bitecek tüm günlerin ve solacak tüm çiçeklerin adına,-

sonlanacağından emin olduğum, hatta sonunu okumak istemediğim romanın o son sayfası gelene dek, bir akşamüstü rüzgarının kolları altında, güneşin en güzel sarısı ve yıldızların en naif göründüğü vaktim tam ortasında,

seni; sen olduğun için,

seni; senin kalbime dokundurduğun muazzam senin için,

seni; sen yapan her şeye şükran duyduğum saliseler için,

sevmeye devam edeceğim.

bir gün yanıp tutuşarak kalbimden ayrılmanı bekleyerek, seni ve sevdiklerini sevecek, uğruna yüzlerce kelime döşeyeceğim.

bana, ruhuma, aciz ve yorgun aklıma, dağınık kafama ve düzene oturtmaya çalıştığım hayatıma kattığın her güzel şey için, çok,

teşekkür ederim.

doğum günün kutlu olsun, biriciğim.

ve sonbahar gelmek üzere,

sonu gelen baharların ertesinde, kurumuş yaprakların gölgesinde ve içime attığım her yaranın sızlattığı kalbimde; iyi ki varsın.

iyi ki var olacaksın.

tekrar, teşekkür ederim.

yoluma yordam, evhamlı halimle tutunacak dalım olduğundan, benim seni sevdiğim kadar senin kendini sevmeni diliyorum. aşk denen illetin, cesaretli dönemeçlerinde sen, kendini öyle çok sev ki;

uğruna dil döktüğüm, hoş nameler kazdığım güzelliğine zarar gelmesin.

kendini, hepimizin seni sevdiğinden daha çok sev ki,

kimse seni üzemesin.

seni seviyorum ve...

teşekkür ederim.

-

010917

to you :: jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin