İçeri giren hatırı sayılır miktardaki güneş ışığı yüzünden gözlerimi zorlanarak açtım.Olduğum yerde gerinerek,etrafa bakındım.Komodinimde duran saate gözümün takılmasıyla yataktan fırlamam bir oldu.Tanrım,bu iş görüşmem vardı ve ben şimdiden geç kalıyordum.Hızlıca banyoya koşup dişlerimi fırçaladım.Ayağıma takılan çarşafı bir kenara iteleyerek dün akşam hazırladığım kıyafetleri giymeye koyuldum.Siyah pantalonumun üzerine,şarap rengi bir gömlek giyip ayağıma siyah topuklularımı geçirdim.Makyajımı da yapttıktan sonra saçlarımı topladım.Hala tembel tembel uyumakta olan kedim,Sebastian'ın boş yemek kabını doldurup kafasını okşadım.Çantamı ve siyah blazer ceketimi alıp dairemden çıktım.
Ben kim miyim?
Evangeline Wilson.Alabama'da moda tasarımı okuduktan ve okulumu büyük bir başarıyla bitirdikten sonra,aldığım bir stajerlik teklifiyle Los Angeles'a geldim.Stajerliğim bittikten sonra son zamanlarda çok revaçta olan bir ünlünün stil danışmanı olmak için iş görüşmesine gidiyordum.Justin Bieber.Aslına bakasanız geri çevrilemeyecek türden bir teklifti.Oldukça yüklü miktarda bir maaşım olacak,ayrıca Paris Moda Haftasına onunla birlikte gidecektim.Sanmayın ki hayatım gözüktüğü gibi toz pembe.Ne yazık ki küçük,stüdyo dairemin faturalarını zar zor yetiştiriyorum.
Yaşadığım apartmanın iki blok ötesinde bulunan ufak dükkandan kahve alıp metroya yetiştim.Sonunda boş bir yere oturduğumda derin bir nefes aldım.Saatime baktım,hala yetişmek için 15 dakikam vardı.Çantamda titreyen telefonumu çıkarıp açtım.
"İş görüşmende başarılar dilerim tatlım!"Annemin oldukça coşkulu gelen sesine gülümsemeden edemedim.
"Teşekkürler anne,seni çok özledim."
"Ah,bende ama endişenme.İlk fırsatta yanına geleceğim."Ki bu da çok uzun bir süre demekti.Öğretmen oldukları için haftasonları dışında pek fazla izinleri olmuyordu.İki gün için ülkeyi baştan başa geçmelerine gerek yoktu.
"Buna gerek olmadığını biliyorsun,burada iyi idare ediyorum."Koca bir yalandı.Onları özlüyordum ve bu koca şehirde eski sevgilim Alex,karşı dairemde oturan altmış iki yaşındaki Bayan Moore ve Emma hariç tamamen yalnızdım.Ah bir de sevgili kedim Sebastian.
"Zil çaldı hayatım derse girmem gerekiyor,seni seviyorum.Ve biliyorsun seni asla geri çeviremezler."
"Babama selamlarımı ilet,sizi seviyorum."Telefonumu kapatıp tekrar çantama koydum.Soğumuş olan kahvemden bir yudum aldım.Metro durduğunda yerimden kalkıp açılan kapılara doğru yürüdüm.Sonunda istasyondan çıktığımda derin bir nefes alıp,çantamdan giceğim adresin yazılı olduğu buruşuk kağıdı çıkardım.Adreste yazan cadde üç sokak ilerisiydi.Sadece beş dakika geç kalmıştım.Yolda kahvemin tamamını bitirip çöpe attım.Kapının önüne geldiğimde ceketimi düzeltip zili çaldım.Burası oldukça büyük ve lüks bir evdi.Kapıyı oldukça büyük boyutlara sahip otuzlarının sonunda sarışın bir adam açtı.
"Ah,merhaba Evangeline Wilson değil mi?Ben Anthony Marker,Justin'nin yardımcısıyım."
"Aslında Eva'yı tercih ederim."Ona gülümseyerek baktım ve uzattığı eli sıktım.Kapıyı ardına kadar açarak;
"İçeri gel lütfen."dedi.Önümde duvarlarında onlarca resim asılı bir hol uzanıyordu.Resimlere dikkatli bakınca bunların plak olduğunu fark ettim.Anthony'nin arkasından yürürken etrafıma bakmadan edemedim.Sonunda kocaman bir salona çıktık.Salonun bir duvarı boydan boya cam ile kaplanmıştı.Siyah deri koltuklar oldukça büyük bir televizyonun karşısına konulmuştu.Mutfak ve salon birleşikti.Salonun köşesinde döner bir merdiven üst kata çıkıyordu.İlk bakışta bir bekar evi olduğu anlaşılıyordu.Tabii oldukça lüks bir bekar evi.
"Sen burada bekle,ben Justin'i çağıracağım."Anthony'nin sesi beni kendime getirdi.Başımı sallayıp onayladım.
"Beklerken bir şeyler içmek ister misin?"
"Hayır teşekkür ederim."Ona gülümseyip merdivenlerden yukarı çıkmasını izledim.Beyaz renkli parkenin üzerinde bir kaç adım attım.Topuklularımın çıkardığı ses tüm salonda yankılandı.Bir kaç dakika sonra Anthony ve yeni patronum merdivenlerden indi.Üzerinde koyu renk bir pantalon ve lacivert bir tişört vardı.Oldukça somurtkan görünüyordu.
"Justin,işte yeni stil danışmanın ve tasarımcın Evangeline Wilson."Bakışları üzerime kaydı.Bir iki dakika oyalandıktan sonra yine aynı memnuniyetsizlikle boşluğa döndü.
"Eva,lütfen."dedim,gülümseyerek.Bir iki adım atıp elimi uzattım.
"Geç kaldın."dedi Justin.
"Anlamadım?"Gözlerini devirdi.
"Geç kaldın.Tam beş dakika.Saat 9.00'da burada olman gerekiyordu,ama sen buraya saat dokuzu beş geçe geldin.Ben dakikliğe önem veririm Eva."
Bu saçmalığın daniskasıydı.Eminim sabah kahvaltı yaptığını bile hatırlamıyordu.Bunları sırf sinirli olduğu için yapıyordu.Yanında çalışacağım için araştırma yapmıştım.Sevgilisin Selena Gomez'den yeni ayrılmıştı.Ayrıca çok erken yaşta ünlü olmuştu.Bu nedenle şu sıralar çok asabiydi.Etrafında çalışan çoğu kişiyi kovmuştu.Kovmadığı kişiler de istifa etmişti.Ama ben istifa edemezdim,çünkü bu işe fazlasıyla ihtiyacım vardı.Bu yüzden yüzüme olduğunca bir gülümseme yerleştirdim ve özür diledim.
"Herneyse.Özgeçmişini ve bana gönderdiğin dostaları inceledim,işe başlayabilirsin.Ama bu seni kovmayacağım anlamına gelmiyor." İnanamıyorum!Evet!İşi almıştım!
"Şey,ben çok teşekkür ederim.Ne zaman başlıyorum?"
"Hemen."
"Na-nasıl yani?"
"İki gün sonra plak şirketimin verdiği bir davet var.Güzel bir kombin yapmanı istiyorum eğer beğenirsem iş tamamen senindir."Çarpık bir şekilde gülümsedi.Ve ilk defa ona gerçek anlamda baktım.Ela gözleri sıkıntıyla parlıyordu.Yinede gülümsediğinde çok güzel görünüyordu.
"Önce ölçülerinizi almam lazım."
Sıkkın bir şekilde başını salladı.Terleyen ellerimi üzerimdeki pantalona silip,koltuğun üzerinde ki çantama uzandım.İçinden her zaman yanımda taşıdığım portatif dikiş setini ve not defterimi çıkrdım.Mezurayı alıp önce bacak boyunu ardından,sırasıyla göğüs,kalça,kol ve bel ölçüsünü alıp not defterime yazdım.Bitirdikten sonra ona dönüp;
"Sanırım bu günlük işim bu kadar,şimdi gidip üzerinde çalışmam gereken bir kostüm var."
"Alacaklarını belirledikten sonra,bütçe için Anthony'e söylemen yeterli."dedi.Bir kaç adım attıktan sonra durakladı; "En sevdiğim tasarımcılardan biri de Alexander Wang'dir."dedikten sonra göz kırptı ve merdivenleri tırmanıp gözden kayboldu.
Yüzümde istemsiz bir gülümsemeyele çantamı alıp evden çıktım ve metroya doğru yürümeye başladım.
Belki de patronum umursamaz,asi ama kalbi kırılmış biriydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz (Justin Bieber FanFiction)
FanfictionKalbi kırılmış ve hayatına darmadağın bir şekilde devam eden Justin,ona iyi gelen bir şey buldu;Eva. Birlikte olmamızın sebebi aynı ya da farklı olmamız değildi.Sebep birlikteyken olduğumuz şeydi.Uyumluyduk ve birbirimiz için yaratılmıştık.