01.01.2017 Akşam üzeri köşk
"Abi?"
"Efendim?"
"İnsanlar öldüklerinde onlara ne olur?" Yemekten aldığım lokma boğazıma takılırken öksürmeye başladım. Yanındaki suyu hızla alıp bana uzatan kardeşime baktım. Ona ne söyleyebilirdim. Cevabı ben bile bilmezken. Büyüklerimiz ne der hani ahh hatırladım.
"Daha mutlu olacakları bir yere gidip oradan sürekli sevdiklerini izlerler."
"Peki ya izleyecek kimseleri yoksa? Üzülmezler mi?"
"Belki ayrıca akşam akşam nereden çıktı bu sorular."
"Şeyy hani ben annemle babamızı hatırlamıyorum ya. Ya beni sevmekten vazgeçtilerse. O zaman orada üzülürler mi?" Gözlerimi karşımdaki gözlere diktim. Bu küçük gözlerin bana sorduğu soruların cevaplaması neden bu kadar zordu ki?
" Anneler ve babalar çocuklarını sevmekten asla vazgeçmezler. Onlar seni her zaman izliyorlar." Belki.. Yada bu dünyada bir yerde sıkışıp kaldılar.
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten."
" O zaman sana yılbaşı hediyesi verip onlara vermesemde bana kızmazlar değil mi." Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım.
"Kızmazlar." Sandalyesinin altından çıkardığı küçük kutuyu bana uzatıp bekledi. Minik kutuyu açtığımda küçük bir göz bandıyla karşılaştım. Kafamı kaldırıp baktığımda bana tedirginlikle baktı.
"Sürekli gördüğün şeylerden korkmamak için bunu tak olur mu abi. Ben sen yanımdasın diye hiç korkmuyorum ama sen yalnızsın. Sana söz veriyorum büyüyünce seni hepsinden kurtarıcam. Onlara böyle yumruklar atıcam." derken minik elleriyle boş havayı yumrukluyordu. Kahkahalara boğulmamak elde değildi.
"Ve bunun için büyümen gerekiyor yani hemen yatağa küçük cadı."
"Ya ama bugün yılbaşı bir saatcik geç yatamaz mıyım?"
"Hm bir düşünelimm.." elimle çenemi ovuşturdaktan sonra tekrar minik surata döndüm. "Son yarım saatin küçük hanım." çünkü sonra abinin hayalet avlaması gerekiyor bebeğim. " Aa bu arada bir kuş bana salonda senin için bir şey olduğunu söyledi."
"Ne benim için mi?" der demez koşmaya başladı.
"A.ama bu benim en çok istediğim kulaklıkkkk!" Koşup boynuma atladı. Kardeşim ona bir tasma aldığım için sevinip boynuma atlıyordu. Sırf insanların zihnindeki seslerden uzaklaşsın diye hapsolduğu bir kulaklık aldım diye. Neyseki benim zihnimi okuyamıyorduda evde rahatça gezebiliyordu. Yarım saat debelenmenin ardından yatağa yatırmaya ikna edebilmiştim. Ve tabiki bunu karşılıksız yapmadı.
"Hangi masalı istersin."
"Onları istemiyorum hepsi çok saçma. Ne diye her zaman mutlu biter ki! Sen yeni bir tane anlat."
"Hm. Bir düşünelim bakalımm... Evvel zaman.."
"Abicim sadede gel." sırıtıp konuşmaya devam ettim.
"Çok bilmiş bücür. Eski zamanlarda genç bir kız varmış. Dillere destan bir güzelliği yokmuş ama dillere destan bir çocuğa aşık olmuş. Kız etrafındaki insanlar tarafından soğuk, erkeksi olarak bilinirmiş ve insanlar onun duygusuz olduğu konusunda epey ısrarcıymış. Kimsenin aklına gelmemiş bu kızın birini seveceği. Kimsede sormamış neden böylesin diye. Genç kız aşık olduğu çocuğu görmek için her zaman çalıştığı yere gider saatlerce onu izlermiş. Çocukta onu farketmiş elbet ama elden ne gelir o kızla olmasına imkan yokmuş. Genç adam o kadar kötü işlere bulaşmış ki genç kızı bu tehlikeye sürükleyemezmiş. Bir süre sonra kız ailesinden dolayı çocuğu görmemiş daha sonra görmeye gittiğinde ise ortadan kaybolmuş çocuk. Günlerce belkide aylarca haber alamamış ondan. O da karar vermiş kendi kendine madem insanlar beni böyle gördü bende öyle olurum diye." Gözleri kapalı kardeşimle anlatmayı bıraktım. Kendi odama geçip çantamı ve montumu aldım. Tuttuğum dadı eve girdiğinde bende hızla evden uzaklaştım. Küçük bir kasabadan gelen habere göre orada ki hastanede bir hayalet vardı ve bir doktoru rahatsız ediyordu. Hastanenin önüne geldiğimde hava kararmış ve ortam ıssızdı. Evet biraz ürkütücü. Demir kapıyı ittirip içeri girdim. Büyük bir hastane olmadığı için bulmak çok zor olmayacaktı ama bulduktan sonrası...
Tüm odaları tek tek gezmeye başladım. Bayan doktorun başına gelenlerden sonra bir hafta içinde hastaneyi boşalttıklarından ortalıkta kimse yoktu. Söylenene göre bayan doktor ameliyatta bu hayaleti gördüğü için masadaki hastanın şahdamarını kesmiş ve hasta ölmüştü. Bayan doktor her ne kadar hastanın daha önce öldüğünü ve hayaletin o olduğunu söylesede bu insanların gözüne sadece onun deli olduğunu tastikler bir belge olarak görünmüştü. Her zaman bana yapıldığı gibi. İnsanlar her zamanki gibi inanmak istediğine inandı ve her zamanki gibi bir hayatı bataklık haline getirdiler.
Sonunda ameliyathaneye geldiğimde otomatik kapıyı elimle açtım. İçeride kanlar içinde bir masa ve yanında keskin aletler olan kutu duruyordu. Kokudan midem bulanmaya başlamıştı bile. Odayı yavaş yavaş aramaya başladığımda ameliyat masasından gelen sesle oraya yöneldim. Kanlı örtüyü burnumu kapatarak yavaşça açtığımda yaşlı bir amcanın hayaletiyle karşılaştım. Gözlerini bana dikmiş pişmanmışcasına bakıyordu.
"Dışarı çık." Masanın altından yavaşça çıktı. "O kadına olanlar o zaman ölmüştün ve onu korkutan sendin değil mi?"
"Evet ama isteyerek yapmadım. Ben orada sadece kendime bakıyordum sonra bir anda gözlerini bana dikti ve çığlık attı. Sonrada olan oldu. Ben o zaman zaten bir ölüydüm. Zaten o kadın yüzünden huzurlu bir şekilde ölemiyorum."
"Birinin hayatını mahvettin ve sen hala burada huzurlu bir ölümden mi söz ediyorsun."
"Ne buna hakkım yok mu? Hem ben senden kaç yaş büyüğüm benimle böyle konuşmaya utanmıyor musun?"
"Sen!Bir!Hayaletsin! Her neyse orada başka kim vardı yani senin olanlardan önce öldüğünü bilen."
"İki tane hemşire vardı. Zaten doktor öldüğümü anlayınca durmuştu. Elinde neşter vardı ve kollarını üzerime koydu bir anda kafasını kaldırıp beni görünce yanlışlıkla boynumu kesti. Onu oradan kurtarki bende buradan kurtulabileyim."
"Ahh lanet olası hayaletler hiçbir zaman sorunlarınız bitmiyor!"
"Lütfen tek şansım sensin."
" Hemşireleri görürsen tanıyabilir misin?" Olumlu anlamda başını salladı. "Yarın buraya gelicem sakın ortadan kaybolayım deme bana onları göstermen gerekiyor." Tekrar bir baş sallama merasimi. Hastaneden ayrılmak için geri döndüm. Koridorda ilerlerken ileride köşede oturan genç bir kızı farkettim. Hayaletti.
"Hey." Yavaşça dönüp bana baktı ve sonra önüne dönüp kime seslendiğimi anlamaya çalıştı. "Sana söylüyorum hayalet kız." İşaret parmağını göğsüne getirip sordu.
"Ben mi? Sen beni görebiliyor musun?"
"Evet."
"Nasıl?"
"Gözlerimle diye bir espiri yapmak isterdim ama zamanım az neden buradasın."
"Bilmiyorum."
"Ne demek bilmiyorum."
"Ben neden burada olduğu mu bilmiyorum. Lütfen yardım et bana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM VE RUH
Mystery / ThrillerÖlüme giden yol yaşama gidenden daha kestirmeydi. Fakat kimse ölümü tadana kadar yaşamın güzelliklerini fark edemezdi. İntihar hiçbir zaman çözüm değildi ama bir kurban ölümünün intikamını almaya hak kazanabilirdi. Yinede bu hiç kimseye bir hayatı...