M:işte burda seni şapşal
J:teşekküler
D:hadi gidelim
M:tamam hadi justin çıkalım.
arabaya bindik ve şöförün bizi alışveriş merkezine götürmesini izledim.midem bulanmaya başlamıştı.kendimi kötü hissediyordum ama bundan onlara bahsedersem asla gitmeyeceklerini biliyorum. onun için sesimi çıkarmadım ve lanet mide bulantısını çekmek orunda kaldım. sonunda geldik ve justin benim elimden tutup beni arabadan indirdi ve alışveriş merkezine girdik. birden başım dönmeye başladı ve yere düştüm. beni hastaneye götürmüş olmalıydılar çünkü herkes başıma toplanmıştı ve bir doktor vardı herkesi dışarı çıkarttı ve onlarla bir şey konuştu.
DR: çok üzgünüm ama hastamız 3 gün içinde ölecek.
J: olamaz bu mümkün değil hayır hayır hayır.
DR: maalesef..
J: içeri giriyorum. miley bana bunu yapma sakın ölme sen ölemezsin hayır olamaz
M: ne diyorsun sen ben ölmeyeceğim.
J: ama doktor öyle söyledi
M:ne hayır hayır olamaz ya
justin ağlamaya başladı ve dayanamayıp bende ağladım napabilirdim ölüyordum.
babam da gelmişti demek kötü haberi almıştı ama onu içeri sokmadılar.2 gün hıp hızlı geçti ve hastaneden çıktım. ama çok üzgündük. hepimiz benim öleceğim için üzgündük. tam hastaneden çıkıyordukki doktor yanımıza gelip
DR: çok özür dilerim yanlış söylemişim yani dosyaları karıştırmışım miley ölmeyecek onun önünde daha çok uzun bir hayat var.
herkes mutluluktan zıplamaya başladı. ben ise we can't stop söylemeye başladım. herkes etrafımıza toplandı.neyse saat çok geç olmuştu ve eve gelmiştik.babam hastaneden direk eve gitmişti. yatakları ayarladık ben justin ile aynı odada demi de rihanna ile aynı odada kalıcaktık.hemen yattık ve günün yorgunluğunu attık. sabah kalktığımda justin kahvaltı hazırlamıştı. telefon çaldı arayan Edward dı. (miley'nin menajeri) açtım ve bana günaydın bile demeden önce...
MERHABA ARKADAŞLAR. EMEĞE SAYGI İÇİN LÜTFEN BEĞENİN