"Ne demek olmaz kızım orası senin için daha hayırlı ya! İstemiyorum ben hayır falan! Kendimi köydeki ahırda asarım daha iyi!"
"Avanak mısın kızım sen? Zırlama fazla. Asarmış. Nah asarsın. Gideceksin diyorsak eşek gibi gideceksin."
"Bak kızım, canım, bal küpüm..."
Tatava yapma be anne yaa.
"... orası imamhatip. Orada daha çok rahat edeceksin. Dinini öğreneceksin. Ayrıca senin bildiğin imamhatipler gibi falan da değil. Akademik olarak ta mükemmel bir seçim olduğunu düşünüyoruz babanla. Daha fazla itiraz duymak istemiyorum. Şimdi doğru odana. Zildüzen olacak yoksa oklevi ve babanı odanda görmek için fazla bekleme. Hadi git git.".
Okul mevzusunu bana danışmadan nasıl hallettiklerini sanmalarına inanamıyorum. Bakın ben serseri bi kızım. Yapamam oralarda. Daha sübhaneke ayet midir, dua mıdır onu bile bilmiyorum. Ayet ne, dua ne? Onu da bilmiyorum. Ulan ben sübhanekeyi bilmiyorum. Kaldı yasin ezberlemek. Ulaa. Çok işimiz var çok.
Odayı topladığım gibi bizimkileri arayıp her zamanki mekana gelmelerini söyledim ve deri ceketimle telefonumu aldığım gibi evden çıktım. Ah saçmalamayın. Tabiki de annemlere evden çıktığımı haber vermedim. Gençler serseriyim diyorum siz neler diyorsunuz.
Eheuheh.
Arabama binip vitesi çalıştırdığım gibi park yerinden son hızla çıktım demicem çünkü arabam yok. Reşit olmadığım için değil tabikide. Bunu umursayacak değilim. Babam arabayla beraber yok olduğu için. Yoksa arada kaçırıyorum bizim emektârı. Ayıpsınız.
Zaten bizim mekan eve o kadar da uzak değildi. Yürüyerek gitsem ölmezdim. Ölsem bile 'mekan yolunda ölmüş lan' , 'harbi kral kızmış ha' dedirttirirdim. Bunlar önemli. Metal müziğime kendimi çok kaptırdığımı farkettiğimde bi etrafa bakayım derken bizimkileri gördüm. Onlarda beni gördüler ama tepki vermedik. Zaten öyle vıcık vıcık 'aaaa kankaşkım gelsene yaaaa kankaaa kooş' diyecek değildik. 'gelsene' ne ya? Geliyoruz işte görmüyon mu gavurun evladı? Yanlarına vardığımda herkes elindeki sigaradan son bir kez derince çekip izmariti yere attıklarında hepsinin üstünde gözlerimi gezdirdikten sonra sırıttım. Bu sırıtma kötüye işaretti.
"Olay var."
================================
"Senin baba bu sefer iyice çıldırmış."
"Ee Mikalencelo? Kabul etmekten başka çaren yok gibi görünüyor. Ne yapmayı planlıyorsun?"
"Camel mi Rothmans mı?"
Şu anki en saçma ama normalde en doğru soruyu soran Furkan'a çevirdim gözlerimi. O da dikkat çekmiş olmanın mutluğuyla 2001'ini yavaşça ve huşû içinde çekti içine.
"Ne fışkı dideceğim hakkında hiç bir fikrim yok. Nasıl hissediyorum biliyor musunuz? Böyle metal dinliyorum işte. Scream yapılacak. Ama detone oluyo adam böyle. Tamam bence detone edilmişte çok iyi. Ama bozuluyor işte. Anladınız siz.". Hepsi anlamış bir şekilde yüzüme baktıklarında deri ceketimin cebinde sigaramı aramaya başladım. Namussuzun cepleri babaannemin değişik dantelimsi yeleklerinin ceplerinden bile daha genişti. İşin yoksa ara hesabı yani. En sonunda dayanamayıp ceketimi bir çırpıda çıkarıp silkelemeye başladım. Ezgi dikkatli bir şekilde üzerime bakmaya başlayınca 'ne giydim lan' diye düşünüp ben de üstüme baktım.
Haa. Şu çok para verdiğim siyah Adidas tshirtüm. Para kokuyor para. Tabi anneme göre israf olsada umrumda değil. Serseriyim ben. Umursamaz yani. Bilirsiniz.
Gözlerimi tekrar Ezgi' ye çevirdiğimde yirmi dakikadır bana değil de arkamdaki tekel bayiiye baktığını farkettiğimde içimden bi küfür mırıldandım. Gözlerimi bu sefer de çekete çevirdiğimde üç tane çakmak, beş tane paketli küçük kürdan ve sigaramla karşı karşıya geldim. Kürdanları çimenlerin arasına atıp sigaramı elime aldım. Üç çakmağın ikisinin gazı zaten bitmişti. Onları da küfür mırıldanarak kaldırıma doğru attım. Geriye kalan bir paket açılmamış sigaram ve gazı yarıya inmiş çakmağımla yarını düşünmeye başladım. Ailemin söylemlerine göre yarın o okul için okul kıyafeti almaya gidecektik. Sonra ki gün de okulun ilk günü. Tanışma falan. Hiç sevmem.