"Yok kızım bu olmadı sanki baksana biraz fazla uzun sana göre ha? Ne dersin?".
"Anne ayine gider gibi bu kıyafet bu ne ya?! Cübbe mi giyeceğim ben? İmam yaptınız bide beni of ya!".
"İmame*".
Câni bakışlarımı okul kıyafetlerini satan kadına dönderdiğimde boynumu tıkılattım. Ona 'bu yeterli olmuştur umarım sana şu an ki ruh halimi açıklamamda' der gibi bakıp bakışlarımı aynaya çevirdim. Üstümde asker yeşili cübbemsi bir şey vardı ve yerlerde sürünüyordu. Altımda da bok rengi bir pantolon vardı. Gerçi pantolon cübbeden dolayı ama annemin deyimi ile tunik, gözükmüyordu. Ona para vereceğime giymezdim daha iyi. Görünmüyor zaten niye giyeyim şerefsiz. Kadına dönüp sordum.
"Pantolon ne kadar?".
"Hangi pantolon?".
"Ciğerimin içine sıkışmış olan ve böğrümü ağrıtan yayık bok rengi olan pantolondan bahsetme umudu ile..."
kadına devamında 'buradan sütlüce kaç yazar' desem bile hiç bozmayıp dinlemeye devam edeceğini anladığımda parladım."Ulan beynini kanalizasyona düşürttüğümün evladı! Hangi pantolon olabilir? Giydiğim pantolondan bahsediyorum! Geri!".
"E ben üstünüzde pantolon göremiyorum. Fiyat ne alaka?".
"Aa ben de göremiyorum.".
Kadın ona verdiğim cevabın etkisi ile sırıtmaya başladı az önceki korku dolu yüzünün aksine. Kadına da üzülüp çıkarttığım paketimdem bir sigara da ona uzattım.
"Al al çekinme. Patronuna söylemem."
"Ah, çok sağol. Canım. Normalde korkmam zaten ondan ama söylememene sevindim.".
"Şımarma.".
_
Hayat bazen sizi gerçekten zor durumlara sokabilir. Ve sizin de bu olaylara sabretmenizi, göğüs germenizi bekler. Tepki istemez. Ben de tam olarak öyle yapıyordum.
"Sikerim ama böyle işi.".
Ha ha.
Hayat beni sever.
Ha ha.
Bu sabah uyandığımda karşılaştığım manzara annemin bavulu hazırlarkenki görüntüsüydü. Büyük bir hışımla yataktan kalktım ve karşısına dikildim.
"Bu bavul ne? Tamam serseri bir kızım ama evde tek başıma kalacak kadar da değil. Susma. Söyle. Yine nereye gidiyorsunuz?". Annem şevkatli bakışlarıyla bana bakarken valizi bırakıp beni elimden tuttu ve yatağa doğru çekti.
"Fısıfısıfısısıfısıfısıf. Fıfıfıfıff. Tü. Fısfısıfısıfaııf.". Sessiz ve fısıltı şeklinde söylediği sözlerin ne olduğunu anlamaya çalışırken annem birden yüzüme tükürdü. Ben şok olmuş gözlerle ona bakmaya başladığımda elini başımı okşarcasına şefkatlice koyup bişeler demeye devam etti. Sonunda amin dediğinde o fısıltıların dua gibi şeylerden olduğunu anladım.
"Ne diyorsun anne ya?! Dualar ne alaka şimdi sabah sabah?".
"Sinirlenmemen için kızım.".
"Niye sinirleneyim ki?".
"Canım cananım bal peteğim kızım."
Canımı sıkacak.
"Sen gidiyorsun. Okulun pansiyonunda kalacaksın. Sen yorulma diye de valizini hazırladım.".
Küfür üreten beynimin duygusu kendini sinire bıraktığında hışımla yataktan kalktım. Beni istemediğim okula gönderdikleri yetmiyormuş gibi bir de o okulun insanlarıyla aynı çatı altında kalmama karar vermişlerdi. Yine de bir şey söylemedim ve içi boş olan dolabımda göz gezdirip en alt çekmecedeki okul kıyafetlerini aldım ve banyoya girdim. Ama elbet bunun da hesabı sorulurdu bir gün. Ha bu arada. Ben şimdi dedim ya banyoya girdim diye. Sakın merak etmeyin. Herkes gibi sabah duşlarına falan girmiyorum. Marjinal takılıyorum. Serseriyim demiştim ya. Ondan.