Rlahur’un Maceras
Rlahur her zaman olduğu gibi güttüğü koyun sürüsünün başında, çimenlere uzanmış gökyüzünü izliyordu. On dokuz yaşına dün girmişti ve beklemediği o doğum günü kutlaması olmamıştı. Zaten yaşadığı köyde doğum gününü bilen bile yoktu. Zaten onu köyde Xahrel haricinde umursayanda pek yoktu. Tabi Shili haricinde. Onun biricik kıymetli Shili köyün önde gelen üç liderinden biri olan Valnar Rahar’ın kızıydı. Shili Rahar ise on sekizine yarın girecekti ve güzel bir kutlama olacağı yapılan hazırlıklardan anlaşılabiliyordu. Köyün merkezinde şimdiden tatlı bir heyecan havası herkesi sarmıştı. Shili babasının aksine köylünün göz bebeğiydi. Herkesin sevdiği genç kız ise gönlünü herkesten uzakta yaşayan kimsesiz Rlahur’a kaptırmıştı. Shili güzelliğinin yanı sıra çok iyi bir avcıydı ve Rlahur ile ilk karşılaşması da avcılığa olan merakı sayesinde olmuştu. On yaşında iken ormanda gezmeyi ve kuş yakalamayı severdi. Daha doğrusu yakalamaya çalışmayı. Sadece bir kez son ana uçmaya çalışan bir kuşu yakalayabilmiş olmasına rağmen bu uğraş onu çok eğlendiriyordu. Yine bir gün ormanda tek başına gezerken bir yaban domuzun saldırına uğramıştı ki şansına o sıralarda oralarda gezmekte olan Rlahur yardımına yetişmişti. Ne onun nede Shili’nin domuzu öldürecek gücü yoktu ancak Rlahur’u gören domuz birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra koşarak uzaklaşmıştı. İkisi de fark etmese de onları uzaktan izleyen bir çift mavi göz onları takip ediyordu. Rlahur kendisini bildiğinden beri insanların aksine hayvanlar tarafından sevilen biri olmuştu. Genç yaşta çoban olmasının sebeplerinden biri de buydu. Valnar kızını kurtarmasının ödülü olarak ona biraz daha fazla yemek vermişti ama Rlahur’un zaten ödül almaya ihtiyacı yoktu. Çünkü o ödüllerin en büyüğünü çoktan almıştı bile, bir kadının sevgisi.
O bunları düşünürken birden dürtülmüş gibi yerinden kalktı ve etrafa baktı. Her şey yolunda gibiydi. Koyun sürüsü çimenlerde yayılmış otlanırken çoban köpeği Avcı’da onları uzaktan izliyordu. Avcı’yı ona köyün demircisi Xahrel vermişti. Bir zamanlar ufacık olan çoban köpeği şimdilerde neredeyse bir insan boyutuna gelmişti. Sonra uzaklardan birinin ona doğru geldiğini fark etti. Gelenin kim olduğunu biliyordu. Onun bu dünyada umursadığı tek kişi, Shili.
“Rlahur, nasılsın aşkım.” Dedikten sonra Rlahur’un yanına geldi.
“Yalnız, her zaman ki gibi.”
“Ne yani, ben yetmiyor muyum?” Ellerini belinin iki yanına koyup hafifçe eğilerek Rlahur’a baktı
“Öyle demek istememiştim….ben sade..” Güneş Shili’nin saçlarından yayılıyormuş gibiydi.
“Şaka yapıyorum, hemen kızardın.” Dedikten sonra Rlahur’un yanına gelip oturdu. Birlikte uzanıp gökyüzünü izlemeye başladılar. Konuşmak anlaşmanın tek yolu değildi. Bazen sessizlik de çok şey anlatabiliyordu. Özelliklede birbirlerini tamamlayanlarda. Uzun süren sessizlikten sonra sorulmak istemeyen o soru Shili’nin ağzından döküldü:
“Geleceksin değil mi?” diye sordu kaygıyla karışık bir hüzünle.
Rlahur iç çektikten sonra cevap verdi. “Biliyorsun, baban iyice bizden şüphelenmeye başladı. Uzun süredir bana bir tuhaf bakıyor. Bakışlarındaki karanlıkta bir şey var.”
“Böyle bir günde beni yalnız mı bırakacaksın. Tıpkı geçen her yılın bu gününde olduğu gibi. Ama hayır, artık sensiz olmak istemiyorum. Gerekirse babama her şeyi anlatırız. Ne var yani ölüm yok ya ucundan.”