Üzerime doğru gelen bir ateş topu var. Sanırım bu sonum olacak. Ama hatırım beni yanıltmıyorsa bunları hissetmiştim.
Daha ne gelebilirdiki başıma. Ölümümden önce size nasıl geldiğimizi anlatayım.1 Hafta Önce ---
Sokağın köşesinde kendime geldim. "Kimim ben ? Ne işim var burda ?"
Yükselen şehir binaları içinde insan kendini gerçekten küçük hissediyor.
Bir binanın caddeye bakan köşesinde yerde yatan bir genç. Normalde bu şehir merkezinde sık rastlanan bir durum. Ama genç şık bir giyim tarzına sahip üzerinde siyah bir ceket, altında kumaş parlak siyah bir pantolon, içinde beyaz noktalı bir gömlek. Saçları kömür siyahı, gözleri ela renginde, 1.85 boyunda tam bir beyefendi.
Kaldırımda yatması insanların dikkatini çekiyordu. Altına serdiği kartonlar uzun zamandır burda yattığını gösteriyordu ama kıyafetleri aksini söylermişcesine tertemizdi. Bir süre sonra yavaş yavaş gözleri açıldı. Uzandığı yerden doğrularak sırtını uzun binanın duvarına yasladı. Bir dakika kadar uyku sersemliğinin etkisiyle sağa sola boş gözlerle bakındı. Birden aklında bir düşünce belirdi " Kimim ben ? Neden şehrin ortasında yatıyorum ? " Kendisi de bu anlamsız durumun nedenini bilmiyordu. Yavaşça ayağa kalktı aklındaki panik ve korku durumundan kurtulmaya çalışarak. Deminki sağa sola boş bakışları bu sefer yerini endişeli ve anlam vermeye çalışan bakışlara bıraktı. Acaba önceki gece sarhoş olmuş bir evsiz miydi ? Üzerindeki kıyafetler bu teoriyi çürütmüş kim olduğu ile ilgili gizemi de büyütmüştü.Çevresinden mantık yürüterek bilgi almaya çalışıyordu. Etraftaki tek düze insanlar , yüksek binalar ve hafif güneş ışığı sabahın erken saatlerinde olduğunu ve daha mesainin başlamadığını işaret ediyordu. Elini pantolonun cebine attı bir ev anahtarı ve kulaklık diğer cebinde ise telefon bulunuyordu. Telefonu hafif bir sevinç ile hemen eline aldı hızlıca tarihe baktı en son hatırladığı tarihten bu yana neredeyse 1 yıl geçmişti. İnterneti olmadığı için konumunu bilmiyordu. İçini bir anda kaybolmuşluk ve çaresizlik hissi kapladı. Yandan gelmekte olan uzun boylu yeşil gözlü bir kadın gördü hafifçe öne atılarak..
- Pardon.
Kadın ufak bir irkilme yaşadı. Ardından.
+ Buyrun
Bu hafıza kaybı durumunu birinin bilmesi kendisi için tehlikeli olabileceğinden kimseye farkettirmeden öğrenmeliydi.
- Ben turistim, sanırım kayboldum burası neresi?
+ Burası Ankara, Kızılay.
- Peki teşekkür ederim.
Kadın bu durumu garipsedi ama çok umrunda da değildi.
+ Önemli değil
Bir süre düşündükten sonra kafasında bir plan kurmaya çalıştı derken ceketinde hafif bir ağarlık hissetti. Ceketin sağ tarafında bulunan cebin içinde bir cüzdan buldu. Kim olduğunu öğrenme umuduyla cüzdanı açtı. İçini açtığında deste dolusu para gördü. Kendisi zengin biri miydi ? Yoksa cüzdan başkasının mıydı ? bu sorular kafasını kurcalarken cüzdanın iç cebinde bulunan kimliği gördü. Adı Alp Demir'di şaşkınlık içinde bu ismi düşündü ama korktuğu gibi bu isim kendisi için hiçbir şey çağrıştırmadı.
Endişesi yüzünden okunabiliyordu. Tüm bu gizemin etkisiyle nereye gittiğini bilmeden ilerlemeye başladı. Bir yandan elindeki kimliğe bir yandan da kaldırımdan gelenlere bakıyordu olanların anlamsızlığı kafasını kurcalarken omzunda bir el hissetti, kafasını ele ve ardından elin sahibine doğru çevirdi. Kısa boylu, sarı saçlı, tombul yüzlü, çok olmasa da hafif göbekli biriydi. Omzundaki sağ elinde nişan yüzüğü vardı, nişanlı biri çok tehlikeli olamazdı, sağ bacağı hafif tökezliyordu. Alp adamı incelerken adam bir anda gülümsedi ardından sarıldı.
+ Bir yıl oldu nerdeyse.
Adam sarılmayı bıraktı derken birşeyler öğrenebilmek umuduyla...
A - Evet bir süredir buralarda değildim
+ Biliyorum. Sen yokken evi çok dağıtmadım
A - Teşekkürler.
+ Turnuva nasıldı?
Daha fazla bu şeklide ilerleyemeyeceğini düşünerek adamı sokağın köşesine doğru çekti. Adamın özlem dolu bakışları bir anda yerini şaşkın bakışlara bıraktı.
A - Bak, yaklaşık yarım saat önce kendimi bir binanın önünde buldum. Kim olduğum hakkımda bir fikrim yok bu yüzden bana söyleyebileceğin şeyleri kanıtlaman gerek.
Adam şaşkınlığını koruyarak Alp'in ceketinin içindeki gizli bir cebe elini attı ve oradan bir kart çıkardı.
+ Bak bu senin evinin elektrik kartı.
Aynısından bende de var.Dedi ve elini cebine atıp gerçekten aynı tipte bir kart daha çıkardı. Alp yakın bir arkadaşı olduğunu ve bu gizemden kurtulması gerektiğini düşündü. Nasıl olsa elbet biri öğrenecekti, madem açıklamıştı durumu o zaman aklındaki soruları sormalıydı da.
A - Peki evim nerede?
+ Seni götürebilirim. Benim evimin karşısındaki daire.
Merakı git gide artıyordu.
A - Mesleğim ne ? Ne tür işlerle uğraşıyorum ?
+ Yasa dışı dövüşen oldukça iyi bir dövüşçüsün.
Dövüşçü mü ? Kıyafetler nedeniyle kendisini bir iş adamı olarak düşünmüştü, gerçi dövüşmek de onu rahatsız eden bir durum değildi ama kendisini güçlü biri gibi hissetmiyordu.
A - Beni evime götürebilir misin?
Adam olayların tuhaflığı nedeniyle hâlâ yüzündeki şaşkın ifadeden kurtulamamıştı. Sadece şaşkınlıkla da değil yeşil gözlerindeki seyirme endişe ve stres altında olduğunu da işaret ediyordu. Tuhaf olacak kadar bekledikten sonra.
+ Tabi anahtar yanında mı?
A - Evet. Peki sen kimsin?
Dedi adamı takip ederek yürümeye başlarken. Adam irkildi sanki adını söylemek istemiyordu nede olsa bu olanlar kafasını karıştırmıştı.
+ Hasan... Hasan Koçak.
Yalan söylüyordu. Alp de farketmişti zaten bu durumu ama bozuntuya vermeden devam etti. Bir süre etraftaki uzun binaları süzerek adamın peşinden gitti. 10 dk süren yürüyüşün ardından adam kaldırım kenarına gelip siyah lüks sayılabilecek bir arabanın yanında durdu. Cebinden bir araba anahtarı çıkardı, anahtarda bulunan bir düğmeye basarak kilidi kapattı ve sağ ön kapıyı açarak oturmasını işaret etti.
Alp adamı süzerek oturdu arabanın içine. Adam diğer taraftan bindi ve kontağı çalıştırdı. Yürürken süren o garip sessizlik devam ediyor gibiydi.