Öyle bir zamandaydık ki aşkımıza gelen bakışlar, söylentiler her ikimize de bıçak gibi saplanıyordu.. mutluluğumuzu kimselere yansıtmayalım,söylemeyelim derken içimizde biriktirmeden birine söylerdik bu hep bizim zararımıza olurdu!! Hayattı bizimkisi ama hikâyenin içindeki bir masalın hayatı gibi acı çeker yansıtamazdık sadece düşünürdük bu da bizi yıkmıştı ben onu kıskanır karşısında erirdim sinirden, o ise tufan gibi eserdi karşımda soğutur erimemi engelleri de diyebiliriz... Bizimkisi erimekten ziyade kül olmaktaydı.. Bir masalın içindeki hayattan ibaretti dedim ya her hikayenin ya "mutlu" ya "mutsuz"bir sonu olur bizimkisi de kalbimize sürgünleşmiş bir aşktı...
Küçüktük daha belki çoook belki az ama sevmek ne yaş dinliyor ne de ahh.. Sevmemek mümkündü ama biz kalplerimizi öyle sürgünlemiştik ki birbirimize her anda her sürede aşık olmaya adamıştık kendimizi o beni deliler gibi bende onu deliler gibi, SEVİYORDUK derler ya hani İNSAN İSTERSE KARŞISINDA DAĞLAR BİLE DURAMAZMIŞ bizimkide istemekle olmuyordu bazen yıkmak bazende kırıp dökmek.. Biz hep "BİZ" olarak geçtik hiç bir kez bile ben haline gelmedik ne olacaktı bu hikayenin acı sonu bilmiyor bilemiyorduk çaresizlikle bekliyorduk acımız yakardı bizi ama nafile YIKMAYA BİR DEĞİL BİN OLSA NEYE YARAR DERDİMİZ SEVGİMİZi BESLERDİ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİME SÜRGÜN
Chick-Litsahi neydi o, kural ...!"SEVİNCE Mİ KAYBEDİYORDUK " yoksa "KAYBEDİNCE Mİ SEVİYORDUK..."