"Allah'ım inanamıyorum! Sen gerçek misin? Ben sana aşık olduuumm!" Diye sayıklaya sayıklaya motorun yanına gidip ona dokunmaya başladım. İnanamıyorum bu 1000 RR'dı. Resmen hayalim şu an karşımda. Hey bi dakika siz ne sandınız? Erkek gördüğümü felan mı hahahah Saçmalamayın şu karşımdaki afeti devran olan motor etrafımdaki çoğu kendini yakışıklı zanneden erkekten daha çekici be. Ben resmen sapık gibi motoru ellerken birden biri omzumdan tutup beni arkama doğru -yani kendine doğru- çevirdi. Ben afallarken karşımdaki çocuk kafasını eğip gözlerini kısmış bana bakıyordu. Hayır ben kısa bi kız değilim gayet çoğunluğa göre uzun biriyim ama bu karşımdaki dev yavrusu sanırım. Ben korku-şaşkınlık tarzı duygular içinde mal gibi çocuğa bakarken karşımda ki yakışıklı dev yavrusu konuşmaya başladı. Hey yakışıklı kı dedim ben!? "Motorumu taciz etmeyi ne zaman bırakacaksın?" Bi an bu dediğine şaşırsamda altta kalamazdım. "Bu mükemmeliğin sahibinin senin gibi biri olduğunu bilsem bırak dokunmayı göz ucuyla bile bakmazdım !" Dedim ve kendi motorumun yanına gidip kaskımı aldım ve burger'a doğru cool cool yürümeye başladım. Şu an o çocuğun yüz tipini çok merak ediyorum ama bakamam, bakmamam lazım. Çünkü cool olmanın birinci kuralı göt ettikten sonra sakince hiç bişey olmamış gibi hayatına devam et. Ben kendi içimde Zafer nidaları atarken birden sert bişeye çarptım ve tam düşecekken çarptığım duvar beni belimden tuttu. Bi dakika bi dakika duvara çarpmış olsam beni tutma ihtimali var mıydı ya? Ya kızım Melek iyice aptal oldun he. Kafamı kaldırdığımda az önce ki çocuk olduğunu anladım ve işin kötüsü zaten belimden tutması yetmiyormuş gibi kafamı kaldırınca burunlarımız değdi. Koskoca Burger King'in içinde evet evet hatta ortasında resmen biraz sonra öpüşecekmişiz duruyoruz ve düşeceğimi sandığım an attığım çığlık yüzünden bütün yüzler bize dönük. Bu kızarmama sebep olurken fark ettiğim bi şey var. Bu çocuğun adı her neyse bilmiyorum ama -ki Mahmut olsa bile pek bişey fark edeceğini sanmıyorum da neyse- ciddi anlamda hayatımda hatta rüyalarımda hatta ve hatta okuduğum kitaplardaki başrollerden bile daha yakışıklı olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldim. Garip bi şekilde bakışlarımı suratından alamıyordum. Düzgün burnu, biçimli dudakları, kavisli kalın kaşları, mavi gözleri, her ne kadar dağınık olsa nefesimi hızlandıran o saçları. Konuşmasıyla birlikte ona içimden yavşamamın sonu gelmiş oldu. " Hah, motorumdan sonra sıra bana mı geldi güzelim?" Dedi. Evet bunları söyledi. Allahım bu çocuk cidden ego yığını ama haklı bi yerde. Noluyor bana kendine gel Melek! Tabii altta kalacağımı mı sandınız? Doksana çaktım lafı. Dudağına biraz daha yaklaştım ve omunda yakınlaşmaya başlamasıyla birlikte durup kahkahayı patlattım. Çocuk kafasını geri çekmiş şaşkın şaşkın bana bakarken ellerini ittirip doğruldum ve konuşamaya başladım ya da gömmeye siz seçersiniz artık :)))) "Bak canım birincisi bana güzelim diyebilecek bi yakınlığa sahip olduğumuzu düşünmüyorum. İkincisi bir daha bana değil dokunmadan bakmadan önce bile iki kere düşünürsen sevinirim çünkü bu tarz şeylerde rahat olan birisi değilim. Üçüncüsü Üslubuna dikkat edersen sevinirim. Ve artık çekil karşımdan karnım aç yemek yemek istiyorum." Dedikten sonra onu ittirip kasaya doğru yürüdüm. Gülmemek için kendimi tutuyordum bi yandan da hayatım boyunca görebileceğim en mükemmel erkeğe laf soktuğum içim kendime kızıyordum. Aman neyse. Sıraya girdim ve beklemeye başladım. Birden birinin kolumdan tutup çekmesiyle sıradan çıktım ve kolumu tutan elin sahibine baktığım da "yahu cidden bana mı taktın kafayı etrafın da o kadar kız var git onlarla uğraş" diyesim geldi ama demedim. Hızlıca kolumu çekip kurtardığımda kaşları çatılmış bi şekilde bana bakan onu gördüm. Hala adını bilmiyordum ne diyeyim anam. Üstüme doğru gelmeye başladı. O bana bir adım atıyor ben geriye o bana bir adım atıyor ben geriye derken -bir Melek klasiği olarak- tam yere düşecekken beni tuttu. Ama bu seferki tutuşunda öfke vardı. Az önce ki gibi tutmamıştı. Doğrulduk ve tam karşısına geçtim. Evet korkuyorum ama şu an korkmanın sırası değildi. Cesur ol Melek! Derin bi nefes aldım be konuşmaya başladım. "Bak" konuşmaya yeni başlamıştım ki bana doğru iyice yaklaşıp gürlemeye -evet cidden gürlüyor sanırım aslan felan bu- başladı. Gerilemeye çalıştım ama çok güçlü olduğu için beceremedim. Ve tekrar gürlemeye başladı. " Bana bak kızım! Sen kendini ne sanıyorsun da Meriç Tan'a bağırıyorsun? Sen kimsin ki bana karşı gelme cüretini kendinde buluyorsun? Hemde herkesin ortasında!" Hey adı Meriç'ti demek. Gerçi bu bedboooyy tiplerinin hep böyle adları oluyodu. Her neyse şu an bunu düşünecek değildim. Bende cırlamaya başladım. "Asıl sen kimsin de beni malınmışım gibi kolumdan tutup sürükleme cüretini kendinde buluyorsun be adam!? Bana ne Meriç mişsin Ahmet mişsin! Defol git başımdan!" Diyip kolumu kurtardım ve içeride masanın üstüne bıraktığım kaskımı alıp motoruma yürümeye başladım. Tam motora bindiğim de gözümden bi yaşın damladığını fark ettim ve elimin tersiyle gözlerimi sildim. Yine bir el omzumdan beni arkaya çevirdi. Ama yeter artık sabahtan beri döne döne bi hal oldum ağlarken rahat bırakın bari diye cırlayacakken, Aman tanrım şu an beni kendisine çevirip sarılan kişi o muydu? Meriç miydi? Hasssiktiirr İşin garibi çıtımı çıkarmadım çünkü daha fazla konuşacak dermanın kalmamıştı. Bende ona sarılınca daha sıkı sarıldı. O sarıldıkça benim ağlamam hızlanıyordu. Ve işin garibi daha adını yeni öğrendiğim birine sarılmış niye ağlıyordum? Bana ne oluyordu? Beynimi bu sorular kurcalarken yavaşça ellerini çekti ve yüzüme getirip kafamı yüksek kaldırdı. Gözlerini gözlerime dikince bende gözlerine baktım. O büyüleyici mavi gözlerine. Alnını alnıma yaslayıp sessiz bi şekilde mırıldanmaya başladı. " Özür dilerim bak gerçekten ağlatmak istemememiştim" kekeliyordu. Cidden az önce bana öldürecekmiş gibi bakan çocuk şu an benden özür diliyordu ve ayrıca kekeliyordu. Aman tanrım didim! Tekrar konuşmaya başladığında alnı hala alnıma dayanmış şekildeydi. " Bak adın ne bilmiyorum..." dediği an sözünü kesip "Melek" dedim "Adım melek" diye tekrar ettikten sonra devam etti. " Gerçekten özür dilerim bi an kontrol edemedim" dedi kafamı geri çekip ellerini tuttuktan sonra gözlerine bakarak konuşmaya başladım. " Önemli değil bende abarttım sende kusura bakma" dedikten sonra ellerimi ellerinden alıp hala akan gözyaşlarımı sildim. Gözlerine baktığımda gözlerinin dolu olduğunu gördüm. İçim parçalandı sandım bi an. Hayır anlamıyorum beni ağlatan adamın gözleri doldu diye böyle hissetmem saçmaydı. Ne oluyor bana diye düşünmeden edemedim. Ve o büyüleyici sesiyle konuşmaya başladı. "İstersen eve bırakabilirim?" Gözlerine tekrar bakıp "Teşekkür ederim ama gerek yok hem evladımı burda bırakacak değilim" diyip motorumu gösterdim ve güldüm. Oda güldü. Aman tanrım. Cidden bi insanoğlu bu kadar güzel gülemez. Bu kadar güzel gülmemeli. Kalbe zarar. Ben saçma düşüncelerimle boğuşurken tekrar konuşmaya başladı. "O zaman bende seninle geleceğim. Evine sağlam gittiğini görmek istiyorum." Dedi ve elimdeki kaskı alıp kafama geçirdi. Bi anda bu kadar üstüme düşmesi beni şaşırtmıştı. Halbuki daha yeni tanışmıştık ki bin tanışmak bile sayılmazdı. Ama Meriç'te bana güven veren şey vardı ve bunu nerden çıkardığımı sormayın çünkü bilmiyorum. Saçma bi şekilde öyle hissediyorum.
Tanrı'm bana neler oluyor böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah'ın Tutkusu
ChickLitŞu 17 yıllık ömrü boyunca kendi ayakları üstünde durmaya çalışmış, aşkı hiç tatmamış ve hiç çocuk olamamış Meleğin hikayesi. Hayatında annesi, kardeşi ve motoru dışında değer verdiği kimsesi olmayan meleğin hayatının bir anda nasıl değiştiğine şahit...