Evet, biliyorum birazcık kısa oldu ve birazcık da geç geldi. Beklettiğim için çok çok çok çok çok çok özür dilerim. Elimden gelenin eeeeeeeen iyisini yapmaya çalışıyorum. Yorum ve oylarınızı bekliyorum! Öpüldünüüüüüz x
Not: Multimedia'nın tatlılığından bahsetmek bile istemiyorum...
-
Okulun kapısından içeri girdiğimde parmaklarım telefonumu sıkıca kavramıştı. Nasıl bir insan olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim sadece ismiydi. Belki de onu hayatım boyunca bir daha asla göremeyecektim. Kim bilebilir? Telefonuma bakarken sınıfa ilerliyordum. Telefonumun kapanması gerekmiyor muydu? O halde neden şuan açıktı? Dudağımı ısırdım ve kurcalamaya devam ettim. Tüm dosyalarım yerli yerindeydi. Notlarıma girip baktım, Zayn'in bir not bırakmasını falan ummuştum. En azında Facebook adresi veya telefon numarası falan? Olamaz mıydı? Çok mu hayalperesttim? Aklıma gelen fikirle rehbere girdim ve en alta kadar telefonu kaydırdım. İlk defa telefonuma kilit koymamak işe yaramıştı. İşte Zayn Malik'in numarası! Hem de bunu kendisi yazmıştı!
Yüzümdeki sırıtışa engel olamadım ve numarayla bir süre bakıştık. Sınıfın önüne gelmiştim, hala dikiliyordum. Omzumda bir kol hissedince gülümsedim. Ya Liam ya da Alex olmalıydı. Alex merakla telefonuma bakıyordu. Pişmiş kelle gibi neye sırttığımı merak etmiş olmalıydı. Ve bende anlatmaya başladım. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım.
***
Alex ile sınıftan çıkarken ikimizde gülüyorduk. En son benim rezilliğime gülüyor olmalıydık, ama o kadar çok gülmüştük ki artık neye güldüğümüzü bile bilmiyordum. Sadece gülüyorduk. Bay Adam bize aldırış etmemişti. Bağıra bağıra dersi anlatmaya devam etmişti. Tandığım en garip öğretmendi.
"Liam nerede?" Başımı Alex'e döndüm. Bilmiyorum anlamında omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Şu sıralar pek ortalıklarda görünmüyor, ya kendine sevgili yaptı ya da ders çalışıyor. Biliyorsun, annesi ona notları düşük diye çok kızmıştı. Eğer yazın Kaliforniya'ya gitmek istiyorsa yüksek notlar götürmesi gerek. F'den başka bir not aldığı yok. Son yılımız ve onun için endişeleniyorum." Alex'in kısa analizinden sonra Liam'ı ne kadar aksattığımı fark ettim. En iyi arkadaşı olarak onunla hiç ilgilenmiyordum. Neyi olduğunu ve hayatının nasıl gittiğini de sormuyordum. Sadece yemekhane sırasında yan yana duruyor ve birlikte yemek yiyorduk. Hep konuşan Alex oluyordu ve artık benim yanımda durmak istememesi çok normaldi.
"Galiba benim yüzümden. Son zamanlarda ona hiç zaman ayırmadım. Belki de benden uzaklaşmak istiyordur." Yüzümü buruşturdum. "Agh, galiba pek iyi bir arkadaş değilim."
"Sana çok değer veriyor, öyle deme, Nicole." Dudaklarımı sarkıttım ve yemekhaneye girdik. "Ama yine de onunla konuşmalısın." Gözümü yemekhanede gezdirip Liam'ı aradım. Hiçbir yerde onu göremeyince telefonumu cebimden çıkardım ve "Neredesin?" yazıp gönderdim. Alex'in beni izlediğini biliyordum.
"Bana kız gibi trip atacak, Alex. Ne yapmam gerek bilmiyorum." Sıraya girerek yemeklerimizi aldık. Normalde cuma günleri patates kızartması verirlerdi ama canım onu bile yemek istemiyordu şuan.
"Merak etme, dediğim gibi bu sefer onunla inatlaşma. Ona haklı olduğunu söyle ve özür dile. Zaten ne yapman gerektiğini çoğunlukla biliyorsun. Siz ikiniz hep küsüyorsunuz ve sorumluluk bana kalıyor." İç çektiğinde göz devirerek ona baktım.
Telefonum titrediğinde elimi tekrar cebime attım. Otobüste yaşadığım olaydan sonra telefonumu uzun süre sesliye almayacağımı biliyordum. Gerçi işime de yaramıştı. Zayn'in numarasını elde etmiştim. Yine de numarası ne işime yarayacaktı? Ona mesaj atamazdım. Kendime gelip Liam'ın attığı mesaja baktım. "Ah, inanmıyorum! Nicole ilk defa beni merak edip bana mesaj attı. Gözlerim yaşardı!" Anlaşılan beni süründürecekti. Masaya oturduktan sonra parmaklarım hızla klavye de gezindi.
"Liam gerçekten çok özür dilerim. Konuşmamız gerek. Neredesin?" Mesajı gönderdikten sonra patateslerime baktım.
"Eğer sen yemek istemiyorsan ben yiyebilirim." Alex'in patateslerime uzattığı eline vurdum.
"Moralim bozuk olabilir ama yine de etrafta aç bir mideyle dolaşmak istemiyorum. Patateslerimden uzak dur, sarışın." Ona sarışın dememden nefret ediyordu. Gözlerini kıstığında kıkırdadım. Normalde saçları siyahtı. Ama bembeyaz bir teni olduğu için sarı yakışır düşüncesiyle sarıya boyamıştı.
"Kütüphanedeyim." Liam'ın mesajını okuduktan sonra ağzıma patates attım.
"Yemeğim biter bitmez orada olacağım. Beni bekle."
5 dakika da bir telefonumu kontrol etmeme rağmen mesaj gelmemişti. Demek ki beni bekliyordu. Yemeğim bitince hemen masadan kalktım ve Alex'e sınıfta buluşabileceğimizi söyledikten sonra kütüphaneye ilerledim. Öğle arasından faydalanmak içim burada bir sürü öğrenci vardı. Gözlerim hemen masalarda dolaştı ve köşedeki masada tek başına oturan Liam'ı gördüm. Yanına ilerlerken ne diyeceğimi düşünüyordum. Hiçbir mazeretim yoktu. Çok aptaldım.
"Hey" diye fısıldadıktan sonra yanındaki sandalyeye oturdum. Kafasını çevirip bana bakmadı bile. Elinde tuttuğu kitabı okumaya devam etti. Dudaklarımı büzdüm ve kütüphane görevlisine baktım. Bilgisayara yoğunlaşmış bir şeyler yapıyordu. Derin bir nefes aldım. "Liam, özür dilerim. Sana hiç zaman ayıramadım biliyorum. Senin için hiç iyi bir arkadaş olmadım. Hatta seninle konuşmaya bile çalışmadım. Gerçekten çok üzgünüm. Sadece son günlerde fazla stresliyim. Sınavlar beni çok geriyor. Ve eğer burada üniversite okumak istiyorsam kendime acilen bir iş bulmak zorundayım. Aİlemi masrafa sokmak istiyorum. Sadece hayatım biraz olsun düzene girsin istiyorum. Ama söz veriyorum, bundan sonra seni hayal kırıklığına uğratmayacağım." Gözlerim ayakkabılarımı incelerken bana baktığını hissettim. Gözlerim dolmuştu. Dokunsa ağlayabilirdim. Gerçekten üzerimdeki baskıdan nefes bile alamıyordum bazen.
"Hey, hey, ağlama." Ellerimi yüzüme kapattım ve hıçkırıklarımı boğazımdaki iğrenç yumruyla geriye göndermeye çalıştım. Liam kolunu omzuma atıp beni kendisine doğru çektiğinde dudaklarımdan ufak bir hıçkırık kaçtı. Ben sakinleşene ve nefeslerim düzene girene kadar o şekilde bekledik. Zil çalana kadar ağladım. Ellerimi yüzümden çekip Liam'a baktım. Bana buruk bir gülümsemeyle bakıyordu.
"Ben sadece bir an seni kaybettiğimi düşündüm, Nicole. Ve beni yanında istemediğini. Bu yüzden senden olabildiğince uzaklaştım."
"Seni yanımda istememem için hiçbir neden yok, biliyorsun değil mi? Bu düşünceyi kafandan atsan iyi olur. Sonuçta 15 yıldır arkadaşımsın, Liam. Sensiz bir hayat düşünemiyorum." Yüzündeki gülümseme büyüdü ve ayağa kalkıp elini bana uzattı. Elini tutup beni de oturduğum yerden kaldırmasını sağladığımda kütüphanedeki herkes gitmişti. Ne kadar derslere önem versem de şu an bir ders kaçırmayı pek de umursamıyordum. Kütüphaneden çıkıp uzun koridorda ilerlemeye başladığımızda Liam titreyen telefonunu cebinden çıkardı ve beni şoka uğratacak o kelimeyi söyledi.
"Yine ne var, Zayn?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Şövalye [Düzenleniyor]
FanfictionTesadüflere inanır mısınız? Bence inanmalısınız, eğer inanmıyorsanız hemen şimdi inanın. Nicole ve Zayn Malik sadece otobüste bir kez karşılaştı. Tanrı onların birlikte olmasını istiyor gibiydi. O yolculukta bile başlarına gelmeyen şey kalmadı. Aslı...