1 : there is always hardship

159 19 41
                                    

y.n: medya ile birlikte okumanız önerilir.

BTS - Sea


Park Jimin

Saat altıydı.

Saat sabahın altısıydı ve ben evden çıktığımda hava kapkaranlıktı.Gecenin bir yarısı koyu yeşil çantamı alıp saatler süren Daegu'ya gitmeye karar vermiştim.Aslında bu pek alışılmadık bir şey değildi, Jungkook yalnız kalmaya başladığından beri pek uzakta olan evine ziyarete gidiyordum.Kendisinin de benim yanıma gelmek istediğini biliyordum ancak son zamanlarda yaşadığı depresyon ve üzüntüyü göz önüne aldığım zaman onun birkaç adımı dahi doğru düzgün atamayacağını düşünüyordum.

İşte, yine beş günün ardından tekrar evinin önüne gelmiştim.Bir zamanlar Taehyung ile beraber yaşadığı, deniz yeşili ile süsledikleri aşk dolu evlerine.Biliyordum ki, Taehyung'ın gitmiş olmasına rağmen ev hala ikisinin biriktirmiş olduğu sevgi ve güzellikle doluydu.Her gittiğimde iliklerime kadar hissettiğim bu duygu bana özlem ve üzüntü ile geri dönüyordu.Jungkook kadar olmasa da bende özlüyordum onu.Bir zamanlar suratımıza tatlı gülümsemesi ile bakan hayat dolu çocuğu ve eğlenceli konuşmalarını çok özlüyordum.Jungkook'a onun en çok neyini özlüyorsun diye sormak istedim.İkisinin bu denli bağlılığının nedeni olan şeyleri bilmek isterdim ama soramazdım işte.Çünkü ardından Jungkook'un akıtacağı her bir gözyaşı için bende tekrar tekrar üzülürdüm.

Böylelikle Taehyung hakkındaki düşüncelerimiz beynimizde kalıyor ve konuşmalarımızda yer edinmiyorlardı.Gelin görün ki, yaşananlar ne kadar zaman geçerse geçsin, gözlerimizden sanki kısacık bir cümleyi okuyormuşçasına kolay okunurdu ve anlaşılırdı.

Olanlar olmuştu ve hepsi düşünülmek istenmeyen birer anı olarak kalmışlardı zihnimizde.Unutmamıştık ama yaşamak için unutmaya ihtiyacımız vardı.Özellikle Jungkook'un son zamanlarda en çok buna ihtiyacı vardı.

Beş gün uzun bir süreydi.Onu yalnız bırakmak istemiyordum.Gitmemin tek nedeni onu eski, neşeli ve hayat dolu haline çevirmek değildi ki bunu yapamazdım.Kontrol amaçlı da gidiyordum.Çünkü Jungkook'un yalnız kaldığı zamanlar neler yapabileceğini artık tahmin edemiyordum.Elimde olsaydı onun yanında kalıp endişelenmemi engelleyebilirdim ancak ailemin varlığını unutamaz ve Jungkook'un aksine devam ettiğim okulumu bırakamazdım.Her şey bir yere kadar ilerliyordu işte, aynı Jungkook'a karşı yakınlığım gibi.

Bugün onu dışarı çıkarmak istiyordum.Bahse girebilirim, beş gün boyunca evden dışarı adımını atmamıştı.Beraber denize gitmenin ve biraz konuşmanın iyi gelebileceğini düşünüyordum.Kışın ortasında, eskiden gittiğimiz gibi dalgaların ötesinde bulunan kayalıklara oturmak ve temiz hava almak istiyordum.Tabii, eğer Jungkook da isterse...

Otobüsten inip sonbahar mevsiminin getirdiği yağmurla ıslanmış asfalta bastım.Hava soğuktu ama şaşırtıcı bir şeklide güneş parlıyordu.Otobüste iki saatimi harcamıştım ve o zamana kadar güneş doğmuştu bile.Jungkook güneşi sevmezdi.Sisli, karlı, yağmurlu ve bulutlu havalardan hoşlanırdı.Gülümseyen suratı ile karşılaştırılınca zevkleri ona tezat kalıyordu.Bu sadece eskisi için geçerliydi çünkü şimdi zevklerine uygun bir insana dönüşmüştü.

Uzun ve eski olan binaya yürürken sırtımdaki çantayı düzelttim.Sabahın güneşi suratıma vururken kızarmış burnum ve yanaklarım ısınıyordu.Birkaç metre ötedeki binanın girişine geldiğimde tepesine baktım.Buraya mutlu bir şekilde girdiğim günleri özlüyordum.Taehyung sarhoş olduğunda onu içeri taşırken, Jungkook için doğum günü partisi düzenlediğimizde aldığımız hediyeyi kapıdan geçirmeye çalışırken ve yazın denizden geri döndüğümüzde hissettiğim duyguları özlüyordum.Ve bugünkü gibi, yalnız başına kalan arkadaşımın yanına tek geldiğim hiçbir günü ileride hatırlamak istemiyordum.

i see ocean ✘ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin