1342, İngiltere
“Stormville Baronu, savaş sonrası halklar arasında uyum sağlama sürecinde, sizden kızınız Alexis Stormville’ı McBain klanı lordu Alistair McBean.’a gelin olarak vermeniz ortak karar olarak uygun görülmüştür. İngiltere Kralı”
Yaşlı baronun gözleri kraliyet mühürlü bu mektubu kaçıncı okuyuşu olduğunu bilmeksizin tekrar okudu. Alexis denilince aklına Mairin geliyordu. Mairin, hayatını adadığı tek kişi, onu çok erken yalnız bırakmıştı fakat ona bir hediye vermişti. Alexis, Mairin’in bir kopyasıydı sanki. Aynı inatçı kızıl saçlar, bakıldığında ormanları hatırlatan yeşillikteki iki zümrüt parçası ve mermerimsi teniyle Mairin’in küçük bir kopyasıydı onu hayatta tutan. İlk başlarda evet çok zorluk çekmişti çünkü Alexis her yönüyle Mairin’di. O yüzden onu 12 yıldır uzakta tutmuyor muydu? Fakat bir kuzeyliye kızını vermek. Her ne kadar kızından kaçmışsa da bunu yapamazdı. Evet son zamanda baronluk fazlaca miktarda borç almıştı fakat bunların hepsi geçen savaşın etkilerini kapatmak içindi. Ve geçen 5 yıl düşmanlığı bitirmemiş ve hatta aksine daha da derinleştirmişti. Ve tek varisini bir kuzeyliyle evlendirmek... Bu baronun yapmak isteyeceği son şeydi. Hızlıca düşündü, bu uğursuz zarf ona bu sabah ulaşmıştı ve eğer şası yaver giderse 1 hafta sonra AlistairMcBain’in eline geçecekti. Ya da İskoç kralı McBain beyine mektubu çoktan ulaştırmış bile olabilirdi. En iyi ihtimalle bir ayı en kötü ihtimalle de iki hafta içerisinde Alistair McBain topraklarına ayak basacaktı. O kızını verecek taraf olarak elbette erkek tarafından belirli şeyler isteme hakkına sahip olacaktı. Ne isteyebilirdi... Ve dedikodular Alistair McBain’ın hiç de insancıl olmadğından bahsediyordu. Biricik kızını Alistair gibi birine vermek, hayatta yapmayacağı bir şeydi fakat yapmak zorundaydı. Eğer yaparsa kızını tehlikeye atacak fakat yapmazsa iki tarafı da kendisine düşman edip halkına zor günler yaşatacaktı. Ne olursa olsun bu konuyu kızıyla görüşecekti. O yüzden kızına haber gönderdi.
Birkaç saat sonra Highlands
Aynı satırlar Alistair McBain’ın eline geçmişti. Bu da ne demekti. Evlenmek mi? Hadi ama klanın başına geçeli daha bir yıl yeni oluyordu. Hem de StormvilleBaronu’nun kızıyla mı. Yapmak isteyeceği son şey bir İngiliz’i topraklarına sokmak olacaktı. Bunun neresi yanlıştı ki. O kadar sinirlenmişti ki genç adam yaklaşık 6 yılını geçirdiği kızla evleneceğini fark edememişti bile. Alistair doğruyu düşünmek için nehir kenarına indi. Fakat burada da siniri geçmediğinden kız kardeşi Maddie ile konuşmak üzere yol çıktı. Ablası komşu klanlardan McDonaldların varisi Ferguson ile evliydi. Bu iki klan arasındaki ilişkileri düzeltense bu evlilik ve bundan doğan Gavin olmuştu. Gavin her zaman Alistair’in hiç olmayan çocuğu gibiydi. Aldığı yol değmişti, her zaman Maddie akılcı bir kadın olmuştu. Fakat bu dediklerini hiç aklı yetmiyordu. Ablası evlenmesi için ona baskı yapıyor ve Alistair’in bu evliliğe ihtiyacı olduğu, kalesinin de bakıcı bir bayana ihtiyaç duyduğunu defalarca tekrar etmişti. Alistair bu konuda hak veriyordu Maddie’ye fakat bunu bir İngiliz’in yapması... İşte burada tıkanıp kalıyordu. Ablasının söylediklerinin aynısını yol arkadaşı ve en güvendiği komutanı Ewan da söylemişti ve hatta İngiltere’ye yola çıkması için baskı da kurmamış değildi. Zaten şuan her ne kadar çok güçlü olsa da kralına uymamak yapacağı hataların başında gelirdi bu yüzden masasında oturup yaklaşık bir hafta içerisinde baronu ziyarete geleceğini bildiren bir mektup hazırladı.
Stormville Baronluğu, İngiltere
“Stormville Baronu James Stormville, almış olduğum mektubu konuşmak üzere bir hafta içerisinde topraklarınıza girmiş olacağım. McBain Beyi Alister McBain.”
Evet her türlü kötü haber çok çabuk yayılırdı bunun bir kanıtını da baron elinde tutuyordu. Demek ki korktuğu başına gelmiş yaklaşık olarak aynı saatlerde zarf McBain beyine de ulaşmıştı. Kızıyla olan yazışması ise tam bir facia da denebilirdi. Alexis böyle bir evliliği kabul etmeyeceğini bildiren bir yazı göndermişti. Baron kendisini kapana kısılmış hissediyordu. Haksız da sayılmazdı. En iyisi kızına acilen kaleye gelmesini söylemekti. “Sevgili Alexis, en kısa sürede kaleye gelmen gerekiyor, ne kadar kalacağını bilmiyorum. Senden istediğim tüm eşyalarını seninle birlikte getirmen. Baban Stoneville Baronu James.” Evet en azından yüzyüze görüşerek tüm detayları anlatabilecektim. En azından Alistair McBain’i kalede karşılaması en mantıklı hareket olur.
Alexis Stormville Lowlands
Tüm bunlar şaka mı? Babamın herhalde yeni aklına geldi bir kızının olduğu. Unutmadığım pek çok şey var. Geçmişin izleri silinmiyor beni teyzemlerin yanına gönderdiğini asla unutamayacağım aslında hayatımın en güzel kısmıda burada geçti. Kılıç kullanmayı, ata binmeyi ve daha da önemlisi kendim olmayı burada öğrenmiştim. Ve daha da güzeli aşık olmuştum. Daha doğrusu bu aşk mı bilmiyorum fakat 5 yıldır onun dönmesini bekliyorum. Bu Alistair de nereden çıktı... Eşyalarımı toparlamam lazım daha en azından bu sefer babam amacına ulaşamayacak o kuzeyliyle evlenmeyecektim. Rahip istediği cezayı verirse versin umrumda değil. Eşyalarımı hazırlamam çok da uzun sürmemişti manastırda ne kadar eşyam olabilirdi ki. Akşam yola çıkacak ve büyük ihtimalle sabaha kalede olacaktım ama sorun sınırdan geçmekti. Sınır bölgesi hala zaman zaman çatışmaların olduğu bir bölge olduğundan her zama geçmek sıkıntı olmuştu. Teyzem de benimle gelecekti. Her türlü ihtimale karşı beni koruyacak olan kişinin de hazırlanmasıyla mütevazi arabamız bir zamanlar evim olan yere götürmek için tekerleri döndürmeye başladı. Teyzem bana sürekli manastırda kalamayacağımı ve bu evliliğin olması gerektiğini söylerken uyuyakalmışım. Kiminine göre uzun kimine göre kısa bir yolculuktan sonra kaleye ulaşmış ve eşyalarımı yerleştirmiştik. Sıra yapmak istemediğim şeylerden biri olan babamla konuşmaya geldiğindeyse kilisenin çanları çalıyordu. İngiltere’de tüm bunlar yaşanırken Alistair kararını daha gün doğmadan vermişti. Evet, o İngilizle evlenerek kralına karşı gelmeyecek fakat umduklarının aksine bir varis doğurmayacaktı. Sonuçta evli olması başka kadınlarla buluşmasına engel değildi ya. O yüzden yanına Ewan ve bir grup askerini de yanına alarak akşam saatlerine doğru yola çıktı. İngilizlere güven olmazdı fakat Kral Edward her şeyi göze almıştır diye düşündü Alistair Lowlands’a girdiğinde. Özlemişti buraları sonuçta 6 yıl burada yaşamıştı ve bir kızın inatçılığını burada görmüştü. Bunları düşündü ve rüzgarı hissetti bir süre. Ve sonrası derin bir uykuydu. İlginç rüyaların görüleceği...
İLK BÖLÜMÜM OLDUĞU İÇİN ÇOK YAZAMADIM UMARIM BEĞENİRSİNİZ =)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluktan Kalanlar
RomanceKader ağlarını tekrar Alexis ve Alasdair'i birleştirmek için örüyordu ya da Alex ve John mu demeliyim. Gençlikte verilen sözleri unutabilir mi insan? Yoksa nereye giderse gitsin sözler hep kalır mı? Alelacele birbirinden ayrılan iki oyun arkadaşının...