Multimedia; Miray
Hava soğuktu. Soğuk rüzgârlar bedenime çarpıyor, beni sanki buzullarda hissettiriyordu. Eve doğru hızlı adımlarla ilerlerken montumu daha da sıkı kavradım.
Dişlerim istemsiz bir şekilde birbirine vurmaya başlamıştı. Burnumu çektim. Harika, hasta olacaktım. Dershaneye gitmekle ölüm fermanımı hazırlamış gibi hissediyordum. Bu soğukta, gece 7'de bitmesi mantıklı gelmiyordu.
Tamam, 7 akşam sayılıyordu ama hava karanlık olduğu için bana hep geceyi andırıyordu. Her neyse.
Evimizin olduğu sokağa girdiğim anda koşmaya başladım. Beynim öylesine derin uyuşmuştu ki, eve gidince sıcak suyla duş almam bile çare olmazmış gibi hissediyordum.
Soğuktan nefret ediyordum, hâttâ buna en hakiki küfürlerimi feda edebilirdim. Küfürlerim, aslında küfür bile sayılmazdı. Daima argo kullanırdım. Arkadaş ortamım hep düzgün insanlardan ibaretti, zaten onlarla da takılmazdım. Kendimle zaman geçirmeyi seviyordum. Hem üstelik güven sorunum vardı. Yalnız kalmak her zaman en iyisiydi bence.
Bir de şarkı dinlemek.
Kulaklıklarım, kulaklarımla buluştuğunda sanki dünyadan soyutlanırdım. Bana en güzel hisleri şarkılar yaşatırdı. Âşkı, sevgiyi, hüznü, mesafeleri. Yaşamadığım hâlde bana ayrılığı hissettirirdi.
Eve geldiğimde anahtarı aramak amacıyla ellerimi cebimden hızla çıkardım. Parmak boğumlarım kıpkırmızı bir hâldeydi, üstelik canımı yakıyordu. Sanırım yarın yazı yazamayacaktım. Çok vakit kaybetmeden anahtarı çantamda aramaya başladım fakat elime bir türlü varmıyordu. Dişlerimi sıktım.
"Benimle oyun mu oynuyorsun hayat?" diye isyan ettim. Kapıyı yumruklama isteğimi son anda çürütmüştüm. Apartmanı ayağa kaldırmak istemiyordum. Üstelik kendimi de sakinleştiremiyordum.
Harika, atarım tutmuştu.
O sırada kapı bir anda açıldı. Komşumuz olan Bilge, şaşkın gözleriyle bana bakıyordu. Ona aldırmadan hızla içeriye girdim. Arkamdan seslenmişti, fakat onu ardımda bırakıp hızla merdivene yöneldim. Hâlen titriyordum. Vay anasını, sanki Antartika'daydım da eve dönüyordum. Kendime güldüm.
Bizim daireye geldiğimde direkt olarak kapıya vurmaya başladım. Bedenim acayip kasılmıştı. Annem kapıyı açtığı gibi ayakkabılarımdan kurtulup içeriye girdim.
"Hoş geldin Miray, ne oluyor?" Annemin şaşkın sesini işitmemle kalorifere yapışmıştım. Ellerimi çekip ayaklarımı koydum.
"Hava gerçekten buz gibiymiş." dediğimde gergin yüzü bir anda gevşedi.
"Allah kız seni, ben de bir şey oldu sandım." Anneme bakıp omuz silktim, elini bezle silerken o da mutfağa doğru ilerlemeye başladı.
Biraz ısındıktan sonra odama doğru ilerledim, rahatsız edici kıyafetlerimden arındım. Artık eşofman ve bol salaş tişörtümle kendimi daha rahat hissediyordum.
Yatağıma kurulup kulaklıklarımı kulağıma geçirdim. Lana Del Rey, kesinlikle sesine bir büyü yapılmış olmalıydı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Yani, bence.
Babamın doğum günüm de aldığı siyah dizüstü bilgisayarımı açtım. Burnum akıyordu, ama temizleme gibi bir eylem için şu an fazlasıyla üşengeçtim. Burnumu var gücümle çektim. İğrenç bir ses odayı ele aldı.
Yüzümü buruşturdum. "İnsan gibi davran," diye kendi kendime söylendim. Şarkının sesini hafifçe yükselttim. Gözlerimi yumdum, en iyisi güzel bir uyku çekmekti fakat bunun için önce yemek yemeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK KIZ (Düzenleniyor)
ChickLit"Kalplerimiz," dedi gözlerini gözlerime mıhlayarak. "Kalplerimiz yanıyor". "Yağmur yağmalı." Kafasını salladı. "Yağmayacak." "Kül olacağız." "Küllerimiz birbirine karışacak."