Başımda keskin bir ağrı vardı.
Gözlerimi açmakta zorlanıyodum.
Kulağım çınlıyordu.
Gözlerimi ilk açtığımda her yeri bulanık görüyordum.
Sonra etrafı net görmeye başladım.
Bembeyaz dört duvar arasındaydım.
Yerde uzanıyordum.
Her tarafım uyuşmuştu.
Nerde olduğumu bilmiyordum.
Bana nolmuştu?
Beni buraya kim getirmişti?
Beni neden bu odaya tıkmışlardı?
Ailem neredeydi?
Aklımda binlerce soru vardı.
Ayağa kalktım.
Odanın boyu uzun ve eni biraz dardı.
Oda sadece duvarlardan oluşuyordu.
Duvarda 1.23' ü gösteren bir duvar saati vardı.
Orta boy yemek tabağı boyutlarındaydı.
Sayılar romen rakamlarıyla gösteriliyordu.
Saatin sabah mı akşam mı olduğunu bilmiyordum.
"Hey! Beni duyan varmı! Orada kimse varmı!"diye bağırdım.
Duyan yoktu.
En ufak yaşam belitisi bile yoktu.
Duvarı kırmaya çalıştım ama olmadı.
Oda metal değildi.
Çok sert bir taştan yapılmıştı.
Alçısı ve boyası kaliteli, aynı zamanda sağlamdı.
Üstüme baktım.
Siyah bir tişört ve altımda siyah eşofman vardı.
Cebimde birşeyler varmı diye aradım.
Fener, kol saati ve katlanmış kağıt vardı.
Hemen kağıdı açtım.
"Artık odadasın kaderini ancak sen belirleyeceksin..."Yazıyordu.
Korkmuştum.
Gözlerim fal taşı gibi kocaman açılmıştı.
Alnımdan soğuk terler akıyodu.
Her tarafım cayır cayır yanıyordu.
Ben neyi belirleyecektim?
Burası nasıl bir yerdi.
Burada ölecekmiydim yoksa kurtulacakmıydım?
Anlamamıştım.
Köşede cenin pozisyonunda kıvrılmıştım.
Birden aklıma bir fikir geldi.
"Madem kaderimi ben belirleyeceğim,
o zaman kaybedecek birşeyim yok."diye düşündüm ve ayağa kalktım.
Odada her yere bakıyor,
Elimi her yere sürtüyordum.
Duvardaki saate baktım.
Elime aldım.
İncelemeye başladım.
Saatin dış tarafında bir şey yoktu.
Arkadaki kapağını açamadım.
Yere hızlıca attım.
Saatin camı tuz buz olmuştu.
İçinde katlanmış bir kağıt buldum.
"Sana verdiğimiz eşyaları iyice keşfet."yazıyordu.
Yine kafam karışmıştı.
Bana verilen-
Bir dakika fener ve kol saati ! onları hiç incelememiştim.
Feneri elime aldım.
Düğmesine bastım.
Mor bir ışık çıktı.
Duvar saatinin olduğu duvarın soluna fenerin ışığını tuttum.
Işığı tuttukça yazı beliriyordu. Duvarda:
"İyi gidiyorsun. Ama saat 12.00
olmadan odadan çık yoksa..."
Yoksa neydi?
Ölecekmiydim?
Elimin ayağımın bağı çözüldü.
Kafam karmakarışıktı birde bunu düşünücektim.
Odadan nasıl çıkacaktım.
Kapı,pencere de yoktu.
Feneri tekrar açtım tavana doğru tuttum.
Garip bir yaratığın resmine benziyordu.
Yoksa saat 12.00'da bu yaratık mı gelecekti?
Korkum iki katına çıkmıştı.Birden anılarımı hatırlamaya başladım.
Başımın ağrısı yüzünden çok fazla hatırlayamıyordum.
Bilim adamıydım ve adımda Levent'ti.
Ailem vardı.
Bir deney üzerinde uğraşıyordum.
Hangi deneyle uğraştığımı hatırlayamıyordum.
Saat aklıma geldi.
3.45'i gösteriyordu.
Koluma taktım.
Değişik sesler çıkarıyordu.
Birden saat:
"Beni iyi kullanırsan sana çok büyük yardımım dokunacak. Beni iyi dinle. Bu odayı geçtikten sonra başka bir oda var ve onun arkasında daha çok oda var . Toplamda 50 adet oda var.
Her odayı geçtikçe bir seviye daha zorlaşacak. Eğer bu odalardan sağ salim çıkarsan özgürsün. Kurtulma ihtimalin var. Fakat kurtulma ihtimalin %50 bunu untma."dedi.
"Anladım. Neden ben burdayım? Kim getirdi beni buraya? "Diye sordum.
"Bunları söylemek için programlanmadım. Sadece dediklerimi yap." Dedi saat.
"Bu odadan nasıl çıkıcam"
"Odalar hakkında 5 tane ipucu verebilirim. Eğer hakkını şimdiden bitirmek istiyorsan söyleyebilirim."
"Tamam. Ben bulurum."dedim.
Saat 4.00'tü.
8 saatim kalmıştı.
Odayı aceleyle aradım.
Feneri saatin olduğu duvarın karşısındaki duvara tuttum.
Duvarda;
"Karşıdaki saatin çivisini sök. Karşına kapı çıktığında deliğini bul ve çiviyi o deliğe yerleştir."yazıyordu.
Çok sevinmiştim.
Çıkıcaktım bu odadan.
Duvardaki çiviyi dikkatlice söktüm.
Karşıma birden titanyum bir kapı çıktı.
Üstünde bir sürü delik vardı.
Acaba hangisi doğru delikti.
Tek tek deniyordum.
Sıkılıyor ve bunalıyordum.
Hepsinde dikkatlice davranıyordum.6 saat geçmişti.
Hâla doğru deliği bulamamıştım.
2 saat kalmıştı.
Az kalmıştı.
1 saat kalmıştı.
Odanın sıcaklığı arttı birden.
Oda boyundan 5 santim daha kısaldı.
Ağlamak üzereydim.
Zaman geçtikçe azalıyor.
Zaman geçtikçede oda küçülüyordu.
Eğer böyle olursa hem kapının önü kapanıcak hemde burada sıkışıp ölecektim.
Son 5 dakika kalmıştı.
Oda iyice küçülmüştü.
Doğru deliği bulduğumda kapı açılmıştı.
Saat bana
" Çabuk içeri gir kapı 10 saniye sonra kapanacak."dedi.
Hemen odadan dışarı çıktım.
Ben gittikten sonra oda hidrolik baskı makinası gibi kapandı.
Kapıda hızlıca otomatik olarak kapanıverdi.
Tavandaki yaratık gelmediyse ne zaman gelecekti acaba ?
Yeni girdiğim odaya baktım.
Oda karanlıktı.
Hiçbir şey göremiyordum.
Feneri açtığımda karşıma....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ODA
RandomOdaya nasıl geldiğini bilmeyen Levent ,kaçış yolları arar. Meşgul bir bilim adamı için bu macera onu zorlar. Gizemli odalar, Ona yardım eden bir konuşan saat, Açılması zor kapılar, Kırılmayan duvarlar, Bir yaratık resmi... Bu hikaye bilim kurgu seve...