Sweet Lies

174 19 49
                                    

   

     Uzun, dar, ıssız koridorun köşesinde kimsenin farketmediği bir beden. Yaşayan ama ölmüş bir kadının bedeni... Yaşı gençti daha kadının en fazla yirmi üçtü. Gerçi gençlik öznel bir kavramdı değil mi ?
Kime göre neye göre gençti? Bize göre genç olan bu kadının üstündeki beyaz önlük onunla bütünlemişti. Sanki o doktor önlüğünü çıkartsa eksik kalacaktı kadın. Beyaz pürüzsüz teni, ne uzun ne de kısa olan kahve tonundaki dalgalı saçları, belki de melez olmasından kaynaklanan iri ela gözleri, gözlerini süsleyen biçimli uzun kirpikleri, dakika da bir göz pınarlarından firar eden tuzlu su damlalarını silmek aracılığıyla yüzüne temas eden uzun ince parmaklarıyla oldukça güzel bir kadındı. Uğruna ne şiirler yazılırdı. En az dışı kadar içi de güzeldi aslında kadının fakat yaşlanmıştı ruhu. Hayat erken olgunlaştırmıştı onu. O da çekilmişti bir köşede kürsü - i temaşasına analiz ediyordu insanları sesini çıkarmadan. Topladığı çıkarımlarıda terkip edip ona göre alıyordu tavırlarını.

    Koridorun öbür ucundan gelen ayak sesleri oluşan yankıdan olsa gerek bir devin adımlarını andırıyordu. Genç kız ayağa kalkmak için titreyen bacaklarına yüklendi fakat kendini yerde bulmuştu. Adım sesleri iyice yaklaşmıştı. Son bir kuvvet uyguladı bacaklarına doğru. Bu sefer başarmıştı. Seri adımlarla yöneldi çıkışa fakat kulak yolunda yol alıp kulak zarına çarpan melodik ses dalgaları durmasını sağlamıştı olduğu yerde.

    "Ne zaman gerçeklerden kaçmayı bırakacaksın?"

      Derin bir nefes aldı kadın. Anlamıyordu genç adamı. Hayatı hakkında bir iki şey bilmesi ona kendisine karışma hakkı vermezdiki.
Üstelik ikisinin de gerçek anlayışı oldukça farklıydı. Genç adam fazla iyimser, genç kadın fazla karamsardı. Genç kadına göre acıtsa da gerçek gerçekti. Hiçbir yalana değişmezdi gerçekleri fakat genç adam içinse gerçek olan mutluluktu. Yalan bile olsa onu mutlu ediyorsa gerçek bellerdi onu.

    Kadın oluşan sessizliği verdiği derin nefesle böldü. Sessizlikten olsa gerek rahatlıkla duyulmuştu boş koridorda. Sonra da konuşmak amacıyla araladı dudaklarını.

     "Baekhyun senin yalanlarını istemiyorum. Sence gerçek olan şeyin benim için gerçek ile alakası yok. Anla bunu!"

     Kadının sesinden bıkkınlığı net bir şekilde anlaşılıyordu lakin genç adam kafasına koymuştu kızın yaşadıklarını öğrendikten sonra. Onu asla yalnız bırakmayacaktı.

    "Hyomin bazen gerçekler yalanlardan daha çok acıtır. "

    Bunlar tatlı yalanlardı ne zarar gelebilirdi ki. Kadın onun beynini okumuşcasına konuştu.

     "Yalanın tatlısı acısı yoktur Byun. Yalan yalandır. "

     İkiside oldukça farklı insanlardı asla bir olamazlardı ama yine de olmuştu işte... Genç adam ne terler dökerse döksün kalbinde tek bir çırpınış bile yaratamadığı kadının güzelliğine lal olmuştu. Hem yüzünün hem de bir rafa kaldırdığı ruhunun güzelliğine... Fakat kız bir karar almıştı. İnmeyecekti o tozlu raflardan ruhu. Yaşamayacaktı tekrar tekrar aynı acıları. Bir yalan uğruna yatırmayacaktı ruhunu kumar masasına. İşte bu yüzden imkansızdı onlar. Şayet oğlanın lügatında yoktu imkansız diye bir kelime. Bir afitap olup doğacaktı kızın hayatına. Biliyordu kızın bu dert denizinden çıkmasını ancak baki bir mutluluk sağlardı. Her geçen saniye bu acı bahresinin derin sularında boğuluyordu kadın. Bekliyordu sabır ile nefesinin bitmesini. O alışkındı vedalara zaten. Üzülecek kimseside yoktu arkasında. Bir genç adam belki yas tutardı bir iki gün ama o da unuturdu sonra en azından böyle umut ediyordu kadın. Kadın sözünü bitirdiği an terketmişti ortamı. Oğlan ise sadece arkasından bakmıştı zaten hep yaptığı da bu değil miydi?

Sweet Lies // Baekhyun One ShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin