Başkomiser Talat tüm ekibini yuvarlak bir masa etrafında toparladı. Saat sabahın 6'sı olmasına rağmen hiçbirinin yüzünde uyku belirtisi yoktu.
''Yeni bir ceset daha bulduk.'' Dedi Talat umutsuz bir yüz şekli takınarak. '' Bu seferki de aynı öncekiler gibi boğularak öldürülmüş sonra da yüzünün derisi soyulmuş.''
Herkes tedirgin bir edayla Talat baş komiserin önlerine attığı fotoğraflara bakıyordu. Kimileri daha kahvaltı bile etmedikleri için mideleri ağızlarına gelmişti. Bu tür vahşetin nasıl cani birinden çıktığını kestiremiyorlardı.
''Elimizde ne var?'' Diye sordu komiser Kerem midesini engellemeye çalışırken. Bu tür şeyleri polis akademisinde de çokça görüyordu fakat gerçekte var olduğunu bilmek onun vicdanını allak bullak etmişti. Yetimhaneden çıktıktan sonra polis olma hayaliyle yanıp tutuştuğu için ilk başvurduğu yer polis akademisi olmasına rağmen hala bu tür olayları midesinin almadığını anlamak zor değildi.
''Sadece maktullerin hayat kadınları olduğunu ve adlarını biliyoruz henüz elle tutulur bir ipucu yakalayamadık.'' Dedi komiser yardımcısı Arzu. En mutlu olduğu yer olan İzmir'den yani memleketinden polislik uğruna İstanbul gibi karmakarışık şehre geldiği için az da olsa pişmanlık duyuyordu. Sonuç olarak bu kimsenin alıştığı ya da alışmak isteyeceği bir vaka değildi.
Talat baş komiser umutsuzluğun sınırına gelmişti artık. Yaklaşık 5 aydır bu işin peşinden koşturuyordu. Artık uykuyla uyanıklık arasındaki son raddedeydi.
O anda Emniyet amiri Osman hızlıca içeri girdi. 50 yaşların ortasında hafif kır saçlı bakımlı sayılabilecek bir adamdı. Üstelik o yaşta olmasına rağmen hala bir albenisi vardı.
''Hala bir sonuç çıkaramadınız mı?'' Dedi yüksek bir sesle. Bu onun hep yaptığı bir şeydi. Üstten baskı olduğunda kuyruğunu kıstırır çalışanlarına yüksek sesle bağırarak otoritenin kimde olduğunu göstermek en sevdiği eylemler arasındaydı.
''Bize biraz daha zaman verin amirim.'' Diye çıkıştı Talat baş komiser. ''Ardında hiçbir iz bırakmayan bir insanı yakalamak sandığınız kadar kolay değil.''
Emniyet amiri Osman içinden homurdanarak kapıyı hızlıca çarpıp çıktı. Bu olaydan en çok etkilenen daha yeni polis memuru olan Meltemdi. Annesinin sıcacık kucağından, babasının güvenli kollarından bu pis şehrin kalabalığına karışmış ne yapacağını bilemez halde korkularıyla yüz yüze gelerek yaşama telaşı içindeydi.
Talat baş komiser Arzu ve Keremi maktullerin yakınlarına araştırma yapmaları için gönderdi. Aynı zamanda Meltem'i oradaki mobese kameralarını yakından incelemesi için görevlendirdikten sonra aşağı inip bir sigara içti. Bu olayları aklı almıyordu hala. Polislik yaşamında ilk kez bu denli ağır bir vakayla karşılaşmıştı. Sigarasını içtiken sonra odasına dönerek dosyalarına gömüldü. Bu katili bulacağından adım gibi emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI ŞARAP
Short StoryBir adamın 1989 gecesinin lanetinden çıkamayışı ve hayatının tüm ayrıntılarının bu gece üzerine kuruluşudur. Karanlık iç hesaplaşmalara, intikamlara ve bolca da kırmızı şaraba susamışlığın hikayesi.