Kaybetmek.. Ne tuhaf bir kelime.. Yenilmek gibi, mağlup olmak gibi, en önemlisi de; kazanmak için her şeyini ortaya koymamak gibi..
Bana gelince; işte böyle bir boşlukta bulunuyorum. Kaybetmek mi, yenilmek mi? Hangisi içinde bulunduğum savaşın sonucunu daha iyi açıklar?
Ölü gibi hissederek yürürken, sanırım şarkının da etkisi olacak ki; tüm bunlar karanlık zihnimde dolaşıyordu. Neden, renkli biri gibi görüyor herkes beni? 23 yaşında hayattan bıkmış birisi, bu kadar renkli görünmeyi nasıl beceriyor? Herkes ona gıpta ederken, o nasıl hayatın keyfini çıkaramıyor? Bu 'o'ların sonu, hep benim bulunduğum yöne çıkıyordu.. Mutsuz, ama bir o kadar da insanları eğlendirmek için sahte gülücükler atan birine..
Müziğe kendimi fazla kaptırmış olacağım ki; sabah yağmurunun doldurduğu, çukurların içindeki su birikintilerini fark edemedim ve 'şap' sesini duymamla birikintiye bastığımın farkına vardım..
Kulağımdan bir kulaklığı hafifçe sağ elimle çektim ve muzip bir şekilde gülümsedim. Hayat, ne kadar kötü olabilirdi ki ? Her yağmurun ardında mutlaka kendisini göstermek için bekleyen bir gök kuşağı vardır..
Ayakkabılarımın bezden olmasını umursamadan, yağmur birikintisine basmaya devam ettim. Gelen 'şap' sesi, yarınların endişesini üzerimden atmaya çabalıyordu.. O kadar eğleniyordum ki, sokaktakilerin garip bakışlarını bir kez bile aldırmadım. Hayatımda sadece bir defa; kendi mutluluğum için çabalayacaktım. Dışı sarı, içi siyah olan kız; işte o an gerçekten mutlu, gerçekten keyifli ve gerçekten O idi...
Hayatımın en mutlu anları olabilecek dakikalar; her zamanki gibi sadece 10 saniye sürdü.. Çünkü; ben mutlu değildim ve hak etmeyecek kadar gençtim.
Yağmur damlaları ile birikmiş ve muhtemelen, 'Bir araba üzerimden geçse de birinin üstüne sıçrasam' diye düşünen birikinti sularının birazdan üzerimde, yeni aldığım montun üstünde olacağını nereden bilebilirdim ki?
Sağ kavşaktan hızla gelen bir araç, hiç 'Burada acaba bir insan evladı var mı, onun üstüne ıslatsam üzülür mü?' diye düşünmemiş olacak ki, yerdeki çukurda bulunan su birikintisine adeta 'alıyım mı seni yawru' dedi ve tekerleğini yerdeki su ile buluşturdu..
Bu buluşma; tabiki de en sonunda benim üstümde patladı ve her yerim -saçım bile- su olmuş bir şekilde, caddenin ortasında kabak yavrusu gibi kalakaldım..
-------------------------------
Eve doğru koşarak yürürken, yağmurun daha da hızlanması beni deli etti ve kimsenin bakışlarına aldırmadan, içimi döktüm.. Ağladım, ağladım, ağladım.. Artık dayanamayacak dereceye gelmiştim.. 'Bardaktan boşalan yağmur', artık 'Bardaktan boşalan gözyaşları' gibiydi.. Hislerimi en iyi anlatan hava olayını şuan dövmek istiyordum.. Muhtemelen, insanlar da benim ağlarken kötü görünen yüz ifadem nedeniyle beni dövmek istiyordu.. Ama sorun şu ki; insanlar için hislerimi doğru bir şekilde yaşayamamayı bırakalı uzun zaman oldu..
---------------------------
Ben koşuyordum, sadece koşuyordum.. Hiçbir şey umurumda bile değildi. Sadece ağlamaya ve kulağımda takılı olan müziği son ses dinlemeye odaklanmıştım.. Bir yandan hafifçe mırıldanıyordum sözleri, yağmur eşliğinde.. Tam yüreğimi ortaya koyup dizlerimi yere çöktüğümde.. Göğüsümden bir parça alındığında... Bağıra bağıra 'When you miss me close your eyes.. I may be far but never gone' dediğimde, sanki gökyüzü de bana eşlik edercesine gürledi.. Sadece basit bir şimşekti aslında; ama ben her zaman tesadüflere inandım, ve bu tesadüften de öteydi.. Maalesef öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakıl Taşlarım
ChickLit"Her şey iyi olacak, güven bana.." "Beni artık koruyamazsın. 2 ay önceki gibi olamaz, olamaz.." "Ben seni ne zaman koruyamadım, Çakıl Taşım? Dağılan taşlarımızı birlikte toplayacağız..Ve o taşları dağıtan kişilerin yüzüne fırlatacağız, birlikte.." ...