2. Bölüm

147 11 2
                                    

2. Bölüm

Sabah yine telefonumun sesiyle yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra her zamanki gibi hazırlanmaya başladım. Hazırlandıktan sonra annemin yanına koşarak gittim. Ne güzel uyuyordu o öyle. Onu uyandırdıktan sonra haplarını güzelce içmesini sağladım. Alnına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra tam kapıdan çıkıyordum ki annemin sesiyle irkildim

“Erva!”

Uzun zamandır adımı kullanmıyordu. Garipsedim bir an. Gülümseyerek anneme döndüm

“ Efendim”

Demekle yetindim. Annem bana uzun uzun gözlerimin içine baktı. Bende onun gözlerinin içine baktığımda tek bir şey gördüm ‘acı’.

Annem müthiş gülümsemesini yüzüne yerleştirip gamzelerini belirginleştirerek  yanağımı sıktı. Sanırım annemden aldığım tek fiziksel özelliğim gamzemin olmasıydı. Ben daha çok babama benziyordum. Anneme dönüp:

“Anne iyi misin?”

“Bak Erva biliyorum seninle oturup bir anne gibi konuşama yapmadım, daha doğrusu yapmaya cesaretim yoktu. Yavrum ben her zaman yanında olmayabilirim. Bunu sende çok iyi biliyorsun. Ne zaman ölece….” Annemin o sırada konuşmasını hızlı bir şekilde ayağa kalkarak kestim.

“ Böyle konuşma anne yapma bunu bana. Biliyorum bir gün olacak ama ben buna hazır değilim. Lütfen böyle konuşma. Okula gitmem gerek seni çok seviyorum.” diyip yanağı öptükten sonra annemin konuşmasına fırsat vermeden kendimi evden dışarı attım. Biliyordum konuşmaya devam etseydi bu ölüm konusundan bahsedip ağlayacaktı. Annemin ağlaması isteyeceğim en son şeydir.

Annemi düşünerek o kadar hızlı yürümüşüm ki okula geldiğimi yeni fark ettim. Okul kapısından hızlıca girip sırama oturdum. Yine her zaman ki gibi erken gelmiştim. Yine kafamı pencereye çevirip dışarı izlemeye başladım. Eskileri düşündüm çok eskileri. Annemi düşündüm, dayak yiyişlerimi düşündüm, üvey babamın beni karanlık odaya kilitleyip saatlerce dövdüğü anı düşündüm. O adam benim hep korkum olmuştu. Beni saatlerce karanlık odada döverdi. Onun yüzünden karanlıktan her zaman korkmuşumdur.

Aniden kapının açılmasıyla irkildim ve kapının olduğu tarafa baktım. Egemen elinde birkaç kitapla kapıdan girdi sınıfı inceledikten sonra bana bakmaya başladı. Bende ona baktığım için utandım ve kafamı pencere tarafına çevirdim. Yavaş adımlarla sadece aramızda koridor olan sırasına geçip oturdu. Bende ona bakıp

“Günaydın” dedim. Uzun uzun bana tekrar bakıp yüzümü inceledi. Sonra kafasını önüne çevirip

“Günaydın.” dedi.

Sesinde hiçbir duygu yoktu. Bende zaten ne olmasını bekliyordum ki.

Egemen tekrar bana bakmaya başladı. Sanki benimle konuşmak için bir anı bekliyormuş gibi. O sırada birden hızlıca ayağa kalkıp yanıma geldi. Yüzme tekrar bakıp

“Erva” dedi.

Ona anlamayan gözlerle bakıp

“Efendim” dedim. Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki sınıfa bazı öğrenciler girdi. Öğrenciler arasında Ömer de vardı. Ömer bana kocaman gülümsemesini yollayıp yanıma geldi. Ömer’in geldiğini gördüğü anda Egemen hızlı adımlarla yerine geçti. Ne olduğunu ne diyeceğini hiç bir şeyi anlayamadım. Kafam gerçekten soru işaretleriyle doluydu. Ben Ömer’le sohbet ederken Egemen sürekli beni izliyordu. Neden bakıyordu bana? Anlayamadım bir türlü. Ömer’le konuşmamıza konsantre olamıyordum.

 “Sen ne dersin buna?” Ömer’in sesiyle irkildim.

“Şey ben dalmışım da özür dilerim dinleyemedim.” Ömer gözlerime bakıp o kocaman gülümsemesiyle

“Hayır kesinlikle sorun değil. Ben sadece okul çıkışı bir yerlere gidelim mi diyecektim.” Dedi. Tam ona cevap verecektim ki Egemen’in yeşil gözleriyle karşılaştım. Sadece bana bakıyordu tam da gözlerimin içine. Öfke vardı gözlerinde Egemen’in. Ürperdim bir an ve Ömer’e dönüp

“Teşekkür ederim ama eve gitmem gerekiyor dersleri mi aksatmamam gerek.”

“ Ahh tabi anlıyorum kesinlikle. Neyse o zaman ben yerime geçeyim. Görüşürüz.”

Ona veya bir başkasına annemden bahsetmek istemiyordum. Kesinlikle utandığım için değildi. Eski okulumda bazıları biliyordu ve bana acınası gözlerle bakıyorlardı. Bu o kadar kötü bir durumdu ki. Herkes bana acıyordu ve aşağılayıcı gözlerle bakıyorlardı. O yüzden kimseyle de arkadaşlık yapmak istemedim. Bu okulda da öyle olmalıydı. Bana acımalarını istemiyordum.

Dakika bugün geçmek bilmedi. Derslerde hep dakikayı sayıyordum. Neden bilmiyorum ama bu günün bitmesini istiyordum. Sonunda bitiş zili çalmıştı. Hızlı adımlarla okuldan çıkıp yürümeye başladım düşünmeden yürüyordum. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum nedense.

Eve vardığımda kapının önünde büyük bir kalabalık vardı. Komşular herkes bizim evin önündeydi ve bizim eve bakıyorlardı. Anlam veremediğim bir şekilde içimi büyük bir korku kapladı. Kapının önüne yavaşça ilerledim. Komşular bana baktığında yine aynı şeyleri gördüm gözlerinde. Acıma duygusu. Arkadaşlarım bana acıdıklarında da gözlerinde bu duygu vardı. Görebilmiştim bunu. Aynı duygu bunlarda da vardı.

Yavaş adımlarla ilerliyordum kapının yan tarafında bir ambulans vardı ve kapısı açık bekliyordu. Düşündüğüm şey olamazdı değil mi? Anneme bir şey olamazdı? Bir an kapıda beliren doktorlar ve sedyenin üstünde birisi. Yavaşça yaklaştım ve o yatan kişinin annem olduğunu gördüm.

O an kalbime öyle bir acı saplandı ki. Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Göğüs boşluğuma bir bıçak saplanmıştı sanki. Acıyla “Anne!” diye bağırdım. Olamazdı o gidemezdi ona ihtiyacım vardı. Beni bu dünyada bırakamazdı!

Herkes başıma toplanmıştı. O an gözlerim net göremedi. Kendimi boşluktaymışım gibi serbest bıraktım.

Gitmemelisin anne senden öğreneceğim daha çok şey var. Bırakma beni anne. Korkuyorum. Burası çok karanlık anne. Kurtar beni gitme yalvarırım gitme.

Seninle GüçlüyümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin