Parça Parça

20 0 0
                                    

Ana vatan Türkiye'de bulunan İstanbul'a on üç saat sonra dönüş yapacaktım. neredeyse dört yıldır Amerika'da olmama rağmen buraya pek ısınamamıştım. Hep bir tarafım illaki buz keserdi buraya. Amerika'da ırkçılık çoktu ve bu durum beni oldukça rahatsız ediyordu. Türkiye'deki o sevgi,sıcaklık, yardımlaşma gibi şeyler burada nadirdi. Ve burada köpek, kedi gibi sokak hayvanları görmemem beni epeyce şaşırtmıştı. Bütün hayvanlar ya satın alınmış ya da barınaklara hapsedilmişti. Yani beni üzen ayrı bir olay ise hayvanların özgürlüğünün elinden alınmış olması. Sokakta sokak kedisi veya köpeği gören kişiler delirmişcesine kaçıyorlardı. Oysa ki Türkiye'de öyle miydi ? Değildi. Hayvanlar dilediği gibi istedikleri yerde yaşayabiliyordu. Türkler, diğer Avrupa milletleri gibi hayvanlara kötü davranıp, tutsak etmiyorlardı.

Allison'un kırmızı kabanını giydikten sonra tek kulp asmalık çantasını taktığını görmemle oturduğum üçlü kanepeden kalkarak Alison'un yanına vardım.

" Let's go Asia. " " Haydi gidelim Asya. " 

Hafifçe gülümsedim. Yanlışını düzeltmek zorundaymışçasına " Asya. " dedim.

" I'am sorry "

Allison ismimi kıta olarak karıştırırdı genellikle. Sanırım bu tatlı karıştırmalarını özleyecektim. İki senedir tanışıyorduk ve geçen yıl aynı eve taşınmıştık. Hafifçe omzunu sıvazladım. Sarı saçlarımı arkaya doğru attıktan sonra kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. Ardından  ise Allison'un koluna doğru girip gülümsedim.

***

Sırt çantamı taktıktan sonra ayrıca bavulumu da sürerek beni havalimanından alacak abim Yiğit'i aramaya koyuldum. Şu an hava limanına iğne atsanız yere düşmezdi. Kısa bir süre daha aramama rağmen hala bulamadığım için endişelenmeye başladım. Alt dudağımı dişlemeye başlarken boşta kalan sol elimi sıkıp, yumruk yaptım. Başımı öne doğru attıktan ayak uçlarımda yükselerek etrafa tekrar göz gezdirdim. Tam vazgeçerken aramaktan kolunu kaldırıp bana doğru hızlı adımlarla gelen abimi gördüm. Kocamanca gülümseyerek bende kolumu havaya doğru kaldırıp sallamaya başladım. Yanıma geldiğinde sarıldı ve tabi bende ona karşılık verdim. Bir süre daha sarıldıktan sonra birbirlerimizden ayrıldık.

" Asya, güzelim. " gözlerini üzerimde gezdirdikten sonra yine bakışlarını gözlerimde kilitledi. " Fotoğraflarda çıktığından daha farklı, daha güzelsin. Sera seni gördüğünde kesinlikle kıskançlıktan çatlayacak. "

Biliyorum, diye mırıldandım kendi kendime. " Araba nerede ? " gözlerim arabamızı ararken abimin suratının asıldığını fark etmiştim. " Yanlış bir şey mi söyledim bilmeden. " Sadece bakıp, ellerimi bir araya getirip tuttu ve beni bir yere doğru götürmeye başladı. Yüzünden düşen bin parçaydı. Bu durumu garipsemeye başlamıştım. Yiğit'in suratını astığı anlar nadirdi. Şen şakrak biriydi genellikle. Bir şey söylemedim. Sadece neler olup, döndüğünü anlamaya çalışıyordum. 

Etrafı pek kalabalık olmayan bir banka oturttu beni. " Abi bana ne olduğunu anlatmayacak mısın ?  Neler oluyor ? Niye yüzünden bin parça düşüyor ? Bana anla... "

" Anlatacağım her şeyi ama yeter ki sus. "

Gözlerini benden kaçırırken kaygılıydı. Kız kardeşler bunlar için vardı. Geniş omzunu sıvazlamaya başlarken destekleyici bir gülüş attım. " Anlatmanı bekliyorum. "

" Üzüleceğini ve kırılacağını, sinirleneceğini ve hatta bize küsüp sırtını çevirebileceğini biliyorum ama artık her şeyi bilmeni istiyorum. Çünkü buna hakkın var. Güzelim, biz iflas ettik. "

Donmuş bir şekilde onu dinlemeye devam ettim. " Sen Amerika'ya gitmeden önce holdinglerimizin ticareti ciddi bir düşüş yaşadı ve girdiğimiz son ihaleden de umduğumuz gibi  başarılı bir sonuç alamadık maalesef. Senin okulun vardı ve biz sana bunu söylememeyi tercih ettik. Çünkü sen sadece okulunla ilgilenmelisin. "

" Peki şimdi ? "

Pürüzlü çıkan sesimle beraber boğazımda oluşan yumruğu hemen yutkunarak geriye doğru ittim. Dolan gözlerime doğru ellerimi de yelpaze olarak görevlendirdim. Ne tepki vermeliyim hiç bilmiyordum.  " Şimdi ne oldu ? Nerede yaşayacağız ? "

Mahçup bir bakış attıktan sonra konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

" Annem ve babamlar geziyorlar ve gıdam umurlarında değiliz. İnan bana yemin ederim güzelim. Şimdi ise... arkadaşımda kalıyoruz Esra ile beraber ve sende. "

Elimi abimden kurtarıp hızla ayağa kalkıp sinirle bağırdım etraftakileri umursadan. " Onlar bizim annemiz, babamız nasıl umursamazlar ya bizi! Sanki bir hiçiz gibi davranmaya hakları yok bize! "    

Yiğit beni kolumdan tutup tekrar oturtturdu. Sinirle bakındı. " Herkesin içinde bağırmak zorunda değildin! " Kafasını yana çevirdi, boynunu kütletti. Gidiyoruz, taksi bekliyor bizi. "

Yiğit ayağa kalkıp pekte uzakta olmayan sarı bir taksiye doğru ilerlemeye başladığında bende peşinden gittim. Taksiye bindiğimizde arkaya doğru yaslanarak gözlerimi kapattım. Uçak yolculuğu yormuştu beni. Eh, nede olsa on iki saate yaklaşık bir yolculuk yapmıştım. Tabii gözümün önüne abimin anlattıklarının uygulaması geldiğinde hemen gözlerimi açtım. Pekala pekte güzel bir fikir değildi.

Yaklaşık bir saat sonra durduk ve taksiden indik. Abimle şoför bavullarımı çıkartırken ben kollarımı birbirlerine kenetleyerek ısınmaya çalışıyordum. Hiç öyle etrafı inceliyemiyordum çünkü her yer koca koca, uzun uzun, yepyeşil ağaçlarla döşenmişti. Montumdan telefonumu çıkarıp saate baktım. Saat on bire çeyrek vardı. Saçlarımı geriye doğru atıp kahverengi demir kapıya doğru ilerledim. Her yerde siyah giyinmiş adamlar görünce çığlık atarak geriye doğru koştum.

Yiğit benim çığlık atıp soluk soluğa koşmamı görmesi ile yanıma atik bir şekilde hemen vardı. " Ne oldu ? "

Soluklanırken korkudan titreyen işaret parmağımı kaçtığım tarafa doğru çevirdim. Orada siyah giyinimle bir sürü dam vardı ve ellerinde de silah vardı. Korktum. Gidelim buradan gidelim lütfen. Benle oyun oynuyorsan lütfen vazgeç. Çok korkuyorum. "

Beni kendine doğru çekip göğsüne bastırdı. " Onlar sadece korumalardı. Korkmanı gerektirecek bir şey yok Asya. "

Elimden tuttuktan sonra oraya doğru ilerlemeye başladı.  Elini sımsıkıca tutarken başımı öne doğru eğdim. Çünkü herhangi bir adam görmek istemiyordum. Bacaklarıma bakınırken bir kapıdan girdiğimizde kafamı kaldırdım öne doğru.

Uzun boylu, kumral bir çocuk bizim yanımıza doğru geliyordu. Abime tedirgin bir şekilde bakınırken abim elimi bırakıp o çocukla tokalaştı. Bahsettiği adam bu olmalıydı galiba.

"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 10, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KABURGAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin