1.Yol: "Sanırım size aşığım?"
Yalnızca dokuz yaşındaydım.
Modern dans kursu verilen salonun, her daim aralık duran kapısından içeriyi gözetlerken ellerimi karnımın hemen altında birleştirmiş bir şekilde seni izliyordum. Küçük bir ilkokul öğrencisine rağmen pürüzsüz ve az kusurlu hareketlerin, sahnenin tadı ile birleşince ortaya amansız bir karmaşa çıkıyor ve ben bu karmaşanın arasında kendimi kaybediyordum. Henüz on bir yaşındaydın fakat çevrene, şiirlere konu olacak kadar değerli bir aura yayıyordun.
Tam anlamıyla rüzgârına kapılmıştım ve... takvimler çoktan sonbaharı gösteriyordu bile.
Disiplinli ve sinirli haliyle nam salmış dans hocanı pür dikkat izleyen küçük gözlerini incelerken kapının arkasından hafifçe öne doğru çıktım ve mavi sırt çantamın omzumdaki duruşunu düzeltirken biraz kıpırdandım. Yüzünü, ezbere bilen ruhum ile yeniden hapis altına aldığımda bu kez yalnız değildim. Gözlerin, gözlerimdeydi ve kalbime giren okların ucundaki ateşler, küçük odacıklara küller bırakıyordu. Gözlerin, gözlerimdeydi ve dizlerim titremeye başlamış, aptal aptal etrafıma bakınmaya çalışmıştım. Gözlerin, gözlerimdeydi, Jimin ve ben hayatımda ilk defa o an, utanmıştım. Birinin beni beğenmeyeceği düşüncesiyle anlık nefret sezintileri aklımı çelerken, bir yandan bana doğru ilerleyen adımlarını sayıyordum.
Lanet olsun, yalnızca dokuz yaşında ve sana hayrandım.
''Neden beni izliyorsun?'' diye sorduğunda ise hala sesini duymanın şerefi ile cebelleşiyordum.
Aklımdaki tüm bahaneler bir çuvala toplanarak alıp başını gittiğinde, irislerindeki iyilik kokan çiçek yapraklarına sarılarak derin bir nefes aldım ve gözlerimizi birleştirdim. Zihnimin mutlu köşelerinde, kimsenin kimseyi yargılamadığı bir dünya inşa ettim.
''Sanırım,'' dedim, kısık sesimle. ''size aşığım.''
Kahkahan ile mideme kramplar girdiğinde ellerin, ellerimi kavramıştı ve beni dans okulundaki arkadaşlarının yanına doğru çekerken bir an bile tereddüt etmemiştin. Sen, beni hayatının içine doğru çekerken beni nasıl mahvettiğinin farkında bile değildin.
''Çok tatlısın,'' diye mırıldanarak saçlarımı karıştırdığın gecenin sonunda ben gözyaşlarımı içime akıtarak eve girdiğimde büyüdüğünde beni daha kaç kez ağlatacağından haberdar bile değildin.
Çünkü... sen benim gözyaşlarımı hiç görmedin.
2.Yol: "Seni seviyorum."
Yalnızca on iki yaşındaydım.
Busan sokaklarındaki sefil yürüyüşümü sonlandırıp mahallemizdeki geniş çocuk parkına doğru ilerlediğimde senin orada olacağını tahmin dahi edemezdim. Bir adım, bir adım daha derken basketbol sahasının içerisinde top sektirdiğini gördüm ve iflah olmaz hücrelerim acınası bir his ile çarpıştığında pürüzlü nefeslerimi içime çektim. Bir büyü gibiydin, Jimin. Sana baktıkça, içine doğru çekiliyordum ve o yaşta bu içimi delip geçen deli duygunun ne olduğunu dahi bilmiyordum.
Pembe kelebekler, terlerini akıttığın formandan yerlere doğru süzülürken sahanın yakınına doğru gittim ve aklımdan geçen ilk şeyi uyguladım. Bilirsin, bazen bazı hataları yapmak zorundayızdır, Jimin.
''Su ister misin?'' diye sordum, elimde son kalan yarım litrelik plastik şişeyi gösterirken. Kahverengi irislerin birer yıldız tanesi gibi dokundu, göz bebeklerime ve bir anlığına kuşandım aşkın en nazik renkleriyle. Park Jimin, lanet olası bir şekilde sadece on iki yaşındaydım. Kalbimi o denli nasıl kırabildin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jiminsshi :: jikook (one-shot)
Fanficjungkook, tam dört kez jimin'e ilan-ı aşk ediyor. jimin ise cevap vermek için beşinciyi bekliyor.