Bir kaç yer geziyorum

80 4 1
                                    

    Hepinize neden yaratıldığımı   anlattığıma göre artık nasıl Dünya'ya geldiğimi anlatayım.
Bildiğiniz üzere ben sadece yaratıldım ama bir fiziksel formum yoktu bu yüzden bir Tanrı'nın oğlu olarak dünyaya gelmem gerekiyordu ki gelebilecek en kibirli Tanrı'nın oğlu olarak geldim.
Tahmin edin bakalım bekliyorum.
   Doğru tahmin Apollon'un oğlu olarak geldim. Güçlerimi öğrendiğimde ise gizli bir şekilde geliştirmeye çalıştım ve bir koyunu kızarttım. Akşamada annem ile birlikte yedim.Tahmin edeceğiniz gibi annem bir insan yani klasik Tanrı-insan ilişkileri. Şimdi diyorsunuz peki sen neden melez değilsin? Size acımasızca gelebilir ama ben Apollon'un çocuğunun ruhunu çıkardım ve Tartarusa gönderip onun bedenine ben geçtim. Melez bedeni olduğu için ilk 150-200yıl dayanacak gibiydi sonra kendi bedenimi yaratacak ve onun içine gireceğim. Neyse işte doğdum güçlerimi yavaş yavaş öğreniyordum. 20 yıl sonra en önemli şeyimin olmadığını keşfettim tabiki bir silah. Sonra babama danışmaya gittim. Apollon'un sarayına girdiğimde her yer altındandı oturduğu tahtın yanında yarı çıplak kızlar ve ters koninin sivri yerinden ateşler çıkıyordu biraz başımı çevirdiğimde ise önemli kehanetler duvarda zümrütle kazınmıştı. Sol tarafta ise Tanrı'larla Titanların savaşı kazınmıştı. Yukarıda küre şeklinde alevler saçan güneşe benzer bir şey vardı. Bu zaman içerisinde babam beni görüp
"Bakın kimler gelmiş benim en kuvvetli oğlum" babam güçlerimi bilmiyordu. Sadece iltifat
"Baba sana bir şey sormak istiyorum" babam bana diktik baktı ve "sor bakalım bir sorudan ne olabilir ki" "Baba senden şu ana kadar hiçbir şey istemedim veya sormadım bu yüzden doğru cevap vereceğine dair styks nehri üzerine yemin eder misin" babamın yüzündeki gülücük düşmüştü ama sonra bir kahkaha patlattı ve "styks nehri üzerine yemin ederimki doğru cevap vereceğim" babamın gözlerine dik  dik baktım "Baba Zeus'un şimşeğinden daha güçlü bir silah var mı varsa nerede?" "Oğlum daha düzgün bir soru yok muydu mesela baba bir şiir okur musun gibi çünkü bu soruyu cevaplamam demek olimposa ihanet etmek demektir ama yemin ettim ve bir şart karşılığında söyleyeceğim." "Bence öyle bir seçeceğin yok" "haklısın ama cevabı söyleyip seni yok edebilirim yani şartı kabul etmelisin tabi yaşamak istiyoran" etrafıma baktım dikkatim çabuk dağılıyordu. salonda bir kız gördüm sanki orada olmak istemiyor gibiydi onun kim olduğunu anlamaya çalışırken babam beni gördü bir an teleşlandı ve acelesi var gibi "eee şartı kabul ediyor musun?" Bir an durdum sonra kim olabilirki babamın bir sevgilisidir diye düşünüp "şart nedir?" Diye sordum. Babam azda olsa gülmeye başlamıştı "bunu kimseye ama kimeseye benden duyduğunu söylemeyeceksin styks nehri üstüne yemin edersen söyledikten sonra seni öldürmem" biraz düşündüm kimsenin bilmesine gerek yokki zaten nasıl olsa birkaç yıla olimposun kralı olacaktım ve Evren'in efendisi olacaktım bir de tabikide canımıda seviyordum "styks nehri üzerine yemin ederim" babam hatırlamaya çalışır bir tavırla yanında duran kızlara ve gizemli kızın çıkmasını emretti sonra bir kadeh alıp içine şarap doldurduğu gibi bana döndü "Zeus'un şimşeğinden 2 güçlü silah vardır ve 1 tane buna denk olan. Denk olan şu anda yok edildi ve özleri tartarusa atıldı adınıda tahmin edeceğin üzere tırpan,Kronos'un silahıydı. 2tane de daha güçlü silah var bunlardan biri dünyada değil kaosun kalbi diye bilinir. Başka bir dünyada oranın kralına gönderildi orası Evren'in diyer tarafında yani bizi ilgilendirmiyor. Diğeri ise dünyada tartarusun bile derininde tabi tartarusun aşağısında kaosun kendisi var yani oraya gidersen seni yaşatırmı yaşatmazmı bilemem onun adıda... aslında belli bir adı yok bazıları kaosun kolu bazıları kaosun şimşeği vb. Derler. Onu sadece bir kez gördüm oda Titan savaşından sonra kaos uzaydan hediye olarak onu göndermişti Zeus'a ama o çok güçlüydü diyer Tanrı'lar ve her şey (ağaçlar toprak su hepsi) . Zeus onları yok edebilirdi ama o zaman sonsuz yaşamın bir zevki kalmazdı ki zaten kendinde en güçlü silah vardı bu yüzden ilk ve son kez tartarusun dibine inip tartarusunda altına attı ve kimse gidip almaya çalışmasın diye bir hizmetçi bıraktı. Yani işte bu anlattıklarım doğrudur ama sakın unutma bunları benden duymadın. Hadi şimdi işin bittiyse git buradan." Babam bunları anlatırken salonda en az 2 tur atmıştı en sonunda ise tahtına oturup şarabını içmeye başlamıştı. Bende "teşekkürler güneş tanrısı apollon" dedikten sonra eliyle önemli değil artık git der gibi bir haraket yaptı.
     Artık nereye gideceğimi biliyordum. Çıkmak için kapıya yürüyordum ama kapıya bakamıyordum çok fazla ışık veriyordu ki buda melez bedeni için zararlı bir şey. Neyse kapıdan çıktım. İlk bulmam gereken 18 drahmi lazımdı. Neden diye sorarsanız ileride anlayacaksınız.
Drahmi Antik Yunan'da para birimine denir. Bulmak için en uygun yere yani Atina'ya gittim çünkü böyle yerlerde haftada bir turnuva düzenleniyordu ki turnuvaya 1gün kala yetiştim. Turnuvaya katılmak istiyordum. Kazanana 40 drahmi verilecekti ama ben burada güçlerimi kullanamazdım çünkü turnuva sadece insanlar içindi melezler için değil ve Tanrı'lar için. Turnuva 64 kişiden oluşuyordu. Katılmak için başvuru yaptım. Turnuvanın başlamasına daha bir gün vardı ve ben bu zamanda ormana gittim neyseki babamdan aldığım kılıç, ok ve yay ile bir geyik avladım. Akşam geyiği ateşin üstünde kızarttım ve bir geyiği bütünüyle yedim. Yanımda batteniye veya ona benzer bir şey olmadığı için ateşi söndürüp çimenin üstünde uyudum. Sabah olduğunda turnuvanın olacağı arenanın oraya koştum. Turnuva başlamak üzereydi 64 kişi arenaya koyuldu. Ben eleme olacağını düşünmüştüm ama herkes arenaya koyuldu ve 63 kişi öldürüp son kalan kazanacaktı. Herkes zırhını üzerine giydi ve savaşmaya başladı. Kılıcımı her savurduğumda bir kişiye denk geliyordu. Birisiyle savaşırken arkamda biri kılıçla saldırı yaptı son saniyede savuşturdum. Arenada son on kişi kalana kadar katliam oluyordu. Son on kişi kaldığında ise Atina'nın kralı durun diye elini kaldırdı. Burayı yazmak istemiyorum çünkü çok sıkıcı klasik bir onur konuşması yaptı. Yani "tebrikler buralara kadar geldiniz sizler çok iyi savaşçısınız" falan filan dedi. Artık son savaş geldi deyip savaşı başlattı. Herkes teke tek savaşıyordu. Kılıç sesleri arenayı sallandırıyordu. Güneş tam tepemizdeydi. Çok yorulmuş ve terlemiştim ama savaşmaya devam ediyordum karşımdakinin dikkati dağıldı ve kılıcı kalbinin tam ortasına soktum ve omuzundan çıkardım etrafıma baktığımda beş kişi kalmıştık. Herkes savaşmaya devam ediyordu en sonda iki kişi kalmıştık arenada. Karşımdakine baktığımda hiç yorulmamış halen 40km koşacak gibi bir hali vardı. Üstünde altından zırh ve elinde kocaman bir balyoz vardı. Bunun tek dokunuşu insan bir daha düşünemez yürüyemez okurdu herhalde. Kendime baktığımda bir miğferim bile yoktu zırhım ucuz yarısıda yoktu sadece göğsümü savunuyordu geri kalan her yerim açıktakydı. Karşımdaki saldırıya geçti kılıcı çok iyi kontrol ediyordu. Sonda ayağıyla beni yere düşürdü kılıcı tam bana saplayacaktı ki gökyüzünden büyük yeşil renkte bir şimşek düştü arenadaki kişilerin yarısı kül olmuştu. Kral bana bakıyordu sinirlenmişti ama bana karşı çıkarsa onuda kül edeceğimi biliyordu. Üstüme iki kese drahmi attı. Tabi bende alıp hızlıca oradan çıktım. Diğer Tanrı'lar insanlar melezler ve yaratıklar bunu duyacaktı. Artık güvende değildim hızlı bir şekilde ormanın içine girdim. Ormanda bir kamp buldum. Dışarıdan gizlice bakıyordum kampta sadece kızlar vardı ve büyük bir çadırın üstünde geyik resmi vardı. Kamptaki herkeste küçüktü yani 120-20yaşları arasındaydı. Her kızda bir ok kılıç ve yay vardı. Kampa girmek istemiyordum. Yanından sessizce geçmeye çalışıyordum ki arkamdan bir ses geldi. Arkamı döndüğümde ise sadece bir kızın bana yayıyla sertçe vurduğunu hatırlıyorum. Uyandığımda bir taht gibi bir yerde oturan 20li yaşlarda bir kızın karşısındaydım. Etrafımda 6 tane kız vardı çadırın için meşalelerle aydınlatılmıştı. Bazı yerlerde geyik kafaları aslan kafaları vb. Çadırın içi bembeyazdı kızların üstündedir beyazdan bir zırh ve üstlerine yayı geçirmişlerdi. Sanki bir hata yapmamı bekliyorlarda beni direk öldürmek istiyorlardı. Kraliçe gibi kıza kim olacağını soracakken bana "Merhaba. Ben Artemis, avcı kampına hoş geldin. ERKEK"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 15, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Olimposlular ve Unutulmuş TanrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin