Eline geçirdiği şişeyi hızla duvara çarpan genç adam, bir kez daha sonuca ulaşamamanın verdiği sıkıntıyla odada volta atmaya başladı. Yapmaları gereken işin en basit kısmını bile günlerdir becerememişlerdi. Onca sorumluluğu nasıl yerine getirebileceklerini düşünüp gerilen sinirlerini iyice geriyordu.
" Ethan, hadi dostum gidelim. Anlaşılan burada da değiller." Mason elini Ethan'ın omuzuna atıp izinsiz daldıkları evden çıkmaya hazırlanırken kapıdan gürültüler duyulmaya başlandı.
" Aman tanrım! Cidden okulu mu bırakmış. Kim bilir Professor Cherly ona ne söyledi." Sabahtan beri sesini çıkarmayan Damian bir adım öne çıkıp sesleri dinlemeye başladı.
"Bunlar o kızlar olmalı." James onaylarcasına başını sallarken Reece kapıya doğru yöneldi. Ethan seri bir hareketle onu geri çekti.
"Ne yapıyorsun? Önce bir emin olalım." Reece Ethan'ın onu geri çekmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu öfkeli bakışlarıyla ona sundu.
" Görmeden nasıl emin olabilirim,ahmak." Ethan öfkeyle Reece'in üzerine yürüdü. Mason Ethan'ı omuzundan tutarken Reece ellerini şaplatarak evin girişine doğru yöneldi. Evin derinliklerinden gelen sesi duyan kızlar ani bir şok geçirip saniyeler önce kapattıkları kapıya yöneldiler. Reece holde boy gösterirken Senna her zamanki cesur hareketleriyle ona doğru bir adım attı.
" Sen de kimsin? Polisi arayın kızlar!" Reece'in arkasından beliren beş erkekle kızlar iyice gerilmişti. Senna ister istemez geriye doğru bir adım attı. Zara Senna'nın kolunu tutup aklınca aptalca bir şey yapmasını önlemeye çalıştı. Ama Senna bunu aldırmadan kolunu Zara'nın parmakları arasından kurtarıp portmantonun kenarındaki golf sopasını alıp siper aldı.
"Aman tanrım şu an çok korkuyorum. Bu bir beyzbol sopası mı? Çocuklar ne yapacağız." Senna karşısında aptalca hareketler yapan çocuğa ciddi misin bakışları atarken, çocuğun arkasındaki sarışın araya girip konuşmaya başladı.
"Reece aramızdaki en aptal olandır. Kusura bakmayın. Durum biraz karışık ama niyetimiz kötü değil. Zamanımızda yok. Ama bakışlarınız açıklama beklediğinizi gösteriyor o zaman şöyle yapalım. Mason size anlatsın. Mason."
Mason göz devirip bir adım öne çıktı. Ne söyleyeceklerini aklından geçirirken aynı zamanda bunun ne kadar zor olacağını düşünüyordu.
" Biz sizi güvenli bir şekilde Avusturalyadaki 'Li' tapınağına götürmekle görevliyiz. Tabi sizde bizimle gelmek."
Zara hızla öne çıkıp işaret parmağıyla Mason'ı gösterip şaşkınlığını saklayamadan konuşmaya başladı. Bir kaç gün önce professör ile konuştukları aklına bir anda gelmişti ve bunun bir rüya olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
"Li mi? Bu saçmalığı ikini kez duyuyorum ve bu çok saçma." Aralarında dakikalar süren hatta saatler süren konuşma geçmişti. Kızlar hiç tanımadıkları adamlarla hiç bilmedikleri bir ülkeye gitme fikrine tamamen saçma bir şekilde bakarken. Charles kimseye çaktırmadan Kralı aradı. Krala kızları ikna edemediklerini gerçekleri tamamen anlatmadan nasıl bunu yapabileceklerinden bahsetti. Kral orada onlarla kalmalarını ikna edene kadar gelmemelerini söyledi. Charles bunun onları ikna etmek kadar zor olacağını bilsede Kralını onaylayıp telefonunu kapattı.
"Pekala siz bizimle gelmiyorsanız biz burada kalırız." diyerek odadaki kalabalığa daldı.
" Bir dakika. Siz kimsiniz. Cidden bana polisi aramamam için mantıklı bir şey söy- Tanrım ben neden hala aramıyorum ki." telefonuna yönelen Diana Damian tarafından durduruldu.
"Bakın biliyorum her şey çok ani oldu. Ama dediğim gibi vaktimiz çok kısıtlı eğer gerçekten ne olduğunu bilmek istiyorsanız buna hazırlıklı olmalısınız." Zara tırnaklarını kemirmeye başladı.
" Ne için hazırlıklı olmalıyız?"
" Gerçekler için!"
Hızla olduğum yerden fırlayıp nefesimi kontrol altına almak adına elimi diyaframıma götürdüm. Komidindeki boş bardağı sinirle geri bırakıp, yastığı dikleştirip yatakta oturur pozisyonu aldım. Terleyen saçlarımı tek omuzumda toplayıp içimdeki bu berbat hissi kontrol altına almak adına derin düşüncelere daldım. Bu lanet olası rüyada neyin nesiydi. Gerçekten son günlerde bana neler oluyordu. Final çizimleri için kendimi fazla yoruyordum belki de fazla uykusuz kalmak bana iyi gelmiyordu.
Üzerimdeki ince pikeyi kenara atıp ağır hareketlerle yataktan kalktım. Ayaklarımı yere sürterek koridordaki banyoya yöneldim. Bu saatte banyoda birinin olması şaşırtıcı bir durumdu. Kapıyı yavaşça tıkladım.
" Sende kimsin?!" Tane'ın gergin sesini duyduğumda biraz tuhaf hissettim. Normalde de biraz tuhaf bir karakterdir ama gecenin üçünde aramızda geçen bir konuşma ortamı daha da tuhaflaştırıyor.
"Benim Tane, Zara."
"Ah Zara, Ben şey." Suyun açılma sesi geldi ve bir kaç saniye sonra Tane kapının kilidini açıp en az benim kadar dağılmış saçlarıyla suratıma boş boş bakıyordu. İkimizde bir şey söylemek istiyorduk ama üzerimizdeki sersemlik buna izin vermiyor gibiydi. Ah aptal rüya dengemi bozdu.
" Bu saatte ne yapıyorsun." sorduğum aptalca soruya kaşlarıyla banyoyu göstererek cevap veren Tane, gözlerini devirip salona doğru ilerledi. Kendime gelmek adına başımı iki yana sallayarak banyoya girdim. Suyu açıp bir kaç kez yüzüme vurdum. Bu işlem uykumu baya açacak gibi duruyordu ama ihtiyacım olduğu gerçeği de kaçınılmazdı.
Son kez suyu yüzüme vurup aynaya döndüğümde bir an aynada turuncu gözlere sahip halimi gördüğüme yemin edebilirim. Gözlerimi kapatıp kendimi geriye doğru attım. Derin bir nefes alıp tekrar aynaya yaklaşıp kendime baktım. Kahverengi gözler tembellikten silinmemiş ve akmış rimel, uykulu gözler... Ahh
Odama dönmek üzere koridordan ilerlerken Tane'ın kurduğu cümle ile olduğum yerde kaskatı kesildim. Gerçekten rüya görüyor olmalıyım. Rüyada rüya görünebiliyor sonuçta.
"Çok saçma bir rüya gördüm, Zara."
Ağır adımlarla ona doğru ilerleyip kanepede yanındaki yerimi aldım. Karanlıkta bile parlayan masmavi gözleri endişeyle bana bakıyordu. Bir yandan içim korkuyla dolsa da ne gördüğünü merak ediyordum. Bu yüzden ona ne gördüğünü sorma cesaretini birkaç saniyede buldum.
" Kocaman bir adadaydım. Ve ada parçalanıyordu. Parçalandığı yerlerden sular çıkıyor,gittikçe yükseliyordu. Sonra ..Sonra sizi gördüm. Suların arasından yanıma geliyordunuz." İçim anlattıklarıyla bir nebze olsa rahatlamıştı.Sonuçta aynı rüyayı görmemiştik. Ama böylesine bir rüyanın Tane'i neden bu kadar gerdiğini merak da ediyordum.
" O kadar da kötü bir rüya değil ha Tane." bunu söylediğimde buruk bir gülümseme oldu yüzünde. Elini omuzuma koyup haklısın dedi ve usulca yanımdan kalkıp odasına doğru ilerledi. Hareketlerine anlam veremeden bende arkasından odama gidip kendimi yatağıma attım. Yüzüme defalarca soğuk suyla yıkamama rağmen açılmayan uykum beni kısa bir sürede etkisi altına aldı.
Elimdeki küçük taşı sımsıkı tuttup gözlerimi tavana sabitledim
Evet Zara o kadar da kötü bir rüya değildi. Eğer suların içinden çıkıp yanıma geldiğinizde bana verdiğiniz taşın uyandığımda elimde olduğunu görmeseydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TİME
Science FictionTamamen sahte kimliklerle yaşanmış bir hayat, Aslında olduğun kişi olmadığın gerçeği... İnsan en çok ne zaman yıkılır demiştim ona bir kere. Bana çabaladığı her şeyin aslında bir hiç için olduğunu öğrendiğinde demişti. Şimdi anlıyorum. Bir zamanl...