Bazen hislerimiz geleceğe yön tutan, pusula görevi gören bir ok gibidir. Ne kadar yanlış hedefe yönelsekte daima içimizde doğruyu bulmamıza yardımcı olur.
Uzun zamandır bir aradaydık. Ortaokulun ilk gününü hatırlıyorum. Değiştirdiğim üçüncü okuldu. Halam artık haylazlığımdan usanmış, kibar bir genç kız olamayacak kadar anneme benzediğimle ilgili şeyler saydırırken beni yeni okuluma getirmişti. Gözleri, gözlerime sabitlendiği her an anneme karşı olan kinini görebiliyordum. Gözlerimi kaçırıp etrafı inceledim. Yine bir avuç dolusu aptallarla etrafım sarılı diye düşündüm. Halam bu bakışı tanımış olsa gerek kolumu pençeleriyle deşip beni bir kaç kez sarstı.Bana baş belası olduğumla ilgili bir kaç şey saydırıp, eğer bu okuldan da şikayet alırsa beni yurda göndereceği ile ilgili şeyler saydırıp omzumdan iteklemeye başladı. Bir kaç dakika yürüdükten sonra uzun koridoru olan eski bir binaya girdik. Müdürle konuşmak için odasının önünde durduk; halam son bir kez beni kontrol ettikten sonra usulca kapıyı çaldı...
Halamın gittiğinden emin olduktan sonra sınıfa gitmenin ne kadar aptalca olduğunu düşünürken kendimi kütüphaneye giderken buldum. Kütüphanenin gösterişten oldukça uzak eski kapısını açıp kendimi içeri attığımda görevli kız kafasını kaldırıp uykulu gözlerle bana baktı.
"Ders zili çaldı.Sınıfına git!" tekrar kafasını geri koyup uykusuna devam ederken uyarısını dikkate almayıp kütüphanenin derinliklerine doğru ilerledim. Büyük ve eski bir yerdi çok sayıda raf olması odaya labirent efekti veriyordu. O zamanlarda ki yalnız kalma ihtiyacı duyan ben için güzel bir mekandı. Her zaman keşfetmeye ilgili bir kız olduğumdan geniş labirentlerde dolanıp tozlu kitaplarda parmaklarımı gezdirdim. Kitaplara benden bir iz bırakmak onları ilk ben keşfetmiş hissi veriyordu. Dikkatimi rafın üstünde yalnızlığa terk edilmiş kalın cilt kitap çektiğinde, onun neden tek orada olduğunu sorgulamaya başladım. belki de içinde çok özel bilgiler vardı? Hayır öylesine özel bir şey o kadar göz önünde olamazdı. Peki sahibi ters psikoloji yapmaya çalışmışsa? Yine saçmalıyordum. Kendi kendime kızıp labirentte dolanmaya devam ettim. Bir an bir inleme sesi duydum. Asla dinleyici kalamayacağım bu sese doğru seri adımlarla ilerledim. Kütüphanenin girişindeki rafların arasında iki kişi kavga ediyordu. Aslında buna kavga denilemezdi çünkü bir tanesi oldukça savunmasız gözüküyordu. Halamın söyledikleri kulağımda yankı yaparken bir adım geri atıp arkamı döndüm. Beladan uzak durmalıyım.
"- Annen seni sevmemiş seni kızım ondan ne bekliyorsun." kulağımda yankı yapan derin kahkaha ve sonrasında uzun bir zaman aşımı.
Kendimi toparladığımda kütüphanenin kapısının çarpılarak kapatıldığını duydum. Elimi yerdeki kıza uzatıp ayağa kalkmasına yardım etmek istedim. Elimi öfkeyle itmesini beklemiyordum.
"Yardımına ihtiyacım yoktu. Kendim hallederdim." sırıttım. Peki dercesine omuz silkip artık buradaki vaktimi doldurduğumu düşünüp çıkışa yöneldim. Kütüphane görevlisi kız kafasını tekrar kaldırıp uykulu gözlerle bana bakıp işaret parmağıyla arkamı gösterdi.
"Çok çılgıncaydı. Sabah patlamış mısır alacaktım ama çıkışta param kalmaz diye vazgeçmiştim. Şu an pişmanım." zoraki bir gülümsemeyle söylediklerine karşılık verdim.
"Ben Zara.O kız da Tane. Görüldüğü kadar ezik değil aslında her zaman sorunlarını konuşarak çözeceğine inananlardan sadece. Sen bide Kate ile tanış tam senin kafadan." bir kaç saniye duraksayıp olayları çözmeye çalıştığımı hatırlıyorum.
" O kız ..Tane senin arkadaşın mı?" kafa salladığında gülmemek için kendimi zor tuttum. İnsan arkadaşının aşağılanmasına nasıl izin verebilir ki?
"O zaman neden o kıza müdahale etmedin?" Yüzünü bir kaç komik hareket yaparak düşünüyormuş gibi yaparken ne ara yanımıza geldiğini anlamadığım kız onun kafasına çok sert olmayacak kadar hızlı bir tokat attı.
" Çünkü kavga ettiğim kişide arkadaşımdı. Aslında kavga da etmiyorduk sadece tartışıyorduk." şaşkınca karşımdaki yüzlere bakarken söylecek bir şey bulamadığımdan kafamı eğip kulağımın arkasını kaşıdım.
"Yanlış anlamış olmalıyım." gerginliğimi ikisi de fark etmiş olmalılar ki gülüp sorun olmadığıyla ilgili bir şeyler mırıldandılar. Normalde öyle durumlarda ukala halime geçiş yapar ortamı terk ederdim ama o gün hislerim orada bir kaç dakika daha bulunmamı fısıldadı sanki o bir kaç dakika bana yıllar kazandıracakmış gibiydi. Öyle de oldu.
" Seninle sonra hesaplaşıcaz küçük hanım." kütüphane kapısından içeri bir kaç dakika önce hırpaladığım kız girdiğinde istemsizce gerildim. Tabi omuzuma hafif bir yumruk atıp gülerek nöbetçi masasına oturmasını beklemiyordum.
" Merak etme sana kızgın değilim. Herkes senin yaptığını yapmaz hatta senden etkilendim bile denilebilir. İstediğin zaman bizimle takılabilirsin cesur kız. Bu arada ben Senna. Sen de ?" kendimi silkeleyip omuzlarımı dikleştirdim ve içinde bulunduğum ruh halini ele vermeden cesurca adımı fısıldadım.
"Savannah." bir kaç kız daha gülerek kütüphaneye geldiğinde onlarla da tanışmıştım. Bazıları benden büyük bazıları ise yaşıtımdı ama sanki hepimiz bir amaç için bir araya getirilmiş kadar uyumluyduk. Günlerim onlarla geçti. Bir çok kez hayatım boka sarsa da en azından teselli bulabileceğim bir sürü omza sahip olmuştum aynı zamanda.
GÜNÜMÜZ
'' Nasıl yani filmlerdeki gibi mi?" Zara, Senna'nın heyecanla söylediklerine göz devirip oturduğu koltuktan kalkıp gergin bakışlarını etrafta gezdirdi. Gözleri gözlerimi bulduğunda gerçekten kafasına taktığı şeyin ciddi olduğuna karar verdim. Bu bakış öylesine bir bakış değildi.
" Nasıl olduğunu bilemeyeceğim ama bugün normal şeyler yaşamadığım ortada. Sadece.." derin bir sessizlik oldu. Dıana kutudan aldığı pizzayı iştahının kaçtığını belli edercesine geri bırakıp Zaraya odaklandı. Garip davranışları hepimizin dikkatini çekmişti.
"Zara?" Çatlak sesimi boğazımı temizleyerek düzeltip konuşmaya devam ettim. " Sorun ne Tatlım?" kırmızı ojeli tırnaklarını dişiyle kazırken gözleri tek bir noktaya odaklanmış, soyutlaşmış bir Zara duruyordu karşımda.
"Bir şey olucakmış gibi hissediyorum."
" Ne gibi bir şey?" Tane her zaman ki ciddiyetiyle sormuştu. Tabi aldığı cevap yüzünün hemen değişmesine neden oldu.
"Kötü.. Çok kötü bir şey."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TİME
Ficção CientíficaTamamen sahte kimliklerle yaşanmış bir hayat, Aslında olduğun kişi olmadığın gerçeği... İnsan en çok ne zaman yıkılır demiştim ona bir kere. Bana çabaladığı her şeyin aslında bir hiç için olduğunu öğrendiğinde demişti. Şimdi anlıyorum. Bir zamanl...