Sevgi...

16 4 2
                                    

Kapıyı kiliyleyip arkamı döndüğümde, özgür odadaki büyük gri masaya arkasını yaslamış naptığımı anlamaya çalışan gözlerle bana bakıyordu. Bir kaç adımla yanına vardım. İstemeden yüzüme pis bir gülümseme yerleşti. Sol eliyle saçlarını arkaya tararken kolundaki kaslar formayı iyice zorluyordu.
Özgür birden küçük bir kahkaha atıp
"nee, noluyor"
Dedi gülerek ve gözlerimin içine bakarken alt dudağını diliyle yavaşca ıslattı. Bu hoşuma gitmişti.
Beni içine çeken bu tuhaf duygu git gide daha da  heyecanlandırıyor ve özgür e daha da odaklanmamı sağlıyordu. İki elimle karın kaslarına dokunup, özgür ü masanın üzerine oturması için ittirdim. Daha önce tişörtsüz görmedim ama sarıldığımda yada şakayla karışık ellediyimde karındaki altı kaslı baklavayı rahatlıkla hissediyordum. Göz gözeydik ve neredeyse aramızda hiç mesafe yoktu. Hissetiyim bu korkusuzluk, heyecan ve isteyin kaynağı olan özgür, istese şuan beni kölesi bile yapabilir.
Biraz daha yaklaşıp tatlı yumuşak bir öpücükle dudaklarına dokunduğumda, bir erkeğin dudakları nasıl bu kadar yumuşak olabilir düşüncesine ve kendisine çekiyordu. Aklımdan
" kes şu konuşmayı, yap şunu"
Diyerek kendime bir ikazda bulundum.
Bir hamleyle masaya çıkıp kalçamı kucağına yerleştirdim. Gözlerimin içine tekrar bakıp hafif gülümsedi ve birden dudaklarıma yapıştı. Benden daha çok istediğini hissedebiliyordum.
Bu hızla devam eder ve durdurmazsam, ilkim okulda fotokopi odasında olacaktı. Elleriyle belimi iki yanından tutup sıkırken birden ayrıldık ve beni kucağından indirip hızlıca duvara yapıştırdı. Durmamız gerekliydi ama içimde durduramadığım birşeyler vardı. Hatta durduramadığımız.
Beni duvara sabitlediyinde, öpüşürken oluşan baskıdan alt dudağının pembeleşmesi gözümü çarptı. Biraz daha aşşağıya göz attığımda, aldığı derin nefesler ve gögüs kaslarıyla tişörtü yırtacak gibi görünüyordu. Bunları görmek istediğini hissetmek hoşuma gidiyordu. Ellerimi başımın üzerinde duvara sabit bir şekilde birleştirip, sağ eliyle ellerimi tuttu.
İçimde birşeyler eriyip akıyordu. Dayanılmaz karşı konulmaz birşeyler.
Yumuşacık dudaklarını, dudaklarımda hissetiyimde diyer elini hissetmem fazla uzun sürmedi. Birden dudaklarından ayrıldım ve net bir şekilde
" hayır"
Dedim. Dudaklarını ve hissetiyim elini geri çekip durdu. Başımın üstünde ellerimi sıkıca tutan eller yavaş yavaş gevşemeye başladı.
" eminmisin"
Derken göz bebeklerinin büyümüş olduğunu fark ettim.
Güldüm. Hala üzerimizde olan heycanın getirdiyi ses tonuyla
" sanırım burda olmasını sende istemezsin "
derken tuttuğu ellerimi bırakıp saçlarını ve kıyafetlerini düzeltmeye başladı. Bir  ara arkasını dönüp pantolon hizasında kısa süreliğine bir şeylerle uğraşıp kısık bir ses tonunda
" haklısın"
Dedi.
Arkasını dönüp tekrar beni inceleyen gözlerle yaklaşıp, elini saçlarımın arasına daldırdı. Kısa olmamdan dolayı başını eyip kafama dayadı ve kısık ama etkileyici bir ses tonunda
" sen hazır olduğunda"
Dedi. Başımla onay verip hemen konuyu deyişerek
" alabildimmi bari gönlünü"
Dedim. Saçlarımı eliyle düzeltirken gülümsedi
" aldın aldın" derken başını salladı ve elimi tutup kilitli kapıya doğru yürüdük.
Odadan çıkarken bir anda siyaha kesilen kolidor karşımda beni bekliyordu sanki. Elini bırakıp son anda kapının kolundan tutundum ve gözlerimi sım sıkı birbirine bastırdım. Özgürün
" iyimisin, kendine gel, bana bak,başını kaldır" gibi sözleri kulaklarımda yankılanıyordu. Gözlerimi hafifçe açtığımda karşımda dönen kolidor vardı. Belimden tutmuş beni ayakta tutan özgüre tutunup gözlerim kapanmaya başladığında özgür beni kucağına aldıp
" kahretsin"
Dediyini duydum, son duyduğum buydu ve zifiri karanlık beni içinine  çekmiş kendimi kaybetmiştim.

Gözlerimi üç yıldır her gün, her an bu bulanık renkleri seçmeye, ayırt etmeye çalışarak açtım ve açıyorum. Az önce bir rüya görmüştüm yada şuan rüyadaydım. Fazla sorgulamama gerek yoktu az sonra herzamanki gibi unutup devam edecektim. Kısık gözlerle kafamın yerine gelmesini bekliyordum.
Herşey yerine oturduğunda müdürün odasındaki koltukda uzanmış yanımaki kahverengi deri koltukta oturan özgür vardı.
Merve kadar samimi olmasamda odada duvara yaslanan şeyma
" iyimisin aysu"
Derken özgür eliyle bir kaç kez yanağımı okşadı.
Merve ve samet bir ağızdan 
" birşey istiyormusun? , iyimisin? , geçtimi? "
Gibi alışık olduğum sorularla beni boğarken özgür samet e
" çıkında kendini toparlasın biraz" dedi. Birşey demeden alinin ve oğuzunda bulunduğu gurup dışarı çıktı. Kapının kapanmasıyla, uzandığım yerden kalkıp oturdum. Özgür sinirli bir yüzle bana bakıyordu.
" hapı tuvaletemi tükürdün"
Dedi. İçmediyimi düşünüyordu ama hapı içmiştim, etkisini henüz göstermemişti galiba.
"hayır içtim, on dakikada etkisini göstermicene göre..."
" peki"
Dedi ayağa bir hışımla kalkıp kapıyı sertçe çarpıp odadan çıktı.
İçtiyime inanmıyordu, ve bu sinirle yanımdan ayrılması iyi olmamıştı. Normalde zaten oldukça sinirli bir kişilikdi. Konu ben ve ilaçlarım olduğunda daha da sinirleniyor ve genelde bunun üstüne gidip kavga çıkarıyordu.
Amaç; sinir atmakmış, beyfendi kendini ringde sanıyordu galiba.
Uzandığım koltuktan kalkıp otururken kolidordan çığlık sesleri ve cam kırılma sesleri yükseldi.
" bu kadar hızlı olamazsın" dedim ve hızlıca ayağa kalkıp odadan kolidora çıktım. Kolidorun sonundaki kalabalık ve üzerime koşan kızlar bana deymemek için kendini geri çıkıyordu. Bir kaç adım attım ve hızlanarak koşmaya başladığımda, kolumu kavrayıp beni birden kendine çeken özgürdü.
" manyakmısın at şu sigarayı"
Dedim ve camın yanında durmuş içtiyi sigarayı azından alıp camdan aşağı attım.
Korktuğum kadar sinirlenmemişti sanırım. Sigarasını nadiren azından alabilmiştim ve bunada çok kızardı.
"bu neyin rahatlığı okul binasında kolidorda durmuş sigaramı içiyorsun sen"
Dedim, hala kolumu tutuyordu ama ne sıkıyordu nede kızgın bakıyordu. İlginçti.
"akşam sametle işimiz var"
" tamam, ne işi"
" öyle"
"biraz daha sakinleştinmi, bak ben gerçekten içt..."
Derken sözümü kesip
" tamam içtin"
Dedi. Birşeyler olması lazımdı iki aydır tanıdığım özgür, sevgilim olan özgür şuan kavga ediyor, sinir atıyor olması lazımdı ama aksini söleyip birşey mi yapacaksın demeye korkuyordum,
"yok birşey diyorum neye uzatıyorsun"
diyip yeni bir kavga sebebi daha istemiyordum.
Son kez
" akşamki işiniz ne"
Dedim
" sorma diyorum sana demi"
Dedi net bir ses tonunda, daha fazla uzatmadan sustum.
Duyduğum cam kırılma sesleri ve kavga bizi ilgilendiren bir kavga deilmiş. Fazla geçmeden hocalar ve müdür olaya el koydu, ortalık sakinleşti.
Bir yada iki derse daha girip okuldan çıkmak için bahçe kapısına doğru yürümeye başladık.
Okuldan çıktığımızda karşıda özgür ün chevrolet ımpala 67 model siyah  olan ikinci arabası vardı.Hemen özgür e dönüp
" bunu kim getirdi"
Dedim.
Genelde bu arabayı kullanırdı ama bu gün okula arabayla gelmemiştik.
" azad getirdi ben istedim lazım"
Dedi. Azad özgür ün yakın bir kuzeniydi.
" hemen eve geçiyorsun"
Dedi özgür emir veren bir seste.
" tamam. İşiniz bittiğinde ara"
Dedim ve boynuna sarıldım ama karşılık vermedi. İşleri pekde hayırlı deildi. Bunu hissediyordum.
Arkamı dönüp durağa yürümeye başladım. Dönüp ne yaptıklarına baktığımda özgür samet, ali okuldan tanıdığım cenk, murat, beş altı kişi daha konuştuklarını gördüm.
Neler olduğunu öğrenmem için akşamı beklemem lazımdı.

Bu gün nadir hatta çok nadir olan şekilde rüyamı gerçekmi diye çelişkide kalmadan önceki yaşadıklarımı unutmayıp hala hatırlıyordum. Neler olduğunun farkında olup, hep olduğum yerdeymiş hissine kapılmamıştım.

Arkadaşlar düşüncelerinizi bekliyorum ona göre devam edeceğim

Benim HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin