1. BÖLÜM

18 2 1
                                    

Bu hayatta herkesin yaşadığı zorluklar vardı. Süslü püslü laflarla anlatılsa da tek bir duyguda birleşiyordu hepsi işte bizde ona ACI diyorduk. İçimizin acıması diyorduk. Birşeylerin bizden eksilmesi diyorduk. İfade edilebilecek birçok terim var nasıl olsa. İstesek de istemesek de alışıyorduk bu üstünde yaşadığımız pisliğe. Kimisinin nedeni vardı. Tutunmak için bir neden. Kimisi de boşlukta sallanıp duran bir beden.

Oluruna bırak diyecek olur da yoktu ya. En çok da bu batıyordu içimize. En çok da bu acıtıyordu. Büyürken yanında birinin olmaması, vücudunda her doğum gününde aldığın hediyeleri taşıman, sevgisiz büyümen, istenmemen ve daha nicesi sürüklüyordu bizi ruhsal intiharlara. Duygusuzukluk veriyordu.

Dünya'ya Kayra olarak gelmişim. Ama gelmiş miyim arafta mı kalmışım bilmiyorum. Yetimhanede büyüyen milyonlarca çocuktan biriydim. Ta ki beni zengin bir aile evlat edinene kadar...

Ailemin istekleri üzerine bir çok koleje gittim. Hepsinde sorun yarattığım için atıldım haliyle. Ki buna ailemin parası bile engel olamadı. En son sıra nereye mi geldi? Son çare bir erkek lisesi. Burdan da atılacağıma emindim. Atılmak için can atıyordum da denilebilir. Bugün ise ilk günüm. Siyah kazak, pantolon ve birde şapka takıp açık kumral düz saçlarımı salık bıraktım. Evden çıkarken çantamı aldım ve beyaz spor ayakkabılarımı giyip kimseye ses etmeden evden çıktım. Başkasının parasıyla kıyafetiyle yaşamaya alışıyordu insan. Buraya da çabuk alışmıştım. Sadece daha rahattım.

Cebimde onlarca para varken bi taksi bile çevirmedim. Yolda salına salına giderken bir çocuk gördüm. Yüzü kirli ama kalbi pırıl pırıl bir çocuk. Masumluğu o kadar vuruyordu ki yüzüne bakmaya doyamıyordu insan. Küçüklüğüm gelmişti aklıma bende böyle dilendirilirdim. Hızlıca çocuğun yanına gittim. Arkasından hafifçe omzuna dokundum. Bana yüzünü döndü. Simsiyah saçları ve okyanus mavisi gözleri vardı o kadar güzeldi ki.. Sahil yolunda birçok kafe vardı. Onu mutlu etmek istemiştim. "Merhaba." diye mırıldandım. Bana kocaman gülümsedi. "Ne kadar güzelsin sen abla." dedi hayranlıkla. "Sen daha güzelsin. Senden bişey rica etsem yapar mısın?" dedim bende. Kafasını hemen onaylar biçimde salladı. "Benimle şuradaki kafeye kadar eşlik eder misin?" diyerek illerdeki kafeyi gösterdim. Yine kafasını salladı ve elimi tuttu. Bende onun elini tuttum. Öyle tutuyordu sıkı değildi minik parmakları ama beni bırakma der gibiydi. Biraz yürüdükten sonra kafenin önüne geldik. Birden elimi bıraktı. Ona döndüm ve anlamaz şekilde baktım. O da karşısına bakıyordu. Karşımda kafe çalışanı duruyordu. "Dilencileri içeri almıyoruz hanımefendi." dedi. Çocuğun elini tuttum sıkıca. "O dilenci değil şimdi çekil de menüleri getir." dedim ve çocuğu hafif çekiştirerek içeri soktum. O sırada da çalışanı hafif ittirmiştim. Bir masa seçip oturduğumuzda bana baktı yine masum okyanus mavisi gözleriyle. Ağlayacak mıydı? "Abla adın ne?" dedi utana sıkıla. Gülümsedim ona uzun süre sonra. "Kayra." Hafif güler gibi baktı bana. "Ama Kayra erkek ismi değil mi?" Bende tebessüm ettim. "Evet öyle." dedim. "Senin ismin ne?"

"Karan."

Daha sonra menüler geldi ve istediğimiz şeyleri söyledik gelen siparişlerden sonra öyle güzel yiyordu ki karnı acımıştı anlaşılan bende yemeğimden fazla yemedim. "Ben daha fazla yiyemeyeceğim benimkini de yer misin çok doydum." dedim hafifçe. Başını salladı ve yemeğine devam etti. Nedense onu hiç bırakmak istemiyordum ama vakit oldukça geç olmuştu ilk dersi kaçırmıştım mesela. O yemeğini bitirdikten sonra ödemeyi yaptım ve dışarı çıktık."Sen hergün burda mısın?" diye sordum.

"Evet." Anlarmış gibi kafamı salladım. "Hergün senin yanına gelsem bana kızar mısın seni çok sevdim." dedim gülerek. "Çok mutlu olurum bende seni çok sevdim abla." dedi. Daha fazla geç kalmamak için bal yanaklarından öptüm ve okuluma doğru yürümeye devam ettim. Birkaç dakika sonra okuldaydım ve rahatça bahçeye girdim. Tuhaf ki kimse bana garip bakışlar atmıyor, beni görmezden geliyor gibiydiler. Sınıfım olan 11-B'ye çıktım. Hepsi erkekti. Gerçekten bana bakmıyorlardı. Yeni gelenler gibi arkaya oturmadım çünkü herkes arkadaydı hocanın oturduğu yerin tam önüne oturdum. Aslında böyle olması çok da hoşuna gitmişti. Göz önünde olmayı sevmezdim ve bu okul diğerlerine göre farklıydı. Zil çaldı ve 10 dakika sonra hoca sınıfa geldi. Ayağa kalktım. Kalktım diyorum çünkü diğerleri takmıyordu bile. Otur kızım dedi hoca bana sessizce hoca da takmıyordu onları anlaşılan. Gerçekten tuhaftı. Nasıl okul bu böyle? Hoca kendi kendine ders anlatmaya başladığında bende dinliyordum diğerlerine nazaran. Birden kafama sert bir şey geldi. Daha sonra kafamdan sekip kucağıma düştü. Kağıttan bir toptu. Etrafıma baktım ve atanı aramaya başladım. Arkamdan bir fısıltı duydum tam da kulağımın dibinde. "Hoşgeldin yeni kız." Tüylerim öyle ürpermişti ki korkmuştum hatta. Kafamı dağıtmak için dersi dinlemeye devam ettim. Dersinin sonunda hoca yoklamayı alıyordu. İsmim söylendi. "Kayra."

"Burda." tekrar aynı yer, tekrar aynı nefes. "Bir kıza Kayra ismi yakışıyor mu sence?" Bu durum o kadar sıkmıştı ki artık. Arkamı dönmeye de cesaretim yoktu. Zaten ben bu fikirden vazgeçtiğimde zil çaldı. Okulu gezmek için çıktım sınıftan. Bir üst kata çıktım. Dolaştım boş boş ve aşağılara inmeye başladım. Yavaş yavaş indikçe sert bir şeyler duymaya başladım. Daha da indim.

O fısıltılı ses bu bedene mi aitti? Zemin katta bir çocuk dövüyordu. Aslında pek takılmadım alışkındım böyle şeylere. Umursamadan yanlarından geçip çok amaçlı salona girdim. O sırada arkamda bir varlık hissettim ama dönme ihtiyacı duymadım. "Ne arıyorsun burda?" Arkam dönük konuşmaya başladım. "Okulda yaksam en çok zarar görecek yeri arıyorum." dedim. Kolumdan sertçe tutuldum ve çevrildim. Koyu kumral saçları vardı. Kahverengi gözleri vardı. Biçimli ve düzgün bir ifadesi vardı. Giydiği şeylerden anlaşıldığı üzere gayet zengindi. "Çık burdan." dedi ve beni sertçe duvara vurup ilerlemeye devam etti. Duvara vurmuştum ama bu duruma çok alışıktım. Acı yoktu. İçeride bir yere oturdu ve sigarasını yaktı. Nefret ederdim kokusundan. Hızlı adımlarla çıkarken sesini duydum yine. "Bu duruma alışsan iyi edersin. Bu okulun heryeri izmarit kokar."

"Alışacak kadar kalmayacağım." dedim arkamı dönüp. Tekrar önüme döndüm. Yine bir ses. "Büyük konuşma küçük kız."

KAKTÜS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin