Birşeyleri yakmak hoşuma gidiyordu. Bu yüzden gittiğim her okulda bir yer yakmıştım. Yanan alevleri izlemek bana zevk veriyordu. Gerçek ailemin yanarak öldüğünü öğrendiğimden beri bu böyleydi. Belkide çoktan kül olmuş ruhumun hediyesiydi bu alev.
Okuldan çıktığım gibi eve gitmiştim ve kafayı vurduğum gibi uyumuştum. Takmıyordum kimseyi bir nevi. Ertesi sabah kalktım ve herzamanki gibi evden çıktım. Karan'ın yanına gidecektim. Evden hızlıca çıkıp yürümeye başladım. Onu dün gördüğüm yerde göremeyince elim ayağıma dolaştı. Başına bir şey mi gelmişti? Ben bu düşünceler içerisindeyken elimin yanında bir şey gördüm. Kafasını kaldırıp güldü. "Beni mi arıyorsun Kayra abla?" Kendimi tutamadım ve sıkıca sarıldım. "Tabiki seni arıyorum ufaklık." Birden güldü güzel sesiyle. Az ilerde pamuk şekerci vardı. Hemen gidip aldık. O kadar çok seviniyordu ki onu gülerken görünce daha da mutlu edesim vardı. Biraz vakit geçirdikten sonra dünki gibi okulun yolunu tuttum yine. Bu hep böyle sürecekti. Karan'ı kim dilendiriyordu bilmiyorum ama birgün karşılaşırsak onu fena benzetecektim. Sallana sallana okula vardım. Madem herkes bu kadar umursamaz bende olsam bir sakıncası olmazdı. Sınıfıma çıktım ve dünki yere çantamı bıraktım. Yanımda onlarca çakmak taşıyordum. Çantamdan birini aldım ve cebime attım. Ders ben sınıftan çıkarken çoktan başlamıştı. Dünki gittiğim yere gidecektim. Aşağıya doğru inmeye başladım sakince. Her adımda nedenini bilmediğim bir şekilde kalbim hızlanıyordu. Birden durdum ve merdivenlere çöktüm. Neden böyle olmuştu? Biraz daha sakinleştikten sonra kalktım. Daha da aşağı iniyordum. Sonunda istediğim yere gelmiştim. Çok amaçlı salonun içine girdim. Yavaş yavaş sahneye doğru yürüyordum. Yanımdaki sandalyelerden birini çektim ve sahnenin ortasına koydum. Sandalyenin karşısında dururken cebimden çakmağı çıkardım. Usulca oturdum ve öne doğru eğildim biraz. Şuan için okulu yakmayacaktım. Sadece alevleri izlemek hoşuma gidiyordu ve bu yüzden çakmağı çaktım ve çıkan alevin dansını izlemeye başladım. O kadar hoştu ki bu görüntü beni çok rahatlatıyordu.
Sanki hipnoz oluyor gibiydim. Kendimi fazla kaptırmadan çakmağı kapatacakken bir sigara ucu gördüm alevlerin içinde. Daha sonra karşıma baktım. Kahverengi gözlü bir heybet vardı karşımda. Sigarasını yaktı ve geri çekildi. Çakmağı söndürdüm. Sigarasından bir yudum aldı ve dumanını inadına yaparmış gibi suratıma üfledi. Ben bundan aşırı rahatsız olurken kalkıp gitmek istedim. Öyle de oldu kalktığım an kolumda büyük bir kuvvet vardı. Beni geri çekti ve sandalyeye oturttu. "Daha 2. günden dersleri mi aksatıyorsun küçük kız?" Niye benle alay ediyordu bilmiyordum. Anlamadığım şey de bu okulun hepsi erkek, hiçbiri bana bulaşmamışken neden bana böyle yapıyordu? "Beni mi takip ediyorsun?" Bu soruyu sormazsam içimde kalacaktı. "Seni izliyorum." Tamam, ıı bu daha kötüydü. İzlemek. Beni. Gerçekten rahatsız edici bir şey bu. "Gözlerin kız görmedi mi hiç niye izliyorsun?" Sanki safmışım gibi güldü. "Gözlerim çok kadın gördü de senin gibi bir kız çocuğu görmedi." dedi. Ne diyecektim şimdi? Tekrar gitmek için ayaklandım. Tekrar yerime otutturuldum karşılığında. Sigarasından bir nefes daha çekti. Tekrar suratıma üfledi lanet dumanı. "Ne yapıyorsun?" Sanki normalmiş gibi baktı. "Alışmana yardımcı oluyorum." Gözlerimi devirdim ve sandalyeyi geri çektim. "Alışacak kadar çok kalmayacağını söylemiştim." O da sandalyesini bana doğru çekti. "Bende sana büyük konuşma küçük kız demiştim." Artık insan gibi konuşmaktan vazgeçtim ve bağırdım. "Ee!" Başını yere eğdi salladı ve kaldırdı. Ne yaptığını anlamak zordu ama anlamaya çalışıyorum bile. "Derse gir." Birkaç nefeste sigarasını bitirdi ve izmaritini sahnenin parkelerine attı. Kalktım ve bir üst kata çıktım. Elbette erkek lisesi olmasına rağmen kız tuvaletleri de vardı. Birisine girdim ve kapıyı yavaşça kapattım. Nefes nefese kalmıştım, koşmamama rağmen."Tuvalete saklan demedim derse gir dedim." Artık yavaş yavaş sinirleniyordum ve tuvaletten çıktım. Karşımdaki lavaboya doğru ilerledim. Çeşmeyi açtım ve yüzümü sabunlayarak yıkamaya başladım. Sabunlu suratım ona komik gelmişti ki arkadan gülme sesleri duyuyordum. Kafamı kaldırdım ve arkamı döndüm gözlerimi açamıyordum. "Komik bir şey mi var?" Neden bu kadar saçma bir soru sordum peki. Ahh. Cevap gelmeyince devam ettim. "O iğrenç dumanı suratıma üflemeseydin böyle olmazdı." dedim söylenerek. Daha sonra suyla iyice duruladım. Hala arkamda bekliyordu. Tuvaletin sonundaki peçetelerden aldım ve yüzümü kuruladım. Daha sonra seri bir şekilde tuvaletten çıktım. Sınıfa doğru gidiyordum ve evet derse girmek böyle biriyle uğraşmaktan iyiydi. "Okulun başka yerlerinde yakalamıyım seni." dedi ve arkasını dönüp çıkışa doğru ilerledi. Bende hiç aldırmadan sınıfa çıktım. Derse girdim ama zaten herkes farklı kafadaydı. Oturdum sırama ve uyumaya başladım. Uyandığımda dersler bitmiş herkes okulu boşaltmıştı. Sadece öğretmenler, müdür ve yardımcısı okuldaydı. Hızlıca toparlandım ve okuldan çıktım. Telefonumu çıkardım ve saate baktım. Saat 18.27. Baya uyumuşum. Hiç vakit kaybetmeden karanlıkta yürümeye başladım. Yollar çıktıkça karşıma kafam karışıyordu. Ara sokaklara girmemeye çalışıyordum, ama eve çabucak gitmek için girmek zorundaydım. Bu saatte taksi de bulamazdım önümden geçen. Hızlı hızlı yürürken aniden bir ışık parladı önümde. Ne olduğuna bakmak için yakınlaştığım an araba olduğunu ve üzerime hızla geldiğini gördüm. Olduğum yerde çakılı kalırken aramızda santimler kala yanımdan son hızıyla geçti. Ben kendime gelmeye çalıştıkça ağlamak istiyordum. Öylece duruyor ve yola bakıyordum. Arkama bakmaya veya hareket etmeye cesaretim yoktu. Sadece bekliyordum. Biri beni bulsun ya da şurada bayılmayı umuyordum. Aniden arkamdan uzun kollar beni kavradı, kaldırdı, boynuna gömdü. Sanki mezara gömer gibi. Sanırım bayılıyordum. Vücudum uyuşmuştu ve benim o mezara ihtiyacım vardı.