Daha 17 yaşında duyguları taze bir kızım şimdi. Hayattan anladığım acı ve keder. Mutluluğum sadece arkadaşıma sarıldığım andaki o duygum. Huzur ise annemin ölmeden önce öptüğüm yanağı... Gülmeyi ve kahkaha atmayı bilmiyorum. Çünkü o içtenlik yok. Şimdi okuluma doğru yürüyorum en sevdiğim ders var edebiyat. Ama sınıfımdaki hiç kimseyle iyi anlaşamıyorum beni havalı ve soğukkanlı buluyorlar,bu yüzden kimseyle konuşmuyorum. Sınıfa girdiğimde yerimde oturan kıza çekilmesini söyledim,o da bana omuz atıp sırasına geçti ve ben yine susmayı tercih ettim. Her zaman ki gibi pencereden dışarı bakıyordum,bugün kendimi iyi hissetmeme rağmen sınıfa girdiğimde tüm duygum değişti. Yine soğukkanlı o kıza dönüştüm. Dışarıya dalmışken yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Sınıfımızdaki egolu çocuk yanıma oturmuş bana öylece bakıyordu. Bende rahatsız olarak "ne var?" Anlamında başımı salladım, o da yüzüme uzunca baktıktan sonra " hep böyle susucak mısın? Neden hiç konuşmuyorsun?"diye sordu. Öğretmenin gelmesiyle yerine oturdu. Bu benim için çok iyi olmuştu çünkü verecek bi cevabım yoktu. Dersimiz çok iyi geçmesine rağmen yine yüzüm gülmüyordu. Çünkü egolu çocuğun söylediklerine takılmıştı aklım. Kendi kendime sormaya başladım artık"neden benim hiç arkadaşım yok, ben kötü biri miyim?" Sorular beynimi yesede o çocuğa cevap vermeyecektim. Bugün sırf çocuğun bana bakmasıyla geçti ve çıkışa geldiğimizde çantamı toparlayıp çıktım. Kapının önünde bekleyen babamı görünce şaşırmadan edemedim. "Baba senin burada ne işin var?" Babam kapıyı işaret ederek binmemi söyledi." Yani seni alamaya gelemez miyim?" Kafamı salladım ve cama baktım. İçimden şu düşünceleri geçirmeden edemedim" yıllardır okuluma gelmeyen adam, yıllardır bana harçlık vermeyen adam bugün beni okuldan almaya gelmiş, bu işte bi iş var...