Hayat bu birinden nefret edersin , onun konuşması bile çileden çıkarır seni, bir sözü sanki hançermiş gibi saplanır elmacık kemiğinin üst tarafına bu acı çekilmez bir hal alır sonunda, patlayacak bir yanardağ gibi olursun , terlemeye başlarsın.
Ondan duyduğun nefret sanki dünyadaki en büyük nefrettir. Nefreti gözünde o kadar büyütürsünki bu nefret sadece sana zarar verir.Nefret ettiğin kişi bu oyunu ne kazanır ne de kaybeder sen sadece sana olanlarla kalırsın. Kendine bir sor yaptıklarından ne elde ediyorsun? Sen böyle yapınca sen mi kazanmış oluyorsun?
Tabi ki de hayır olan sana oluyor. En iyisi umursamamak.Yazgıda öyle düşünmüştü ve artık öyle yapacaktı , hayatını bu felsefeye göre yönlendirecekti. Aslında bunun tam yapması gereken şeymi olduğunu bilmiyordu ama doğru olduğu yönündeki fikri daha ağır basıyordu.
Ertesi sabah kalktığında sanki yeniden doğmuş gibi bir hissiyata kapılmış gibiydi , mutluydu , değişmişti.
Öğün okula gittiğinde hiçbir şey umurunda olmamıştı soylenilenleri duymazdan gelmiş enyakın arkadaşı olan ilgarla takılmış onunla konuşmuştu. Burak laf atmaya çalıştığında buna fırsat vermeden onun olduğu yerden uzaklaşmaya yada duymamaya çalışıyordu , işede yaramıştı Burak laflarını tekrarlarken yazgının onunla ilgilenmediğini görünce laf atmayı bırakmış ama Burak gibi bir tip bununla kalmayacaktı.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu,Benim
Teen Fiction"Yazgı" bilinmezler içerisinde ilerleyen bir genç;okul hayatı , arkadaşları , AŞK hayatı hepsinde farklı olan, verdiği kararlarla kaderini yönlendirmeye çalışan masum bir genç. Bakalım verdiği kararlar doğrumu yoksa doğru olduğunu mu sanıyor.