Ona tamamen yaklaşıp başımı hafifçe sağa eğdim ve dudaklarımı alev gibi sıcak dudaklarına yerleştirdim. Nefesi tenimi yakarken, kalbim çok hızlı atıyordu. Derin nefesler alarak ona daha da yaklaşırken dudaklarını sertçe emmeye başladım. Öpüşme seslerimiz kulaklarımı dolduruyordu.
Sarhoştum ve yapmamam gereken bir şeyi yapıyordum. Ama bunu istiyordum.
Onu istiyordum.
Ensesinde birleştirdiğim ellerimle onu kendime daha da çok çekerken ikimiz de sarhoştuk. Mark da bana karşılık vermeye başladı. Kollarımı boynuna dolarken ellerimle saçlarını çekiştiriyordum. Bacaklarından kucağına doğru kayarken elleriyle belimi tuttu. Yanan dudaklarını emerken burunlarımız tokuşuyor, yanağına sürtüyordu. Alınlarımız birbirine değiyordu. Sıcak nefesi üşüyen yüzümde dağılıp kirpiklerime çarparken öpücük seslerimiz duyduğum tek şeydi. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki Mark'ı daha sert ve derinden öpüyordum.
Mark kollarını belime sararken kendime ikimizin de sarhoş olduğunu hatırlatıyordum. Fakat durmak için tek bir hücrem bile çaba göstermiyordu.
Sıkı kolları beni iyice kucağına çektiğinde ikimiz de derin nefesler alıyorduk.
Parmaklarım yumuşacık saçlarında gezinirken dudaklarımız ayrılıyor, tekrar birleşiyordu. Öpücük seslerimiz daha sesli oluyordu.
Dudaklarımızı ayırıp hızlıca çenesine geçiş yaptım. Başım dönüyordu ve çatlayacak gibiydi. Dudaklarım çene kemiğinden kulağına doğru ilerlerken boğazlı kazağının yakalarını yavaşça indirdim. Dudaklarımı kulağının altından boynuna bastırıp sesli öpücükler bırakırken Mark iki eliyle belimden sıkıca tutuyordu.
SeoNeul, kendine gel.
Boynunu emerken Mark dudaklarını birbirine bastırıyordu.
Kendine gel.
Boynunu daha sert emdiğimde sonunda dudaklarını bırakıp inledi.
Bu sen değilsin.
Sevgilisi olan sarhoş biriyle sevişecek kadar düşmedin.
Yavaşça ondan ayrıldım. Alnımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapatırken Mark ellerini belimden çekip başını arkaya yatırdı. İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Göğüslerimiz kalkıp inerken ellerimi Mark'ın beline sardım ve ona sarıldım.
Mark'ın sevgilisi var.
"Bo Ra..." diye mırıldandım. Gözlerim kapanıyordu. "Sevgilin."
"Özür dilerim, sarhoşum. Kendimi durdurmalıydım." Mark mırıldandı. "SeoNeul, artık gidelim. Daha da... ileriye gitmeden önce."
"Mark?"
"Hmm?"
"Sanırım kusacağım," dedim.
Kollarımdan tutup beni çekti ve ayağa kaldırdı. O da ayağa kalkarak omuzlarımdan tutup beni hızla ilerletmeye başladı. Beraber kızlar tuvaletine girerken midemdekiler boğazıma gelmişti.
İkimiz de bir kabine girdik. Beni klozete doğru eğdirip yanımda durarak saçlarımı sol eliyle kaldırarak tuttu. Midemde ne varsa kusmaya başladım. Klozetin iki yanından sıkı sıkı tutunup kusarken bedenim titriyordu. Kusarken ağlamaya başladım. Mark sağ eliyle sırtımı sıvazlıyordu. Hava buz gibiydi, kalbim küt küt atıyordu.
Mark'la öpüştüm.
Hem de baya şehvetli bir şekilde.
Kusmam bittiğinde titreyen bedenimi dikleştirdim. Mark saçımı bırakıp sifona basarken ben kabinden çıkıp ağzımı çalkalamak için lavaboya ilerledim. Ağzımı en az 5 kere çalkalayıp, ellerimi sabunla yıkayıp ağzıma tekrar gargara yaparken Mark yanıma gelip tezgaha yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi.
Tanrım, Mark'ın kucağına oturup onu inlettim.
Ellerimi de 2 kere sabunladığımda Mark bana peçete uzattı. Islak ellerimi ve ağzımı silerek peçeteyi çöpe attım.
"Artık eve gitmek istiyorum."
Artık senden uzaklaşmak istiyorum. Beni ne hale getiriyorsun?
"Ceketini giy, ben ücreti ödeyip geliyorum."
Tuvaletten çıktığımızda o kasanın olduğu yere ilerlerken ben de dengesiz adımlarla masamıza ilerledim.
Siyah ceketimi giyip aynı renk sırt çantamı takarken elime Mark'ın montunu da alarak beklemeye başladım. Başka eşyamız kalmamıştı.
Mark bana doğru ilerledi. En sonunda önüme geldi ve montunu elimden alarak üzerine giydi. O önde, ben hemen arkasında çıkış kapısına doğru ilerlemeye başladık.
Dışarıya çıktığımızda hava buz gibiydi. Nefesim hemen havada beyaz beyaz buharlaştı. Hâlâ üşüyordum. Fakat artık düşünemiyordum bile. Sadece uyumak istiyordum.
Uyumak ve her şeyi unutmak istiyordum.
Mark'ın yanımda telefonla konuştuğunu hayal meyal hatırlıyordum. Telefonu kapattığında önüme geçti ve iki eliyle ceketimin açık önünü tutup fermuarını taktı ve fermuarını yukarıya çekti. Sonra elini alnıma koyup birkaç saniye bekledi.
"Çok üşüyor musun?"
Başımı hafifçe salladım.
"Ateşin çıkmış," diye mırıldandı. Elini alnımdan çekti. Fakat ona bakamıyordum. Gözlerim kendiliğinden kapanıyordu. Çok soğuktu, uyumak istiyordum.
"Uyuyabilir miyim?" Başımı eğdim. "Çok soğuk, uyumak istiyorum."
"Birazdan taksi gelecek. Evde uyursun olur mu?" Mark alnımdan tutup başımı kaldırırken sesi ninni gibi geliyordu. "Biraz daha dayan."
Tekrar titremeye başladığımda taksi gelmişti.
Mark beni arkaya oturtup kendisi öne oturdu. Ben oturur oturmaz gözlerim ve bilincim birkaç dakikalığına kapandı. Sonra Mark beni sarstı ve bana bir şeyler sordu.
"Uyuyorum," diye mırıldandım. "Işıkları kapa!"
Beni tatlı uykumdan böldüğü için öfkeliydim. Tek derdim buydu.
Sonra birkaç kere daha sarsıldım ama eline vurup durdum. Sonra bir daha dokunmadılar.
Fakat yanımdaki kapı açılıp içeriye soğuk girmeye başladığında otomatik olarak uyandım. Gözlerimi aralarken Mark'ın kollarıma uzanmış olduğunu gördüm. Kollarımdan tutup beni arabadan çıkarttığında taksi gitti.
Etrafa baktığımda evimin olduğu sokakta olmadığımızı gördüm.
Hapşırdığımda Mark omuzlarımdan tutarak beni bir apartmana ilerletmeye başladı.
Apartman 5 katlı falandı, bej renklerindeydi ve lüks duruyordu. Önlerinde BMW'den Range Rover'a kadar her türlü pahalı araba vardı. Mark kapının önüne geldiğimizde şifreyi girdi. Apartman kapısı açılırken konuşmayı akıl edebildim. Fakat o kadar uykuluydum ki gözlerimi uzun süre açık tutamıyordum.
"Neredeyiz?"
"Sana elli bin kere seslendim ama bana vurup durdun. O yüzden seni evime getirdim."
Durduğumda o da durdu. Ona dönüp sarhoş sarhoş güldüm. "Beni eve atıyorsun yani?"
"Saçmalama!" Birden bağırdı. "İyi. Taksiyi geri arıyorum-"
Onu dinlemeden asansöre ilerlemeye başladım. Peşimden geldi.
3. kata bastı ve asansör bizi hızla çıkardı. Midemi daha da çok bulandırdı tabii, orası ayrı. Bir de sallana sallana yürümem her şeyi alt üst ediyordu.
"Burası," dedi Mark sol taraftaki dairenin kapısını işaret ederek. Onu takip ederken ağzımı sonuna kadar açıp esnedim. Benim ardımdan Mark da gerinerek esnedi. Bana tip tip baktı.
"Yapma şunu."
"Sana ne?"
"Tanrım, beni nelerle sınıyorsun?" Mark evinin şifresini girdiğinde kapı klik sesi ile açıldı.
İçeriye girerken mırıldandım. "Ya beni cidden eve atıyorsun ya da pijama partisi veriyoruz. Umarım BTS'i de çağırmışsındır. En azından gözüm gönlüm şenlenir."
❦
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fetish
Fanfictionikimizin hayatı da karanlık iken, neden benimle ışığı aramak istiyorsun? © dububaoziㅣmark lee angst start: 20.11.17 finish: 06.05.18 ▪Bu kitap kapağı Balaccie'nin büyü dükkanından satın alınmıştır.