‘’Romeo ve juliet kitabını nerde bulabilirim?’’ elimdeki kitap kutusunu bırakıp sesin sahibine baktım. Genç, üsteli oldukça yakışıklı birisi elleri cebinde kitap raflarına yaslanmış bana bakıyordu fakat yakışıklı olması umrumda bile değildi. ‘’burada bulabileceğinizi umuyorum. Sonuçta burası kitapçı veburada kitap satılıyor yemek değil.’’dedim. cevap vermedi. Yerdeki kutuyu aldım ve yeni kitapları yerleştirmeye devam ettim. Koca kutudaki tüm kitapları yerleştirip yeni kutuya yöneldiğimde hala orda durmakta olduğunu fark ettim. Onu fark ettiğimi anlayınca raflara daha iyi yaslandı ve bana bakmaya devam etti. ‘’bir sorun muvar?’’dedim. ‘’hala soruma cevap vermedin’’dedi. ‘’ah! Özür dilerim. O kitabı sokağın sonundaki cafe den alabilirsiniz.’’dedim. bu sefer anında cevap verdi. ‘’patronuna bana dediklerini azıcık abartarak söylesek ne olur acaba?’’ ikimizde cevabını biliyorduk. Kovulurdum. ‘’sorduğunuz soruya cevap verdim ve ben sizin sorduğunuz soruya ‘’doğru’’ cevap verdim’ ’sesim istediğim kadar resmi çıkmıştı veya kaba. ‘’cafe de kitap mı satılıyor yani ?’’ sesinde alay vardı. ‘’evet. Büyük boy aşk klasiği alınca Romeo ve juliet kitabını bedavaya veriyorlar. Bu yeterli mi?’’ dedim. ‘’buna inanmıyorum.’’ Sesi bu sefer çok kaba çıkmıştı. ‘’ bu senin problemin’’ dedim ve yepmacık bir şekilde gülümsedim ‘’şimdi izin verirsen işime devam etmek istiyorum.’’ Ellerini yumruk yaptı ve başka bir kitap alıp okumaya başladı.
Yeni gelen kitapları düzgünce yerlerine yerleştirip artan kitaplar için ayrı minik bir düzen yapmayı planlıyordum. Bunu yapmam için müdürden izin almam gerekti ki izin vermesini gerçekten istiyordum çünkü yeni gelen kitaplar diğerleri ile aynı rafa sığmıyor ve bu da en baştan düzenlemek demek aynı zamanda gece ve ertesi günlerde oldukça yoğun yorucu ve sıkıcı günler demek ve daha fazla mesai. Bunları kesinlikler istemiyordum aslında iyi olurdu uzun bir zaman bu kütüphane de sessizce oturmak. Rahatlardım biraz ders çalışır birazda kitap okur kafamı dinlerdim. Evde oturmaktan çok daha iyiydi burada tozlu raflar arasında oturmak. Müdüre söylemekten vazgeçtim ve A harfinden başlayıp tüm kitapları dizmeye başladı ama E harfi daha bitmeden havanın oldukça kararmış olduğunu farkettim. Dükkanda bir kişi hariç kimse kalmamıştı, tuhaf yakışıklı çocuk. Onu dükkandan dışarı çıkarmak yani kovmak için dükkanı biraz daha erken kapamayı gerçekten çok istiyordum. Ki bunu yapamazdım çünkü salı günleri dükkanı sahibi kadın normalden üç saat daha önce ayrılıyordu ve dükkanı kapamak bana kalıyordu. Hiç olmazsa birkaç kitaba göz atmak için rafların arasına doğru ilerledi. Elini raflardan birinin üstünde durdurdu ve ileriye doğru eliyle tüm kitaplara dokunmaya başladı ve aniden durdu eline gelen ilk kitabı alıp okumaya başladı. ‘’hayatınız çok mu monoton işte o zaman sizin için birkaç tavsiyem var.’’ Tuhaf dedi normalde biyle kitapları hiç sevmezdi ve saçma bulurdu. Ama ilk tavsiyeye bakma isteği duydu. ‘’şu andan sonra size sorulacak ilk soruya evet deyin ‘’ ne olabilirdi ki ilk soru, veya daha doğrusu evet dese ne olurdu ki. Tamam diye düşündü Breeanna. Tamam yapacağım diye düşündü. Saçma kitabın saçma tavsiyelerinden birini yapmanın nasıl bir zararı olabilirdi ki. Muhtemelern ilk sorusu ertesi gün okulda birisinden okul ödevi veya sınav için yardım isteyecek virisinden gelecekti. Kitabı bıraktı ayağa kalktı. Birden tuhaf çocuğun ona bakmakta oluğunu fark etti. o da ona bakıyordu. Hiç beklemediği bir anda aniden bir şey söyleyince irkildi. ‘’yarın müsaitsen beraber bi yerlere gidelim mi?’’ dedi tuhaf çocuk. olamaz olamaz olmamaz bu muydu yani ilk sorusu yani buda neydi böyle. Sonra aniden hala çocuğa gözlerini faltaşı gibi açmış bakmakta olduğunu fark etti ve sessizce ‘’evet’’ dedi eğer duymazsa ve yeniden sorarsa o zaman hayır diyebilirdi sonuçta o ikinci sorusu olacaktı ama çocuk çoktan anlamıştı. Sırıttı ve ‘’yarın müsait olunca beni ara. Ama önce bana cep telefonu numaranı ver ki kim oluğunu bilip açayım’’ dedi. ’’hayır’’ dedim. ‘’daha iki dk önce tanıştık hatta tanışmadık bile sana telefon numaramı vermem.’’
‘’Pekala sen nasıl istersen al bu benim numaram’’ dedi ve üstünde numaralar yazan minik bir kağıdı kıza doğru uzattı. Aldım ve top yapıp çöpe attım.
‘’neyse o zaman ben seni yarın evinin önünden alırım Breeanna’’ dedi.
‘’tamam’’ dedim ve tuhaf çocuğun dükkandan çıkışını izledim. ‘’tamam dememin nasıl bir zararı olabilrdi ki sonuçta nerede oturduğumu söylememiştim .