1| "Sancı"
Boş sokaklar. Her köşesinde bir anımın olduğu fakat şimdi bana bomboş hissettiren o bomboş sokaklar.
"En az bu sokağın sakinliği kadar güzelsin sen." Sözlerin kalbimde bıraktığı derin izi farkındaydım. Onun bakışları canımı yakan cinstendi, öylesine içten..
Avucunun içindeki elimi kıpırdatarak başparmağını okşadım bu güzel iltifata karşılık olarak. Etrafımızdaki kiremit rengi duvarlar, mekan kapıları, dövmeciler şahitti o anımıza. Hatta üzerimdeki siyah elbise bile. Onun da üzerinde siyah bir tişörtle pantolon vardı, bütün yaz olduğu gibi yine benzer giyinmiştik.
"Hiç dövmen yok değil mi?" diye sorduğunda başımı iki yana sallayarak ona cevap verdim.
"Belki bir gün olabilir ama," diyerek devam ettim, başımı ona çevirip. Gözlerimiz birbiriyle temasa geçtiğinde, gülümsedik.
"O gün geldiğinde ben de olmalıyım yanında," Başını biraz eğip dudaklarını çıplak omzuma bastırınca içim titredi, belli etmeden "Tabi ki olacaksın." diye fısıldadım.
Ama olmadı.
Şimdi elimde başka birinin el, o günün üzerinden geçen üç yılın ardından yine aynı yerdeydim.
Her şeyin başladığı ve bittiği yerde.
Onun yaşadığı şehirde.
"Ne oldu? Daldın gittin aşkım," diyen sevgilime baktım. Yine elimi tutan birisi vardı, elim onun terli avucunun içindeydi ama onun hissettirdikleri yıllar öncesinde elimi tutan adamın hissettirdiklerinin yanından bile geçemezdi.
"Hiç," dedim kısık bir sesle, başımı ona çevirip. Koca bir hiç.
Burada ne işim vardı benim? Onunla her köşesinde bir anımızın olduğu şehre sadece kendime acı çektirmek için mi gelmek istemiştim? Dövmecinin kapısından girer girmez kalbimde büyük bir sancı hissettim.
Bu sancı çok başkaydı.
Bu sancı, yalnızca ona özel olan bir sancıydı.
Karşılacağımızı biliyordum, bunu göze alarak gelmiştim zaten buraya ama bu kadar çabuk muydu?
Onu görmeye, kokusunu solumaya, gözlerimizin birbirine dokunmasına henüz hazır değildim.
Olduğum yerde kaskatı kesilip, artık yürümediğimi ve Aras'ın saniyelerdir bana seslendiğini fark ettiğimde birçok şey için çok geçti.
Emir karşımdaydı. Yıllar onu yaşlandırmak yerine daha da gençleştirmiş, o muhteşem heybetli ve olgun duruşunu güçlendirmişti. Saçı ve sakalı eskisine kıyasla daha kısaydı. Üzerinde koyu renk kot pantolon ve siyah bir tişört vardı. Her zamanki gibi siyahtan vazgeçmemişti. Siyah giyinmeyi sevdiğini biliyordum.
"Zeynep?" diye tekrarladı Aras, bakışlarımı Emir'in üstünden bir saniye bile ayırmayınca.
"Dalmışım."
"Tamam, güzelim. Eminsin değil mi?"
"Hı hı." diyerek, güç almak istercesine daha da sıkı tuttum elini. Emir henüz beni görmemişti, bakışları dövme şekillerinin olduğu dosyadaydı. Yürüdüm. iki adım atmıştım ki kafasını dövme şekillerinin olduğu dosyadan kaldırdı, gözlerimiz birbiriyle buluştu. Adımlarım kesildi, durdum. Benimle birlikte zaman da durmuştu sanki. Gözlerimizin birbiriyle adeta kavga ettiği o anda kendimizce hesaplaşıyorduk. Ben neden bıraktın beni, diyordum. O da neden başkasının elini tutup geldin, söz vermiştin diyordu. Kendine geldiğinde hızlı adımlarla ayakkabılarımızın burunları birbirine değecek kadar bana daha doğru yürüdü. Doğru tabir ben ve Aras'tı ama ben Aras'ın varlığını kabul etmek istemedim. O an yok olmasını diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerine Tutkun
FanfictionBu kalpler ve romantik sözlerle süslenmiş bir hikaye değil. Sadece birbirini sevdiğini kabullenemeyen iki aptalın hikayesi. Ya da daha çok karnında bebeği, elinde otobüs biletiyle otogardaki yağmurlu havada üşüyen bir kadın ve her şeyi bildiği, on...