🎶 Hüsnü Arkan - Gönül yarası
"İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz. Ben seni, sen kendini." - Sunay Akın
2| "Kırmızı güllerin kadını"
Duş alıp, üzerime bir şortla tişört geçirdikten sonra kahvaltı etmek için otelin restaurantına indim. Kahvaltı tabağımı doldurup kendime herkesten uzak bir köşe kestirerek oturdum. Hem cam kenarıydı hem de herkesten uzak. Son zamanlarda tam da bana göreydi. Eskiden de insan canlısı olduğum söylenemezdi ama kendimi herkesten bu kadar çok soyutlamıyordum.
Birkaç parça bir şey atıştırdıktan sonra çayımı yudumlayarak, denizin dalgalarını izledim. Tam da bu sırada dün geceki adamı gördüm. Üzerinde bordo bir tişörtle siyah şortu vardı, yan profilinden tanımıştım. Kulağındaki kulaklıklarıyla o da kendini herkesten soyutlamış, koşuyordu. Bir an neden onu izlediğime anlam veremedim, sadece bütün gece susarak yan yana oturmuştuk. Bu kadar. Şu an onu izlemem saçmaydı bu yüzden önümde kalan salatalıkları kemirmeye başladım. Bu sırada telefonum çalınca bakışlarım ona döndü, eskiden bu otelde kalan ve o dönemde boşluğa düşerek flört ettiğim kişi arıyordu. Açmamayı düşündüm ama sürekli arardı, engellesem ayıp olurdu.
"Efendim," dedim öfleyerek.
"Zeynep, nasılsın?" klasik bir nasılsın iyiyim faslından sonra asıl meseleye geçtik. Buraya gelecekti ve gelmişken benimle görüşmek istiyordu. İşin aslının bambaşka olduğunu bilsem de bilmezlikten gelip kabul ederek telefonu kapattım. Daha sonra burada oturmaktan sıkıldığım için odama geri döndüm, öylece karşımdaki duvarı izlemeye başladım. Yaklaşık üç hafta öncesine kadar atlattığım LYS sınavı sonrası rahatlamıştım, tek sorunum yapayalnız odamda oturmaktı. Daha sonra hiç hoşuma gitmeyecek gerçekler öğrendim... Ne yapmam gerektiğini bilmeden damarlarımda kan yerine akan öfke ve kırgınlıkla buraya gelmiştim. Ailemin, artık ailem demek ne kadar doğru hiç bilmiyorum, yıllardır bana verdiklerinden biriktirdiğim yüksek meblağda bir para sayesinde burada kalabiliyordum. Kendime ev tutmam gerekiyordu, yine de hangi üniversiteyi kazanacağımı bilmiyordum. Bundan sonra hangi şehirde yaşayacağımı bilmediğim gibi. Antalya'ya daha önce tatil için geldiğimden biliyordum, fakat başka bir şehirde kimsem olmadan nasıl yapardım nasıl başlardım hiç bilemiyordum. Sınav sonuçları büyük ihtimalle açıklanmıştı ama bakmaya cesaretim yoktu.
Kulağıma gelen Nil İpek'in sakinleştirici sesiyle biraz olsun uyuyabilmek adına gözlerimi yumdum.
***
Şimdiki zaman
"Neler olduğunu anlatmak için üç saniyen var," dedi Aras. Öylece yüzüne baktım, ne diyebilir, nasıl açıklayabilirdim bu durumu hiç bilmiyordum.
"Eski..." dedim sonunda uygun kelimeleri seçmeye çalışarak. "Eski sevgilim bile değil, birkaç yıl önce tanışmıştık o kadar." Gözlerim üzerinde gezindi, sarıdan biraz koyu saçlarıyla, mavi gözleriyle, düzgün fiziğiyle, insanda dokunma isteği uyandıran sakallarıyla her kızın isteyebileceği bir bedene sahipti. Neden beni sevdiğini anlayamıyordum, Emir'in hayatımdan çıkmasından sonra kendime olan güvenimi kaybetmiştim. Ondan önce hiç kimsenin beni reddemeyeceğini düşünürdüm, lise hayatım boyunca flört ettiğim erkekler bana bunu kanıtlamıştı çünkü. Oysa o bana şey gibi hissettirmişti, sanki ben de reddedilebilirmişim gibi, vazgeçilemez değilmişim gibi. Aras'sa tam tersi dünyada vazgeçemeyeceği tek kadın benmişim gibi hissettiriyordu.
"O yüzden mi onun dediğini yaptın? O yüzden mi o dövmeciden hiçbir şey yaptırmadan çıktın Zeynep?" Dişlerini sıktığını, kötü bir şeyler söylememek için kendini tuttuğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerine Tutkun
FanfictionBu kalpler ve romantik sözlerle süslenmiş bir hikaye değil. Sadece birbirini sevdiğini kabullenemeyen iki aptalın hikayesi. Ya da daha çok karnında bebeği, elinde otobüs biletiyle otogardaki yağmurlu havada üşüyen bir kadın ve her şeyi bildiği, on...