Jimin'e söylediğim şey yüzünden çok pişman hissediyordum fakat bu yalanı ona söylemek zorundaydım. Yalan söylediğimi anlamaması için ona sadece arkadaş gibi davranmam lazımdı. Onunla göz teması kurmaktan vazgeçtim ve önümdeki masaya boş boş bakmaya başladım. Jimin de söylediğim şeyden sonra susmuştu zaten. Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Ardından Jimin konuşmaya başladı.
"Gerçekten hetero musun?" dedi. Dediğim şeye inanmadı mı yoksa? "N-neden sordun ki?" dedim. Sesim titremişti. Oyunculuğumu sikeyim. Gerçekten berbatım yalan atma konusunda. "Bilmem." dedi sadece. Umarım inanmıştır yoksa gerçekten sıçmıştım. "İnanmadın mı yoksa bana?" dedim şüpheci bir şekilde. "İnandım..." "Peki." dedim ve tekrardan masaya boş boş bakmaya başladım.
Bu konuşmadan sonra Jimin'in her zaman gülen yüzü asılmıştı bir anda. Bu beni üzmüştü. Dayanamadım ve Jimin'e sordum. "Neden yüzün asıldı senin?" "Benim mi yüzüm asılmış? Hiçte bile." dedi gözlerini kaçırarak. O da benim gibi yalancıydı ama ikimiz de yalan atmayı beceremiyorduk.
"Hasta mısın?" dedim yüzünün neden asıldığını bildiğim halde. "Hayır, hasta değilim." "E o zaman neyin var?" "Hiçbir şeyim yok dedim ya." dedi sesini biraz yükselterek. "Neden atarlanıyorsun sana bir şey mi yaptım?" "Hayır." dedi ve ardından iç çekti bana bakmamaya çalışarak.
...
Birkaç dakika sonra kadın bir garson geldi. Genç ve oldukça güzel bir kadındı. Uzun kestane rengi saçları, güzel bir fiziği vardı. "Ne istersiniz?" dedi hoş sesiyle. Jimin önce kadını baştan aşağı süzdü, sonra yüzündeki maskesini çıkarıp çapkın bir şekilde konuştu. "Ben bir spagetti ve kahve istiyorum." Ardından bana dönerek "Sen ne istersin?" dedi. Ağzımı açıp ne istediğimi söyleyecekken garson çığlık attı. "Siz Park Jimin misiniz ben mi yanlış görüyorum?" Jimin garsonun dediğine sevindi ve gülerek "Evet, yanlış görmüyorsun!" dedi. Garson heyecan ile telefonunu dar pantolonunun cebinden çıkardı. "Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?" "Tabikide!" dedi ve bana kısa bir bakış attı. Beni kıskandırmaya mı çalışıyordu?
Kadın bacaklarını hafif bir şekilde kırarak Jimin'in dibine kadar geldi. Jimin ise onun belinden tuttu. Kadın ilk şaşırdı sonra ise yüzü daha fazla gülmeye başladı. Tabii o sırada ben kıskançlıktan kuduruyordum ama belli etmiyordum. Dirseklerimi masaya koydum, elimi çenemin altına aldım ve yüzüme sahte bir gülüş taktım. "Hayranlarının olması ne kadar hoş." dedim yüzümde hala o sahte gülüş varken. Cevap vermedi ve sadece gülümsedi.
Kadın fotoğraf çekildikten sonra elindeki telefonu pantolonunun cebine sıkıştırdı. Jimin'e gözlerinden kalp fışkırırcasına bakıyordu. Ellerini Jimin'in yanağına koydu. "Yüzünüz gerçekten çok güzel." dedi. Jimin yanağındaki eli aldı ve iki elinin arasına aldı. "Teşekkürler tatlım." Kadın bunu duyunca eridi resmen. Yanakları kızardı, utançtan kafasını öne doğru yavaşça eğdi.
Şu an sinirden patlayacak hale gelmiştim. Bu görüntüye daha fazla dayanamadım ve oturduğum yerden fırladım. "Tuvalete gitmem lazım." dedim. Jimin hiçbir şey söylemedi, sadece beni izledi. Yanındaki kadın da tip tip bakıyordu. Masadan telefonumu aldım ve hızlı adımlarla tuvalete doğru ilerledim. Kapıdan içeri girdim ve kilitledim. Onu neden kıskandığımı anlamamıştım hala. Aynanın karşısına geçtim ve ellerimi lavabonun kenarlarına koydum. Kendimi aynada izlemeye başladım. Sinirden beyaz tenim kıpkırmızı olmuştu. Avucuma biraz su doldurdum ve yüzüme çarptım birkaç saniye.
Sinirim biraz azaldıktan sonra kapıya doğru ilerledim. Kilidi açtım ve kapıdan dışarı çıkarken bir vücuda çarptım. Bu Jimin idi. Onu görmezden gelmeye çalışacaktım ki beni kolumdan tutarak içeri doğru sürükledi. Arkamdan kapıyı kilitledi, üstüme doğru yürümeye başladı. Neden böyle davranıyordu? Kalbim yerinden çıkacaktı. O kadar çok korkuyordum ki. Ben geriye doğru giderken o üstüme daha fazla geliyordu. Ondan kaçacak yerim olmadığından tuvaletin en sonundaki kabine girdim. Ben kapıyı kapatamadan içeriye daldı. Kilitledi kapıyı. Korkudan titriyordum resmen. Ne istiyordu benden?
Bana daha fazla yaklaştı. O kadar yaklaştı ki artık nefesini yüzümde hissediyordum. Ben ise korkudan titriyordum. Eğer düşündüğüm şeyi yaparsa burada kalp krizi geçirebilirdim. Biraz daha yaklaştı. Artık yüzlerimiz birbirine değiyordu. Lütfen Tanrım o düşündüğüm şeyi yapmasın...
Gözlerimi kapattım. Korkudan gözüm kararıyordu artık. Jimin birazcık uzaklaştı ve konuşmaya başladı. "Benden korkuyor musun Jungkook?" dediği şey ile donup kalmıştım. Ağzımı bile açamıyordum. Zorlukla konuşmaya çalıştım.
"Hayır, senden korkmuyorum Jimin." dedim kısık sesle. Bu dediğimden sonra bana yine yakınlaştı yavaşça.Gözlerini kapattı ve dudağını tam benim dudaklarıma değecekken kafamı yana doğru çevirdim. Bu hareketim yüzünden yüzü asıldı tekrar. Kalbim duracak gibi hissediyordum. Ellerim terlemişti. Bana bu kadar yakın olmasına dayanamadım ve küçücük kabinde onu itmeye çalıştım, başarısız oldum. "Lütfen, B-bana bunu yapma," dedim korkudan nefes almakta güçlük çekerken. Gözlerim dolmaya başladı. "Bana bu kadar yakın olmana dayanamıyorum." dedim titreyen sesimle.
Söylediğim şeyden sonra konuşmadı, sadece yüzüme ifadesiz bir şekilde baktı. Bir süre gözlerimin içine duygusuz bir şekilde baktıktan sonra ağlamaklı bir ses ile "K-kook, ben sana daha yakın olmak istiyorum. Ben de bana böyle davranmana d-dayanamıyorum..." dedi ve gözünden bir damla yaş aktı.
Birkaç saniye sonra ağlaması daha fazla şiddetlendi. Gözümün önünde hıçkırarak ve titreyerek ağlıyordu. Onu bu halde görmeye dayanamadım ve onu susturmak için dudaklarımı onun kırmızı, dolgun dudaklarına bastırdım. Dünya durmuştu benim için o zaman. O kadar güzel hissediyordum ki. Beynim uyuşmuştu sanki. Onu saatlerce öpmek istiyordum. Nasıl bir adamı en fazla altı saat gördüğüm halde aşık olabilirdim?
Ne kadar onu daha fazla öpmek istesem de dudaklarımı dudaklarından çekmek zorunda kaldım. "Bu seni susturmak içindi." dedim. Aslında bu öpücük, onu sadece susturmak için değildi. Ona aşık olmuştum. Ama o benim sadece kızlardan hoşlandığımı sanıyordu. Keşke başta söyleseydim eşcinsel olduğumu. Ama zamanı geldiğinde kesinlikle söyleyecektim...
JİKOOK <3
Bu fotoyu da buraya bırakayım<333
Oy verip beni takip etmeyi unutmayın💖💖💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•SLOWER• Jikook
Фанфик"Jeon Jungkook?" dedi. Adımı söyler söylemez boğazımda büyük bir yumru oluşuverdi. Korkudan titriyordum, bir hayli de terlemiştim. Nasıl oluyordu da içimi bir kitap gibi okuyabiliyordu? Ürkek bir sesle cevapladım. "Evet?" "Beni zorluyorsun."