Onu öptükten sonra kaskatı kesilmişti. Benden böyle bir hareket beklemiyordu sanırım. Bir süre yüzüme bir süre boş boş baktıktan sonra bir anda otuz iki diş gülümsemeye başladı. Onu öpmeme sevinmiş olmalıydı. Gülünce kısılan gözleri çok fazla güzeldi. O böyle gülümseyince bu haline dayanamayıp ben de gülümsemeye başladım. Ben gülümsemeye başladıktan sonra o gülümsemesini kesti, yüzüne ciddi bir ifade taktı.
"Sen kızlardan hoşlanmıyor musun, Jungkook?" dedi şüphelenerek. "E-evet, kızlardan hoşlanıyorum." Küçük bir çocuk gibiydim aynı. Sesim titremişti yine. Neden duygularımı gizleyemiyordum ben? "O zaman neden beni öptün?" "Seni susturmak için öptüm. Böyle ağlamana dayanamadım sadece." dedim. "Cidden, hiçbir duygu hissetmedin mi beni öperken?"
Bu dediği kalbime bir sancı saplanmasını sağladı. Onu hayal kırıklığına uğratmıştım. Ona açıklamam lazımdı ama yapamıyordum. Aramızın bozulacak olmasından endişeleniyordum. Cesaretimi toplamaya çalıştım, derin bir nefes aldım ve "Hissettim." dedim kısa ve öz bir şekilde. "Nasıl bir duygu hissettin peki?" Neden bu kadar ayrıntıya girmek zorundaydı ki?
"Buna cevap vermek istemiyorum." dedim ve elimi kapı kilidine doğru uzattım. Elimi tuttu kilidi açmamı engellemek için. "Lütfen çıkmama izin ver. Artık çıkmak istiyorum buradan." dedim artık bıktığımı belli etmek için. "Cevap vermeden çıkamazsın buradan." "Neden cevap vermek zorundayım?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Çünkü merak ediyorum." "Zorlama beni Jimin lütfen." "Cevap ver o zaman." dedi o da benim gibi kaşlarını kaldırarak. "Vermek zorunda değilim. Artık çıkmak istiyorum."
Kilidi açtım ve kabinin içinden çıktım. Karşımdaki aynaya baktım. Saçlarım ıslanmıştı terlemekten. Tişörtüm üstüme yapışmıştı. Bu görüntü beni rahatsız etmişti. Eve gitmek istiyordum artık. Bu halim ile dışarı çıkmaya da utanıyordum. Jimin hala kabinin içindeydi çömelmiş bir şekilde beni izliyordu. Acaba içinden ne geçiyordu?
"Sen neden hala ordasın." dedim fısıltıya benzer bir sesle. "Bilmem çıkasım gelmedi buradan." "Peki, sen orada yaşamına devam edersin. Ben gidiyorum." dediğim anda fırladı oturduğu yerden. "İyi, ben de çıkıyordum şimdi zaten." dedi ben kapıya doğru yönelirken.
Hala yemek yiyememiştik ve ben bu halimle burada bir dakika bile duramazdım. Jimin'e döndüm ve "Jimin, üzgünüm ama benim artık eve gitmem lazım." dedim. "Neden gidiyorsun? Daha yemek yiyecektik..." Dudaklarını büzdü. Bu hali ile tıpkı yavru bir köpeğe benziyordu. Ama bu haline kanmadım ve "Bu halimle nasıl yemek yiyeceğim?" dedim ve iki kolumu açıp "şu halime bak" demek ister gibi üstümü gösterdim. Dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Resmen iki kişilikli bir insandı Jimin. "Bence bu halinle... baya seksi gözüküyorsun." dedi mırıldanarak. Dediğini anlamamış gibi "Efendim?" dedim kafamı yana eğerek. "Yani şey... bence de böyle duramazsın."
Oturduğumuz masaya doğru ilerledim. Eşyalarımı masadan aldım ve arkamda duran Jimin'e döndüm. "Gidiyorum ben." dedim. "Tek başına mı gideceksin?" "Evet?" der demez telaşlı bir şekilde "Hayır! Ben seni bırakırım." dedi. Cidden bazen tatlı, bazen tam bir ukala oluyordu... "Peki o zaman." dedim ve ikimizde restorandan çıktık.
...
Araba ile benim evime gidiyorduk. Jimin yine yol boyunca konuşmamıştı. Acaba ben evime gittiğim zaman, onunla yine görüşebilecek miydim? Aramızdaki sessizliği bozdum. "Jimin?" dedim ve vücudumu oturduğum yerde ona doğru döndüm. "Efendim?" "Telefonunu alabilir miyim?" dedim meraklı bir ses tonuyla.
İlk önce gözlerini şaşırmış gibi açtı, sonra "Neden? Senin telefonun yok muydu yanında?" dedi tek kaşını kaldırarak. "Hayır, o anlamda değil," dedim önüme dönüp, kafamı öne eğerek. "Numara anlamında işte." "Neden istiyorsun ki?" dedi kafasını bana dönerek. Bana numarasını vermek istemiyordu sanırım...
"Seninle iletişimimi kesmek istemiyorum." dedim. Hafif bir tebessüm oluştu yüzünde. "Tamam, vereceğim." dedi ve telefonunun kilidini açıp bana uzattı. Telefonuna numaramı girip kendimi aradım ve numarasını kaydettim. Daha sonra telefonu ona uzatarak "Adımı istediğin şekilde kaydedebilirsin," dedim. Telefonu aldı ve gülümseyerek bir şeyler yazdı. Artık uzun süre yola bakmamasından korktum ve "Önüne bak! Korkuyorum." dedim bağırarak. "Tamam! Neden bağırıyorsun?" Bir şey demedim, sustum.
Kafamı geriye yaslayarak derin nefes alıp verdim. Jimin bunu anlamış olacak ki tebessüm ile ne olduğunu sordu. Ona bakarak gülümsedim ve "Yok bir şey." diyebildim sadece. İlk fırsatta eşcinsel olduğumu ona söyleyeceğime söz verdim. Tam ağzımı açıp ona bu durumu açıklamaya cesaret bulmuşken Jimin'in telefonu çaldı. Yine ona söyleyemedim. Jimin telefonu açtı.
Arayan annesiydi. "Efendim anneciğim?" dedi neşeli bir sesle. "Jimin hastaneye gelmen lazım." Jimin hastane kelimesini duyunca kalbi çarpmaya başladı. Korku dolu bir ses ile "A-anne neler oluyor? Neden hastaneye gelmemi istiyorsun?" dedi titreyen sesiyle. "B-baban kaza yapmış oğlum. Ameliyatta şu an." Annesi ağlamaya başladı. "Tamam anne sakin ol! Hemen geliyorum." "ÇABUK GEL, LÜTFEN!" dedi ve ağlayarak telefonu kapattı.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Jimin ağlıyordu, ben de korkmaya ve meraklanmaya başladım. Jimin titreyerek ağlıyordu. "Jimin ne oluyor?" "B-babam k-kaza yapmış. Hastaneye gitmem lazım." dediği şeye şok olmuştum. Ona destek olmam gerekiyordu. "T-tamam ben de geliyorum." dedim kendimden emin bir şekilde. "Gerçekten gelir misin?" "Evet, geleceğim," dedim ve derin bir nefes aldım. "Hadi gidelim..."
BU BÖLÜM BİRAZ GECİKTİ SANKİ? HER BÖLÜMDE EKŞIN YAPIYORUM LJDFLKFDKLF
OY VERMEYİ VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN SİZİ SEVİYORUM
XOXO 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•SLOWER• Jikook
Fanfiction"Jeon Jungkook?" dedi. Adımı söyler söylemez boğazımda büyük bir yumru oluşuverdi. Korkudan titriyordum, bir hayli de terlemiştim. Nasıl oluyordu da içimi bir kitap gibi okuyabiliyordu? Ürkek bir sesle cevapladım. "Evet?" "Beni zorluyorsun."