Bu çok mazoşistçe bir girişim.Bu tür konuşmalarda amaç rahatmak ve dertlerini anlatmaktan daha çok birbirlerine acı çektirmek galiba.Belki de bu da bir çeşit rahatlamadır.Tek olmadığını, onun gibi acı çeken başka insanları gördükçe rahatlıyordur belki de. Kim bilir? Ben bilirim. Öyle.
Aslında buradaki olay tek olmadığını anlamaktan ziyade senin hissettiklerini bir nebze de olsa anlayan insanların olmasıdır.Budur asıl rahatlatan.Rahatlamak kelimesini ne çok kullandım.Rahatsızsam demek.
Hem de çok rahatsızım be. Yanlış anlaşılmasın birine platoniklik derecesinde aşığım ama beni rahatsız eden bu değil.Beni rahatsız eden bundan herhangi bir rahatsızlık duymamam.Rahatsızlığım aslında rahatsız olmamamdan kaynaklanıyor.Anlıyor musunuz?
Gördüğünüz gibi ben hem karamsar hem de kararsız biriyim. Böyle insanlar özellikle aşık olmamalı. Elimde olsa ben de aşık olmazdım zaten.Bir sürü gereksiz dert be.Yok telefonda kiminle konuşuyor, yok o sohbet ettiği kız kim, acaba mesajlaştığı biri mi var, neden bugün gelmedi gibi daha bir sürü gereksiz dert.
Konu yine nerden nereye geldi ya şuna bak konumun başlığıyla neredeyse hiç alakası yok.Hep böyle olur zaten. Sürekli konudan konuya atlarım. Yazımın bu kısmında yazımı fiyakalı bir sözle sonlandırmalıyım herhalde ama hiç halim yok. Bu kadar yazdıktan sonra mı bir söz yazmaya halin yok diyecekler olacaktır elbette. O paragrafları yazmak çok da zor olmadı derim ben de size. Onlar benim kaç zamandır dilimin ucundaydı da söyleyemiyordum. Sonunda söyledim. Hazır söylemişken yazayım da dedim sonuçta "Söz uçar yazı kalır". Bu fiyakalı oldu mu bari? Yok be. Bunu bize tarih hocamız ders çalışma metodlarını anlatırken söylemişti şimdi hatırladım.Neyse ya bu kadar yeter. Hadi eyvallah.