NASIL MI BAŞLADI?

5 1 0
                                    

         Yazı... Kahve siparişi verdim. Halbuki sabahları çayı tercih ederim. Gazeteye bakıp şöyle bir karıştırdım. Yine kadın cinayetleri... Otuz dokuz yaşıma geldim ülkede değişen bir şey yok. Hep aynı rota, aynı dümen... Garson kız kahvemi getirdi, kısa bir teşekkürle yalnız bırakması için hemen önüme döndüm. Çok konuşkan bir kızdı ve sürekli buraya geldiğim için her gün lafa tutardı beni. Ama ne yazık ki ben insanlarla sohbet etmeyi çok uzun zaman önce bıraktım. Tıpkı hayal kurmayı bıraktığım gibi...

Tekrar gazeteye döndüm. Spor haberleri... Köşe yazıları... Siyaset... Önceleri siyasete ilgiliydim, hem de çok ilgiliydim. Ama onu da umursamıyorum artık. Gerçi umursadığım pek bir şey kalmadı artık hayatta. Her gün, ne yapmış hala yaşıyor mu Allah'ın belası diye baktığım eski karım dışında. Onu çok seviyordum ta ki öz kardeşimle beni aldatana kadar. Filmlerde olur sanıyordum bu tür şeyler. Ama gerçekte de oluyormuş işte. Yine aklıma gelmesi midemi bulandırdı. Kahveyi içmekten vazgeçtim, hesabı ödeyip çıktım. Bir elimde çanta diğer elim cebimde caddede yürümeye başladım. Zoraki adımlarla nefret ettiğim işime doğru gidiyorum. İş yeri her zaman ki gibiydi. Kulak tırmalayıcı topuklu ayakkabı sesleri, samimiyetten uzak gülüşmeler, gereksiz sohbetler... Ve hepsinden uzak bir köşede sadece işini yapan ben.

Akşam eve vardığımda yine yalnızlık karşıladı beni. Belki de bir köpek almalıydım. Bilemiyorum. Aslında benim için alıp almamak fark etmez. O yüzden yazı-tura atmalıyım. Cebimden şans paramı çıkarttım ve havaya salladım. Yazı gelirse bir köpek sahipleniyorum. Ama tura geldi. Evet bu şekilde devam ediyoruz o zaman.

Yatağa yatıyorum ve her gece artık rutin hale gelen ağlama seansı başlıyor. Engel olamıyorum ki. Neden bu kadar umutsuz bir vakayım. Neden hiçbir hayalim gerçekleşmedi. Neden? Hep futbolcu olmak istemiştim. Bütün hayatım boyunca... Ağlaya ağlaya beni kabul edecek bir kulüp aramıştım ama hep yeteneksiz bulundum. Ama hep istedim bir futbol yıldızı olmayı. Belki bir Neymar değil ama bir Semih Şentürk olabilirdim. Ama olmadı. Yine çocuk gibi avuçlarımı sıkarak buna ağlıyorum. Sonra o çok istediğim harp okuluna kabul edilmememe... Her aşık olduğumda, karşımdaki için tüm fedakarlıkları yapmama rağmen terkedilmeme... Ama en büyük darbeye, tam mutluluğu buldum dediğim eşimle evlendiğimizden bir yıl sonra beni kardeşimle aldatmasına hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Şimdi onlar evli ve iki çocukları var. Bense otuz dokuz yaşımdayım ve her şey için kendimi fazla yorgun hissediyorum. Halbuki hep baba olmak istemiştim.. Hep mutlu olmak, en önemlisi huzurlu olmak istemiştim. Çok gördüler bunları bana, çok... Her gece yastığa sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamak nedir bilir misiniz? Yıllarca, her gece, tüm hayatına... Sahip olamadıklarına, asla sahip olamayacaklarına, yaşanmışlıklara, yaşanmamışlıklara... Bir türlü engel olamıyorum ki. Yapamıyorum. Hala seviyorum Esra'yı beni kardeşimle aldatmış olsa da, fark etmiyor benim için. Engel olamıyorum kalbime. Hala her gece futbolcu olarak hayal ediyorum kendimi. Krampon alıyorum sürekli. Hiç kullanamasam da... Babamı özlüyorum, annemi... On yıl önce kaybettim onları, altı ay arayla. Hala bir çocuk gibi yaşadığım tüm kötülüklere hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Hiç mutlu değilim, hiç mutlu olmadım.

Hayatım boyunca hep silkinip kalkmaya karar verdim bu çöküş zamanlarımda. Her seferinde denedim de. Ama sonuç hep hüsran oldu. Ben yine de denemeyi bırakmamıştım. Ta ki Esra beni bitirene kadar...


YAZI - TURAWhere stories live. Discover now